Davacı vekili, davacının iş sözleşmesinin 4857 sayılı İş Kanunu’na aykırı olarak feshedildiğini, kıdem tazminatı ödemesinin eksik yapıldığını, normal çalışma süresinin haftada beş gün 08.00-17.00 arası olduğunu, ancak 2006 yılından ayrıldığı tarihe kadar hafta içi her gün 22.00’ye kadar bazen daha da geç saatlere kadar, her cumartesi 10.00-22.00 arası, ocak 2008’den ayrıldığı tarihe kadar hafta içi her gün 23.00’e kadar, bazı günler daha geç saatlere dek, her cumartesi 10.00-23.00 arası, düzensiz olmak üzere pazarları 10.00-00.03 arası çalıştığını belirterek müvekkilinin fazla mesai ücreti alacaklarının tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, işyerinde fazla mesai prosedürü uyarınca, fazla mesailerin bildirim formu ile belgelendirilip hiyerarşik sıra ile üstlere bildirilmesi gerektiğini, davacının bu şekilde verilmiş fazla mesai formu bulunmadığını, işveren tarafından işçiden fazla mesai yapmasının talep edilmediğini savunarak davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece, tanık anlatımlarından, davacının fazla mesai ile çalıştığının anlaşıldığı değerlendirilerek, ek bilirkişi raporuna göre ve % 30 indirime gidilerek istek hüküm altına alınmıştır.
Karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı işçinin fazla çalışma yapıp yapmadığı hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından
gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı yazılı delille kanıtlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda da ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır.
Somut olayda, sadece tanık anlatımlarına dayanılarak hüküm kurulması hatalıdır. Mahkemece davacıya iddiası sorulmalı, davalıdan işyerindeki çalışma saatlerine ilişkin belgeye dayalı düzenlemeleri, bu arada tüm kapı giriş çıkış kayıtlarını sunması istenmelidir; işyerinden tüm çalışma süresine ait bordrolar ve eğer banka hesabına ücret ödemesi yapılıyorsa bunlara ilişkin ekstreler getirtilmelidir. Ayrıca işyerinde fazla çalışmaları düzenleyen savunmada belirtilen prosedüre ait belgeler de dosya arasına alınmalıdır. İşyerinde 2007 yılı ortalarından önce yapılan fazla mesai ücreti ödemelerine ait evrak ve dayanakları da getirtilerek, o dönemde yapılan ödeme miktarları ve işin niteliği ile mukayese edilmelidir. Gerek duyulursa tanıklar yeniden dinlenerek işyerindeki günlük çalışma saatleri tekrar sorularak net şekilde tespit edilmelidir. Tüm bu deliller ile birlikte alacağın varlığı değerlendirilmelidir. Yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Açıklanan sebeplerle hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 22.03.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.