Hukuk Genel Kurulu 2013/1853 E. , 2015/1130 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Akhisar Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 25/09/2012
NUMARASI : 2011/1943-2012/1334
Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Akhisar Sulh Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 10.02.2009 gün ve 2006/24 E., 2009/195 K sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 07.10.2011 gün ve 2010/2043 E; 2011/12391 K sayılı ilamı ile,
“... Davacı vekili, müvekkili banka tarafından S.S. 1055 sayılı Akhisar Merkez ve Çevre Köyleri Tütün Tarım Satış Kooperatifine 11.10.1999 tarihinde 550.000.000.000,00 TL tutarında kredi kullandırıldığını, kredinin teminatı olarak ortaklardan alınan müşterek ve müteselsil borç senetlerinin müvekkiline temlik edildiğini, borçluların borcundan kurtulması için bu borcun yeni alacaklıya ödenmesi gerektiğini, davalıların borcu ödemediklerini, sözleşmelerde ortaklar ve kefiller olarak imzalarının bulunduğunu ve temlikten haberdar olduklarını ileri sürerek 1.629,00 TL alacağın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar, borçlarını ödediklerini savunarak davanın reddini istemişlerdir.
Mahkemece, Kooperatif tarafından TEKEL"e gönderilen 13.01.2000 tarihli yazıya istinaden TEKEL tarafından ürün bedellerinin ödenmesi sırasında yapılan kesintilerin kooperatif adına yapıldığı, mustahsil makbuzlarındaki kesintilerin ödemeye ilişkin olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen ve aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Dava, müşterek-müteselsil borç senedinin davacı bankaya temliki nedeniyle alacak istemine ilişkindir.
Mahkemece Tekel İdaresi ve özel tütün şirketlerinden alınan cevabi yazılarda anılan kuruluşlarca davalıların 1999 yılı ürün bedelinden davadışı kooperatif lehine yapılan kesintiler nedeniyle temlik işleminin davalılara bildirilmesinden önce borcun sükut ettiği kabul edilerek davanın reddi cihetine gidilmiş ise de, mahkemece yazılan yazıya ilgili kuruluşlarca verilen yanıtta, anılan davalıdan davadışı kooperatif lehine yapılan kesintinin davaya konu 180 nolu müşterek-müteselsil borç senedine ilişkin olduğu yolunda bir açıklık bulunmadığı anlaşılmakla, bu husus açıklığa kavuşturulmaksızın söz konusu ödemelerin varlığı nazara alınarak hükme varılması doğru görülmemiş, davacı vekilinin bu yöne ilişen temyiz itirazlarının kabulüyle yerel mahkeme kararının belirtilen nedenle bozulmasına karar vermek gerekmiştir...”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, müşterek-müteselsil borç senedinin davacı bankaya temliki nedeniyle alacak istemine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuş, mahkemece sözkonusu kesintinin 180 nolu müşterek müteselsil borç senedine ilişkin olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında; işin esasına girilmeden önce bozma ve direnme kararları ile davacı vekilinin temyiz dilekçesinin kapsamı ve hükme konu miktar ve direnme kararı tarihi itibariyle, 6217 sayılı Kanun"un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu(HUMK)’nun 427. maddesi gereğince, temyize konu ret edilen alacak miktarı(1.629,00 TL) gözetildiğinde, direnme kararına karşı temyiz yolunun açık olup olmadığı ön sorun olarak incelenmiştir.
Bilindiği üzere, 21.7.2004 gün ve 25529 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak öngördüğü istisnalar dışındaki hükümleri yayım tarihinde yürürlüğe giren 14.7.2004 tarih ve 5219 sayılı “Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” yürürlük tarihinden sonra Yerel Mahkemelerce verilen hükümler yönünden 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427. maddesindeki temyiz (kesinlik) sınırını bir milyar TL olarak değiştirmiştir.
Sonraki yıllarda 5219 ve 5236 sayılı Kanunlarda öngörülen katsayılar çerçevesinde miktarlar giderek artmıştır. Buna göre, 01.01.2012 tarihinden 31.12.2012 tarihine kadar katsayı artışı sonucu uygulanması gereken kesinlik (temyiz edilebilirlik sınırı) "1.690,00 TL"dir.
Eldeki davada, temyiz istemine konu direnme kararının verildiği 13.06.2012 tarihinde, 5219 ve 5236 sayılı Kanunlar gereği temyiz (kesinlik) sınırını 1.690,00 TL olarak değiştiren hüküm yürürlükte bulunduğuna göre, 1.629,00 TL olan uyuşmazlığa konu miktar bu sınırın altında kaldığından, direnme karşı temyiz yoluna gidilmesi, miktar itibariyle mümkün değildir.
Hal böyle olunca, ön sorunun kabulü ile davacı vekilinin temyiz isteminin reddi gerekir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle davacı vekilinin temyiz isteminin kesinlikten REDDİNE, 01.04.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.