Hukuk Genel Kurulu 2013/1888 E. , 2015/1163 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Uşak 1. Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 11/04/2013
NUMARASI : 2013/118-2013/473
Taraflar arasındaki “itirazın iptali ve alacak” davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda; Uşak 1. Sulh Hukuk Mahkemesince davanın görev yönünden reddine dair verilen 22.02.2011 gün ve 2009/584 E., 2011/233 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 13.11.2012 gün ve 2012/8430 E., 2012/16799 K. karar sayılı ilamı ile;
(...Dava, icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Yerel mahkemece, açılan davanın görev yönünden reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalının icra takip dosyasında gönderilen ödeme emrine süresinde itiraz ettiğini, takibin durduğunu beyanla, itirazın iptali ile davalının % 40’tan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, somut olayda alacağın tamamının 19,588.00 (veya piyasa rayiçleri dikkate alınır ise 19,464.00) TL olabileceği anlaşıldığından dava tarihi itibari ile Sulh Hukuk Mahkemesinin görevsiz olduğu gerekçesiyle açılan davanın görev yönünden reddine karar verilmiştir.
Dava itirazın iptali davası niteliğinde olup, talep Uşak 3. İcra Müdürlüğünün 2009/3827 sayılı takip dosyasındaki 2.253,02 TL tutarındaki alacağa karşı yapılan itirazın iptaline ilişkindir. Davanın takip tarihindeki değerine göre görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesidir. Kaldı ki davacı dava dilekçesinde fazlaya dair haklarını da saklı tutmamıştır. Bu durumda mahkemece, alacağın tamamının 19.588,00 TL olabileceğinden bahisle farazi bir niteleme ile davayı inceleme görevinin Asliye Hukuk Mahkemesine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup kararın bozulması gerekmiştir.)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Asıl dava itirazın iptali, birleşen dava alacak istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davalı ve dava dışı orman işletme şefinin sorumluluk bölgesinde yapılan gençleştirme çalışmaları sırasında 4.506,04 TL değerindeki yakacak odunun kaybolduğunu, davalının payına düşen 2.253,02 TL’yi ödemediğini, yapılan icra takibine haksız olarak itiraz ettiğini belirterek davalının itirazın iptali ile % 40’tan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.
Davalı, davaya cevap vermemiştir.
Yerel mahkemece, alınan bilirkişi raporu dikkate alınarak alacağın tamamının 19,588.00 (veya piyasa rayiçleri dikkate alınır ise 19,464.00) TL olabileceği anlaşıldığından dava tarihi itibari ile sulh hukuk mahkemesinin görevsiz olduğu gerekçesiyle açılan davanın görev yönünden reddine dair verilen karar davacı vekilinin temyizi üzerine; Özel Dairece, yukarıda başlık bölümünde yazılı gerekçeyle bozulmuştur.
Bozma sonrası yapılan yargılama sırasında Mahkemece alınan bilirkişi raporunda davacı idarenin zararının daha fazla olduğunun belirlenmesi üzerine idare tarafından bakiye alacak için ek dava açıldığı ve Uşak 2. Sulh Hukuk Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda her iki dava dosyası arasında hukuki ve fiili irtibat bulunduğu gerekçesiyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 166/1. maddesi uyarınca iş bu dosya ile birleştirilmesine karar verilmiş ve iş bu dosya arasına gönderilmiş, bozma sonrası mahkemece yapılan duruşmada birleştirme kararı verildiği hususu duruşma zaptına geçirilmiştir.
Yerel mahkemece, bozma öncesi gerekçe tekrarlanarak ve birleşen dava hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmeksizin verilen direnme kararını davacı vekili temyiz etmektedir.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler esnasında uyuşmazlığın esasının incelenmesinden önce, bozma sonrası birleşen dava hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmeksizin direnme kararı oluşturulması karşısında usulüne uygun direnme kararı verilip verilmediği hususu ön sorun olarak incelenmiştir.
Ön sorunun çözümlenebilmesi için öncelikle birleşen dava kavramı üzerinde durulması gerekmektedir:
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun “Davaların birleştirilmesi” başlıklı 166. maddesi;
“(1) Aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davalar, aralarında bağlantı bulunması durumunda, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden ilk davanın açıldığı mahkemede birleştirilebilir. Birleştirme kararı, ikinci davanın açıldığı mahkemece verilir ve bu karar, diğer mahkemeyi bağlar.
(2) Davalar, ayrı yargı çevrelerinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış ise bağlantı sebebiyle birleştirme ikinci davanın açıldığı mahkemeden talep edilebilir. Birinci davanın açıldığı mahkeme, talebin kabulü ile davaların birleştirilmesine ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren, bununla bağlıdır.
(3) Birleştirme kararı, derhâl ilk davanın açıldığı mahkemeye bildirilir.
(4) Davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda, bağlantı var sayılır.
(5) İstinaf incelemesi ayrı dairelerde yapılması gereken davaların da bu madde hükmüne göre birleştirilmesine karar verilebilir. Bu hâlde istinaf incelemesi, birleştirilen davalarda uyuşmazlığı doğuran asıl hukuki ilişkiye ait kararı inceleyen bölge adliye mahkemesi dairesinde yapılır.”
hükmünü içermektedir.
Aralarında bağlantı bulunduğu için birden çok davanın mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK)’nun 45. ve sonraki maddeleri (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 166/1. maddesi) çerçevesinde birleştirildiği durumlarda; ortada birleştirilen dava sayısı kadar birbirinden bağımsız davalar bulunur. Dolayısıyla, tek bir dosya üzerinden sürdürülmekle birlikte, bağımsızlığını koruyan her bir dava dosyası yönünden ayrı ayrı yargılama yapılması ve sonuçta birleştirilen davaların her biri hakkında ayrı ayrı hüküm kurulması zorunludur (Hukuk Genel Kurulunun 23.12.2009 gün ve 2009/2-476 E., 2009/589 K. sayılı kararı.).
Somut olayda; davacı kurum tarafından davalı ve dava dışı orman işletme şefinin sorumluluk bölgesinde yapılan gençleştirme çalışmaları sırasında 4.506,04 TL değerindeki yakacak odunun kaybolduğu, davalının payına düşen 2.253,02 TL’yi ödemediği, yapılan icra takibine haksız olarak itiraz ettiği belirtilerek davalının itirazının iptali ile % 40’tan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesinin talep edilmiş yargılama sırasında alınan bilirkişi raporu dikkate alınarak mahkemece alacağın tamamının 19,588.00 TL olabileceği, bu nedenle dava tarihi itibari ile uyuşmazlıkta sulh hukuk mahkemelerinin görevsiz olduğu gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilinin temyizi üzerine yerel mahkeme kararı görev yönünden bozulmuştur.
Bu aşamada davacı kurum tarafından mahkemece alınan bilirkişi raporunda davacı idarenin zararının daha fazla olduğunun belirlenmesi üzerine, idare tarafından bakiye alacak için ek dava açılmış ve Uşak 2. Sulh Hukuk Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda her iki dava dosyası arasında hukuki ve fiili irtibat bulunduğu gerekçesiyle HMK’nun 166/1. maddesi uyarınca iş bu dosya ile birleştirilmesine karar verilmiş ve iş bu dosya arasına gönderilmiş, bozma sonrası mahkemece yapılan duruşma sırasında birleştirme kararı verildiği duruşma zaptına geçirilerek birleştirilen dava dosyası dosya arasına alınmış ise de mahkemece, birleşen dava hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmeksizin önceki hükümde direnilmesine karar verilmiştir.
Yukarıda da belirtildiği üzere; HMK’nun 166/1. maddesi uyarınca aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davalar, aralarında bağlantı bulunması durumunda, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden ilk davanın açıldığı mahkemede birleştirilebilir. Birleştirme kararı ikinci davanın açıldığı mahkemece verilir ve bu karar diğer mahkemeyi bağlayacağından somut olayda, ikinci davanın açıldığı mahkemece verilen birleştirme kararı da birinci davanın açıldığı mahkemeyi bağlayacaktır.
Davaların birleştirilmesi halinde birleştirilen dava sayısı kadar birbirinden bağımsız davalar bulunduğundan tek bir dosya üzerinden sürdürülmekle birlikte, bağımsızlığını koruyan her bir dava dosyası yönünden ayrı ayrı yargılama yapılması ve sonuçta birleştirilen davaların her biri hakkında ayrı ayrı hüküm kurulması zorunlu olup ilk davanın açıldığı mahkemece, birleşen dava hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerekmektedir.
Görüşmeler sırasında bir kısım üyeler, mahkemece birleşen dava hakkında karar verilmesinin zorunlu olmadığı; bu konuda özel temyiz bulunmadığından inceleme konusu yapılmayacağı; talep üzerine daha sonraki aşamada da birleşen dava hakkında karar verilebileceği gerekçeleriyle ön sorun bulunmadığı, direnme kararı yönünden işin esasının görüşülmesi gerektiğini beyan etmiş iseler de Kurul çoğunluğu tarafından bu görüş benimsenmemiştir.
Hal böyle olunca, bozma sonrası birleşen dava hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerekirken davanın görev yönünden reddine dair önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Direnme kararı ön sorunun kabulü ile bu değişik gerekçeyle bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre işin esasına yönelik temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 08.04.2015 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.