Hukuk Genel Kurulu 2013/2120 E. , 2015/1132 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 6.Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 26/12/2012
NUMARASI : 2012/882 E-2012/868 K.
Taraflar arasındaki “kamulaştırmasız elatma nedeniyle tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Tuzla 1.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 27.07.2011 gün; 2011/58 E.-2011/556 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 5.Hukuk Dairesinin 07.03.2012 gün ve 2011/18277 E.-2012/4054 K. sayılı ilamı ile bozulmuş; daha sonra davalı vekilinin karar düzeltme istemi üzerine 13.09.2012 gün ve 2012/10513 E.-2012/16268 K. sayılı ilamı ile;
(...Dosyada bulunan kanıt ve belgelere göre, dava konusu taşınmazdan geçirilen Adnan Menderes Bulvarı"nın ana arter listesinden çıkartılıp çıkartılmadığı araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile ana arter kabul edilerek hüküm kurulduğu, mahkeme kararının bu nedenle de bozulması gerekirken, bu hususun bozma nedeni yapılmadığı anlaşılmakla,
Davalı idare vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 07.03.2012 gün ve 2011/18277-2012/4054 sayılı bozma kararının kaldırılmasına karar verildikten sonra yeniden yapılan incelemede;
Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı idare vekilince temyiz edilmiştir.
Arsa niteliğindeki taşınmaza emsal karşılaştırması yapılarak değer biçilmesi yöntem olarak doğrudur. Ancak;
1-Dava konusu taşınmazdan geçirilen Adnan Menderes Bulvarı"nın ana arter olup olmadığı araştırılıp, ana arter listesinden çıkartıldığının anlaşılması halinde ilgili ilçe belediyesi davaya dahil edilip sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi,
2-Kabule göre de; dava konusu taşınmazın metrekare birim fiyatı 449,55-TL olarak belirlendiği ve taşınmazın el atılan bölümü itibariyle davacıların hisselerinin toplamına karşılık gelen bedel 466.274,18-TL olduğu halde, hesap hatası soncu fazla bedele hükmedilmesi,
Doğru görülmemiştir...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen karar, davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece, bilirkişi raporlarındaki maddi hata nedeniyle fazla bedele hükmedildiği gerekçesiyle bozulmuştur.
Davalı vekilinin karar düzeltme istemi üzerine karar, Özel Dairece bu kez, yukarıda yazılı gerekçeyle karar bozulmuş, Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Direnme hükmünü, temyize davalı vekili getirmiştir.
Hukuk Genel Kurulunda işin esasının incelenmesine geçilmeden önce, önceki kararda direnilmesine ilişkin mahkemece oluşturulan kısa ve gerekçeli kararların usulüne uygun olup olmadığı; kendi aralarında çelişki içerip içermedikleri; usulü sorunlar olarak öncelikle incelenip değerlendirilmiştir.
Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 297.maddesinde belirtilmiştir. Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
Aynı Kanun"un 294.maddesinde “Hükmün tefhimi, her hâlde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur.” hükmüne yer verilmiştir.
Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar. Hükmün hedefine ulaşmasını engeller, kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz. Ayrıca bozma kararı ile ilk hüküm hayatiyetini yitirdiğinden ona atıf suretiyle hüküm tesisi yukarıda açıklanan kurallara uygun düşmeyeceği gibi bozma kararı karşısında uyulup uyulmama yönünden varılacak sonucun ortaya konulması dolayısıyla direnme ve uymaya yönelik hüküm fıkralarının da aynı unsurları taşıması gerektiği aşikardır.
Diğer taraftan, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.
Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasa"nın 141/3.maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 297.maddesi bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir.
Öte yandan, mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle ve kısa karar ile gerekçeli karar arasında tereddüte yol açacak çelişkiler taşımaması ile mümkündür.
Önemle vurgulanmalıdır ki, direnme kararlarının hukuksal niteliklerinin doğal sonucu ve gereği olarak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun yapacağı inceleme ve değerlendirme sırasında gözeteceği temel unsurlardan birini, hüküm fıkrasını içeren kısa ve gerekçeli kararların birbiriyle tam uyumu ve buna bağlı olarak kararın ortaya konulan sonucuna uygun gerekçesi oluşturmaktadır. Bunlarda ortaya çıkacak farklılık ya da aksama çelişki doğuracaktır ki bunun açıkça usul ve yasaya aykırılık teşkil edeceği kuşkusuzdur.
Nitekim, aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 19.03.2008 gün ve 2008/15-278 E.- 2008/254 K.-21.10.2009 gün ve 2009/9-397 E.-2009/453 K. sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Bu genel açıklamaların ışığında somut olaya bakıldığında:
Mahkemece verilen kısa kararda “davacıların davasının ıslah talebi dikkate alınarak kabulüne” şeklinde hüküm kurulmuş olmasına rağmen, direnmeye ilişkin gerekçeli kararda ise “davacıların davasının ıslah talebi dikkate alınarak kabulüne, 466.274,18 TL tazminatın dava tarihi olan 14.01.2011 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı İ.. B..ndan alınarak hisselerine göre davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine...” şeklinde hüküm oluşturulmuştur.
Yerel Mahkemece, kısa kararda davacıların davasının ıslah talebi dikkate alınarak kabulüne şeklinde hüküm oluşturulmasına ve ıslah ile istenen bedel 471.187,97 TL olmasına rağmen gerekçeli kararda 466.274,18 TL nin tahsiline karar verilmesi ve kısa kararda yer verilmediği halde gerekçeli kararda fazlaya ilişkin talebin reddine şeklinde hüküm kurularak kısa karar ile gerekçeli karar çelişki oluşturulmuştur.
Aslolan kısa karar ve burada ortaya konulan hüküm fıkrası olduğu gibi, direnme kararının kapsamını belirleyen kısa kararın da yasanın amacı doğrultusunda çelişki ve tereddüde meydan vermeyecek şekilde açık ve anlaşılır olması ve gerekçeli kararın hüküm fıkrasıyla çelişik olmaması gerekir.
Bu nedenle Mahkemenin, çelişki içeren ve birbiriyle de uyum içinde olmayan kısa ve gerekçeli hüküm fıkraları, usul ve yasaya aykırıdır.
Yerel mahkeme kararının işin esasına yönelik temyiz itirazları incelenmeksizin salt bu usulü eksikliğe dayalı olarak bozulması gerekmiştir.
S O N U Ç : Direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçelerle, 6217 sayılı Kanun"un 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı vekilinin işin esasına yönelik temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 01.04.2015 gününde oybirliğiyle ile karar verildi.