Esas No: 2018/366
Karar No: 2018/393
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2018/366 Esas 2018/393 Karar Sayılı İlamı
T.C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ HUKUK BÖLÜMÜ ESAS NO : 2018 / 366 KARAR NO : 2018 / 393 KARAR TR : 25.6.2018 |
ÖZET : Sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini ödeyen sigorta şirketinin, zararın idarece giderilmesi istemiyle açtığı davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi gözetildiğinde, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk. |
K A R A R
Davacı : E. Sigorta A.Ş.
Vekili : Av. S.T.
Davalı : Batman Belediye Başkanlığı
Vekili : Av. M.E.B.
O L A Y : Davacı vekili dilekçesinde; müvekkili şirkete sigortalı 72 D... plaka nolu aracın, 12.10.2015 tarihinde saat 11:30 sıralarında sürücüsünün sevk ve idaresinde, Batman Yavuz Selim Mahallesinde Körük Caddesinden Pir Sultan Caddesine seyir halinde iken, yol üzerinde bulunan kapağı sabitlenmemiş rögarın üzerinden geçtiği esnada, aracının sol arka lastiğinin rögarın kapağının yerinden oynayarak içine girmesi nedeni ile patlaması sonucu, sürücünün aracın direksiyon hakimiyetini kaybettiğini ve kaldırım üzerinde bulunan elektrik direğine çarparak aracının hasarlanmasına sebep olduğunu; trafik kazası tespit tutanağına göre, yolun bakım ve onanırımdan sorumlu kuruluşun, rögarın kapağını sabitlemeyerek kazaya sebep olması nedeni ile kusurlu olduğunun belirtildiğini, bu kaza neticesinde müvekkilinin sigortalısına ait hasar bedeli olarak 19.368,00 TL. ödemede bulunduğunu; Türk Ticaret Kanununun 1401. ve 1481. maddesi kapsamında sigortacının ödediği tazminat dolayısıyla sigortalının haklarına sahip olduğunu ve üçüncü kişilere doğrudan doğruya dava açabileceğini; müvekkili şirket adına T.T.K.nun 1481. maddesi gereğince, yapılan ödemenin rücuen tahsili için davalı Kuruma idari başvuruda bulunulduğunu ancak Kurum tarafından herhangi bir cevap verilmediğini ifade ederek; fazlaya ilişkin olan talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla, kaza neticesinde sigortalıya ödenen 19.368,00 TL.’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle 11.5.2016 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.
BATMAN İDARE MAHKEMESİ; 25.4.2017 gün ve E:2016/776, K:2017/615 sayı ile “(…) 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.
Öte yandan, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde; “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır. Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir.” hükmüne, Geçici 21. maddesinde de; “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz.” hükmüne yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, davacı kasko şirketi tarafından sigortalı 472 D... plakalı aracın, Batman İli, Körük Caddesinden Pir Sultan Caddesine seyir halinde iken cadde üzerinde yola sabitlenmeyen logar kapağına aracın sol arka lastiğinin gelmesi üzerine kaldırım üzerindeki elektrik direğine çarparak meydana gelen maddi hasarlı trafik kazasının, davalı idarenin hizmet kusurundan dolayı meydana geldiği ileri sürülerek, toplam 19.368,00-TL tutarındaki zararın, ödeme tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
2918 sayılı Kanunun 110. maddesinin 1. fıkrasının iptali istemiyle yapılan itiraz başvurularım inceleyen Anayasa Mahkemesi, 26.12.2013 tarih ve E:2013/68, K:2013/165 sayılı kararı ile (…) anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oybirliğiyle reddetmiştir. (…)
Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; olayda, 72 D... plakalı aracın, Batman İli, Körük Caddesinden Pir Sultan Caddesine seyir halinde iken cadde üzerinde yola sabitlenmeyen logar kapağına aracın sol arka lastiğinin gelmesi üzerine kaldırım üzerindeki elektrik direğine çarparak meydana gelen trafik kazası nedeniyle oluşan zararın tazmini istemiyle açılan iş bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Öte yandan, adli, idari ve askeri yargı kolları arasındaki görev uyuşmazlıklarını çözmekle görevli Anayasal kurum olan Uyuşmazlık Mahkemesi"nin 2918 sayılı Yasanın 110. maddesinin yürürlüğe girdiği 19.01.2011 tarihinden itibaren benzer uyuşmazlıklarda istikrarlı olarak verdiği kararlarda, adli yargının görevli olduğuna işaret edilmektedir.
Nitekim, benzer nitelikteki uyuşmazlıklarda Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesi"nin 11/04/2017 tarih ve E:2016/3547, K:2017/609 sayılı karar ile 11/04/2017 tarih ve E:2016/3464, K:2017/610 sayılı kararları da bu yöndedir.
Açıklanan nedenlerle, davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 15/1-a maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine…” karar vermiş; istinaf yoluna başvurulması üzerine Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi 4.İdari Dava Dairesince, 7.9.2017 gün ve E:2017/2418, K:2017/1549 sayı ile istinaf başvurularının reddine kesin olarak karar verilmesi suretiyle, Mahkeme kararı kesinleşmiştir.
Davacı vekili bu defa aynı istemle adli yargı yerinde dava açmıştır.
BATMAN 2.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 20.11.2017 gün ve E:2017/513, K:2017/571 sayı ile “(…) Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, davacı rücuen tazminat davası açmış olup, davalının hizmet kusurundan kaynaklı kusuru neticesinde rücu talebi bulunduğu anlaşılmaktadır. Davalının hizmet kusuru sebebiyle davalıya yöneltilen tazminat talebinin yerleşik Yargıtay içtihatları doğrultusunda idari yargının görev alanına giriyor olması sebebiyle davanın HMK"nın 114/1-b ve 115/2.maddeleri uyarınca usulden reddine karar verilmiş olup aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
Açılmış bulunan davanın İdari yargının görev alanına giriyor olması sebebiyle yargı yolunun caiz olmaması yönünden HMK 114/1-b ve 115/2 uyarınca usulden REDDİNE,(…)
Dair verilen karar tarafların yokluğunda kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı, dosyanın karar kesinleştikten sonra görev uyuşmazlığının çözümü için resen Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine…” karar vermiş; istinaf yoluna başvurulmayan kararın kesinleşmesinden sonra, Mahkemece 17.5.2018 tarihli üst yazıyla gönderilen dava dosyası 23.5.2018 tarihinde Mahkememiz kaydına girmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Ahmet Tevfik ERGİNBAY, Süleyman Hilmi AYDIN, Aydemir TUNÇ ve Birgül KURT’un katılımlarıyla yapılan 25.06.2018 günlü toplantısında:
I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasanın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, olay kısmında belirtildiği üzere, tarafları, konusu ve nedeni aynı olan davada; idari yargı yerince adli yargı yerinin görevli olduğu gerekçesiyle verilmiş bir görevsizlik kararı bulunmakta olup, bunun üzerine kendine gelen davayı inceleyen adli yargı yerinin sahip olduğu seçenekler ile verdiği karar bakımından bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.
1- 2247 sayılı Yasanın 14. maddesinde yer alan, “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir.
Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ve ceza davalarında ise ayrıca ilgili makamlarca ileri sürülebilir.” hükmüne göre, idare mahkemesinin kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine adli yargı yerince de görevsizlik kararı verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi halinde, olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuş olacak; hukuk alanında doğmuş bulunan bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi ise, ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilecektir.
2- 2247 sayılı Yasanın 19. maddesindeki “Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler.” hükmüne göre ise, adli yargı yeri, davaya bakma görevinin daha önce görevsizlik kararı veren idari yargı yerine ait olduğunu belirten gerekçeli bir karar ile doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesine başvurma olanağına sahiptir. Şu kadar ki, başvuru kararının, görev konusunda Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilmesine değin işin incelenmesinin ertelenmesi hususunu da içermesi gerekir.
Yasakoyucu, 14. maddeye göre olumsuz görev uyuşmazlığı doğması durumunda her iki yargı merciince işten el çekilmiş olduğundan başvurma istencini davanın taraflarına bırakmış iken, bu yönteme oranla daha kısa zamanda çözüme ulaşılmasını amaçladığı 19. madde ile, daha önce görevsizlik kararı veren yargı merciinden sonra davayı inceleyen yargı merciine, işten el çekmeden doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesine başvurma olanağını tanımıştır.
Olayda, adli yargı yerince, öncelikle görevsizlik kararı verilmekle birlikte, bununla yetinilmemiş ve “…dosyanın karar kesinleştikten sonra görev uyuşmazlığının çözümü için resen Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine” de karar verilmiştir.
Bu haliyle, her ne kadar 2247 sayılı Yasa’da öngörülen yönteme uymamakta ise de, davanın taraflarınca başvuruda bulunulmadığı gözetilerek, Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nce re’sen yapılan başvurunun 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesi kapsamında olduğunun kabulü ile Uyuşmazlık Mahkemesi’nin önüne gelmiş bulunan görev uyuşmazlığının çözüme kavuşturulması, gerek dava ekonomisine gerekse Uyuşmazlık Mahkemesi’nin kuruluş amacına uygun olacağından ve adı geçen Mahkemece idari yargı dosyası da gönderilmiş olup, usule ilişkin başkaca bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava, karayolunda meydana gelen tek taraflı, maddi hasarlı trafik kazasında sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini ödeyen sigorta şirketinin, zararın davalı idarece giderilmesi isteminden ibaret bulunan bir rücuen tazminat davasıdır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.
Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.
Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden; davacı şirkete sigortalı 472 D... plakalı aracın, Batman İli, Körük Caddesinden Pir Sultan Caddesine seyir halinde iken cadde üzerinde yola sabitlenmeyen rögar kapağına sol arka lastiğinin geldiği, sürücünün direksiyon hakimiyetini kaybettiği, kaldırım üzerindeki elektrik direğine çarptığı, meydana gelen trafik kazası nedeniyle araçta hasar oluştuğu, hasar bedelinin davacı şirket tarafından karşılandığı; yolun bakım ve onanırımdan sorumlu kuruluşun, rögarın kapağını sabitlemeyerek kazaya sebep olması nedeni ile kusurlu olduğu iddia edilerek, kaza neticesinde sigortalıya ödenen 19.368,00 TL.’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan rücuen tazmini istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)
Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.
Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin başvurusunun reddi ile, aynı Mahkemece ayrıca verilen 20.11.2017 gün ve E:2017/513, K:2017/571 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.
S O N U Ç : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN REDDİ ile, aynı Mahkemece ayrıca verilen 20.11.2017 gün ve E:2017/513, K:2017/571 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 25.06.2018 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.
Başkan Nuri NECİPOĞLU |
Üye Şükrü BOZER
|
Üye Mehmet AKSU
|
Üye Ahmet Tevfik ERGİNBAY |
|
Üye Süleyman Hilmi AYDIN
|
Üye Aydemir TUNÇ
|
Üye Birgül KURT
|
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.