1. Hukuk Dairesi 2016/11149 E. , 2019/5909 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 19.11.2019 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacılar vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde tazminat istemine ilişkindir.
Davacılar vekili, mirasbırakan ..."in, % 74 oranında vücut fonsiyonlarını kaybeden davacı eşi ..."yi terk ederek kardeşi olan davalı ..."ın yanına gittiğini, davacı ..."nin geçimini sağlayamaması nedeniyle mirasbırakan aleyhine açtığı tedbir nafakası davasının kabul edildiği tarihten 3 gün sonra çekişme konusu ... ada ... parsel sayılı taşınmazdaki ... nolu bağımsız bölümün satış suretiyle davalıya devredildiğini, işlemin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline olmadığı takdirde tazminata karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, mirasbırakana 2009 yılında kanser teşhisi konulduğunu, ölümüne kadar tüm bakımı ile kendisinin ilgilendiğini, bu bakım karşılığında taşınmazın temlik edildiğini, mirasbırakanın eşini hastalığından dolayı terk etmediğini, aksine davacıların mirasbırakana bakmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, mirasbırakanın, çekişme konusu taşınmazı kendisine bakmayan davacılara nafaka vermemek amacıyla kardeşi olan davalıya satış göstermek suretiyle bedelsiz olarak temlik ettiği, her ne kadar davalı tarafça temlikin bakım karşılığında bağış suretiyle yapıldığı iddia edilmiş ise de resmi şekilde yapılmış bir bağışlamanın söz konusu olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1954 doğumlu mirasbırakan ...’in 14.08.2014 tarihinde ölümü ile geride mirasçı olarak davacı eşi ... ile davacı çocukları ... ve ...’i bıraktığı, mirasbırakanın ... ada ... parsel sayılı taşınmazda yer alan ... nolu bağımsız bölümü, 21.12.2012 tarihinde kardeşi olan savalı ...’ye satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Bilindiği üzere, 6100 sayılı HMK’nın m. 241’de; “Mahkeme, gösterilen tanıklardan bir kısmının tanıklığı ile ispat edilmek istenen husus hakkında yeter derecede bilgi edindiği takdirde, geri kalanların dinlenilmemesine karar verebililir.” hükmüne yer verilmiştir.
Somut olayda, taraflar, 5’er kişilik tanık listesi vermişler, ancak mahkemece 09.02.2016 tarihli celsede “Taraflarca, kendilerince belirlenecek 2"şer tanığın ismi bildirildiğinde adlarına davetiye çıkarılmasına, taraflarca iki hafta içinde isim bildirilmediğinde delil listelerindeki ilk iki tanık adına davetiye çıkarılmasına” şeklinde ara karar sonrasında tarafların bildirdikleri 2’şer tanığı dinlenerek sonuca gidilmiştir.
Ancak, HMK m. 241 uyarınca, mahkemece bir kısım tanıkların dinlenilmesinden vazgeçilebilmesi için bu tanıkların hangi hususta beyanda bulunacaklarının bilinmesi, dinlenen tanıklar ile aynı nitelikte ise ancak bu halde anılan hüküm uyarınca dinlenilmeyen tanıkların dinlenilmesinden vazgeçilmesi gerekirken usule aykırı şekilde taraf tanıkları dinlenmeden işin esası hakkında hüküm kurulması isabetsizdir.
Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilke ve olgular doğrultusunda gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, tarafların bildirdikleri dinlenilmeyen tanıklarının dinlenmesi, mirasbırakan adına kayıtlı başkaca aktif-pasif tapu kaydı bulunup bulunmadığının taraflardan da sorulmak suretiyle araştırılması, varsa tapu kayıtlarının istenilmesi, toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek varılacak sonuç çerçevesinde bir hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalı vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 2.037.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.11.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.