20. Hukuk Dairesi 2018/806 E. , 2018/3409 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA KONUSU : ...Köyü, 105 ada 594 sayılı parsel
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yerel mahkemece verilen yukarıda gün ve sayısı yazılı hükmün; Dairemizin 16/10/2017 gün ve 2016/1996 E. - 2017/7829 K. sayılı ilâmıyla onanmasına karar verilmiş, süresi içinde davacı tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya içindeki tüm belgeler incelenip gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, Güzelbağ köyü 105 ada 594 sayılı parselin ...Kadastro Mahkemesinin 1996/7-1997/2 sayılı dosyasında orman sınırı dışına çıkarılmasına ve tarım arazisi olduğuna karar verildiği halde, halen Hazine adına 2/B niteliğiyle tapuda kayıtlı olduğunu ileri sürerek, tapunun iptalini ve kendi adına tescilini istemiş; mahkemece, "...Kadastro Mahkemesinin 1996/7 sayılı dosyasında davacı tarafından Hazine ve Orman Yönetimi aleyhine açılan orman kadastrosuna itiraz ve tescil davasının yargılaması sonunda; 20.07.1995 tarihli krokide 25.950 m2 ve 6930 m² yüzölçümlü taşınmazların Hazine adına orman sınırı dışına çıkarılması işleminin iptaline, kalan bölümün orman bütünlüğü içinde kalması nedeniyle davanın reddine, tescil istemi yönünden görevsizliğe karar verildiği ve kararın kesinleşmesinden itibaren 10 gün içinde davacı tarafça görevli mahkemeye başvurulmadığı gibi, kesinleşme tarihi itibari ile 10 yıllık süre içinde dava açılmadığı" gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 27/10/2010 tarih ve 2010/13230 E. - 13159 K. sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; "...Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli değildir. Şöyle ki; davacının 1994 yılında yapılan orman kadastrosu ve 2/B uygulaması sırasında bir kısım taşınmazının orman sınırı içine alınması işlemine karşı ...Kadastro Mahkemesinde 14.02.1995 günü açtığı 1996/7-1997/2 E.K. sayılı orman sınırlamasına itiraz ve tescil davasının yargılaması sonunda mahkemece 30.01.1997 günlü kararla davanın kısmen kabulüne, fen bilirkişi Turan Sözen"in düzenlediği 20.07.1995 günlü krokide 25950 m2 ve 6930 m2 olarak işaretlenen iki parça taşınmaz hakkında yapılan orman sınırlamasının iptaline, tescil talebi yönünden mahkemenin görevsizliğine karar verildiği ve hükmün Dairenin 03.11.1997 gün ve 8922-10517 E.K. sayılı kararıyla onanarak 28.11.1998 günü kesinleştiği (kararda kesinleşme tarihi 02.11.1997 olarak gösterilmişse de tebligat süreleri hesaplandığında bu tarih doğru değildir.) daha sonra 2007 yılında yapılan arazi kadastro çalışmalarında, kadastro ekiplerince kesinleşmiş mahkeme kararına konu olan bu yerin gerçek hak sahibi adına tespiti gerekirken, 105 ada 594 parsel numarası verilerek 30106 m2 yüzölçümüyle Hazine adına 2/B niteliğiyle tapu kaydı oluşturulduğu anlaşılmaktadır.
Mahkemece, 594 sayılı parsele kadastro tutanağı düzenlenip düzenlenmediği araştırılmamış; yine, kesinleşen dosyada bilirkişi Turhan Sözen tarafından düzenlenen 20.07.1995 tarihli kroki uygulanmamış, 1996/7 sayılı dosyada verilen kararın kesinleşmesinden itibaren 10 yıl içinde dava açılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Öncelikle; davacının dayandığı, kadastro mahkemesinin 1996/7-1997/2 E.K. sayılı kararı orman kadastrosuna itiraza ilişkin olup, kesinleşen mahkeme kararı ile orman olmadığı belirlenen yerin arazi kadastro ekiplerince gerçek haksahibi adına tespit ve tescili gerekirken, 594 parsel numarası verilerek Hazine adına tescil edilmiş olması yolsuz tescil niteliğinde olup, malikine mülkiyet hakkı kazandırmayacağı ve hiç bir süreye bağlı olmadan tapunun her zaman iptal edilebileceği gibi, tapu kaydı arazi kadastrosu sonucu oluşmadığından, 17.11.1998 günü ihdasen tescil edilmiş olduğundan, 3402 sayılı
-2-
2018/806 - 3409
Kanunun 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin somut olayda uygulanamayacağı açıktır. Yine, aynı şekilde, Kadastro Mahkemesinde yapılan yargılama sırasında, tescil istemi yönünden görevsizliğe karar verildiği halde, H.U.M.K."nun 193. maddede yazılı 10 günlük süre içinde görevli mahkemeye başvurulmamış olması, aynı yer hakkında daha sonra tescil davası açılmasına engel değildir. O halde; mahkemece işin esasına girilerek karar verilmesi..." gereğine değinilmiştir.
Bozma kararı sonrası yapılan yargılama sırasında temyize konu dosya ile birleştirilmesine karar verilen 2011/138 Esas sayılı dosya davacısı Hazine vekili, ...ilçesi ... mahallesi 105 ada 578 sayılı parselde taşınmazın 2/B uygulamaları sırasında Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan alanda kalmasına rağmen, tapuda hala davalı adına kayıtlı olduğunu belirterek davalı adına olan tapu kaydının iptalini ve Hazine adına tescilini talep ve dava etmiştir.
Birleşen dosyalar üzerinden yapılan yargılama sonucu davacı gerçek kişinin davasının reddine, davalı birleşen dosya davacısı Hazinenin davasının kabulü ile 105 ada 578 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile Hazine adına tesciline karar verilmiş, hükmün davacı birleşen dosya davalısı ... tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm, Yargıtay ... Hukuk Dairesinin 26/06/2014 tarih ve 2013/10097 E.-2014/6904 K. sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan kararda; “...Kadastro mahkemesinin 1996/7 E. -1997/2 K. sayılı kararı ile ... tarafından açılan orman tahdidi ve 2/B uygulamasına itiraz davası sonucu davasının kısmen kabul kısmen reddine karar verildiği, birleşen dosya davacısı Hazine tarafından dava konusu edilen 105 ada 578 parsel sayılı taşınmazın, kadastro mahkemesinde davanın reddedilen 1650 m2"lik kısma rastgeldiği ve bu kısma ilişkin 2/B uygulama işleminin mahkeme hükmü ile kesinleştiği halde; mahkeme hükmü dikkate alınmadan yapılan kadastro sırasında bu parselin ... adına tespit ve tescil edildiği, davalı adına yapılan bu tescilin yolsuz olduğu anlaşıldığından hükmün 105 ada 578 parsel açısından onanmasına, davacı yanın dayanağı olan kadastro mahkemesinin 1996/7 E. - 1997/2 K. sayılı kararı ile orman tahdit sınırı dışında kaldığı tespit edilen 25.950 m2 kısmın ise dava edilen 105 ada 594 sayılı parseli değil, bu parselin komşusu olan 105 ada 579, 590, 591 ve 592 sayılı parselleri kapsadığı, 579 sayılı parselin zaten kadastro sırasında davacı adına tespitinin yapıldığından bu parsel açısından davacının hukukî yararı bulunmadığı, ayrıca, davacının dava konusu taşınmazların kendi adına değil oğlu Hüseyin Bayındır adına tescilini istediği, davada taraf sıfatı bulunmayan kişi adına tescilin mümkün olmaması sebebi ile ..."ın davasının reddine karar verilmişse de; davacı hem dava ve temyiz dilekçesinde, hem de yargılama sırasında dava ettiği parselin 105 ada 594 parsel sayılı taşınmaz olduğunu bildirmiş olup mahkemece bu parsel açısından inceleme ve araştırma yapılmadan hüküm kurulmuştur. dava; 105 ada 594 sayılı parsele karşı açılmış tapu iptali ve tescil davası olarak değerlendirilmeli ve bu taşınmazın tapuya tescil edildiği tarihe kadar davacı yararına olağanüstü zamanaşımı ile kazanma şartlarının oluşup oluşmadığı değerlendirilmeli ve oluşacak sonuca göre karar verilmelidir..." denilerek hükmün 105 ada 594 parsel açısından bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma kararı sonrası yapılan yargılama sonunda mahkeme, bozma ilamında belirtildiği üzere 105 ada 594 parsel açısından tapuya tescil tarihi itibari ile davacı yararına olağanüstü zaman aşımı ile kazanma koşullarını oluşup oluşmadığı açısından zeminde yeniden keşif yapılması gerektiği, ancak davacının verilen kesin mehile rağmen keşif masraflarını yatırmadığı ve kesin mehile riayet etmediği, yatırmaması halinde dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verileceğinin ihtar edildiği, ancak verilen süre içerisinde davacının bunu ikmal etmediği gibi maddi durumunun masrafları karşılamaya yeterli olmadığını beyan ederek başkaca süre isteminde de bulunmadığı, dosya kapsamında keşif yapılmasının zorunlu olması nedeniyle kesin mehile riayetsizlik edildiğinden davanın usul yönünden reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Yörede 17.06.1994 tarihinde ilân edilip kesinleşen orman kadastrosu ve 2/B madde uygulaması vardır. Genel arazi kadastrosu 30.01.2007 tarihinde kesinleşmiştir.
Dosyanın incelenmesinde; 05.02.2015 tarihli celsede bozma ilamı doğrultusunda inceleme yapılabilmesi için keşif yapılması için 1.350 TL"lik gider avansı, bilirkişi ücretleri, keşif harcı, keşif araç ücretinin iki haftalık kesin süre içerisinde davacı tarafından mahkeme veznesine yatırılmasına, yatırılmadığı takdirde dava şartı yokluğundan davanın reddedileceğinin ihtarına karar verildiği, 30.04.2015 tarihli celsede de verilen kesin süreye uyulmaması nedeniyle davanın usulden reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
-3-
2018/806 - 3409
6100 sayılı HMK’da gider avansı ve delil avansı ayrı ayrı düzenlenmiştir. Kanun’un 120. maddesi, “Davacı, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığı’nca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Avansın yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması halinde, mahkemece bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir” hükmünü içermektedir. Bu maddede öngörülen gider avansı, HMK’nın 114. maddesi uyarınca dava şartları arasında yer almaktadır. Dava şartlarının eksik olması ve tamamlanmaması durumunda ise aynı Kanunun 115. maddesi uyarınca usulden red kararı verilmesi öngörülmüştür.
Aynı Kanun’un 324. maddesinin başlığı ise “Delil İkamesi İçin Avans” olup, “Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler” hükmü düzenlendikten sonra, ikinci fıkrasında tarafların bu yükümlülüğü yerine getirmemeleri halinde talep ettikleri delilin ikamesinden vazgeçmiş sayılacakları öngörülmüştür.
Görüldüğü üzere HMK’nın 324. maddesinde düzenlenen delil ikamesi avansı, HMK’nın 114. maddesinin 1. fıkrasının “g” bendinde belirtilen gider avansından hüküm ve sonuçları itibariyle farklı olup, dava şartı niteliğinde değildir.
Tanık dinlenmesi, bilirkişi raporu alınması ve keşif gideri gibi delil ikamesine yönelik giderlerin gider avansı içinde değerlendirilmesi olanağı, HMK’nın 324. maddesi düzenlemesi karşısında yoktur. Mahkemece 05.02.2015 günlü celsede verilen ara kararıyla yatırılması istenilen ücret, gider avansı ile ilgili olmayıp, delil ikamesi avansı niteliğindedir. HMK’nın 324. maddesi gereğince bu avansın hiç yatırılmamasının veya eksik yatırılmasının hukuki sonucu, delile dayanan tarafın o delilden vazgeçmiş sayılmasıdır.
Yine mahkemece verilen kesin sürenin sonuçlarını doğurabilmesi için kurulan keşif ara kararında yapılması gereken iş veya işlemlerin birer birer, varsa masraflarının da miktarıyla birlikte açıkça gösterilmesi ve kesin sürenin sonuçlarının ne olduğu hususunun açıkça ihtar edilmesi gerekmektedir. Mahkemece kurulan ara karar, hem masrafların tek tek gösterilmemesi hem de kesin süreye uymamanın sonuçlarının ne olacağının yanlış gösterilmesi karşısında usulüne uygun değildir.
Şu halde mahkemece usulüne uygun kurulmuş bir delil avansı eksikliğinin tamamlanmasına dair bir ara karar olmadığından ve usulüne uygun kurulmuş bir ara karar olduğu kabul edilse dahi HMK’nın 324. maddesi gözetilerek dosyada mevcut delillere göre bir hüküm tesisi gerekirken, yanılgılı gerekçeyle davanın usulden reddine karar verilmesi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacının karar düzeltme isteminin kabulüyle, Dairenin 16.10.2017 gün ve 2016/1996 E. - 2017/7829 K. sayılı onama kararının KALDIRILMASINA, 30.04.2015 gün ve 2014/554 Esas, 2015/237 Karar sayılı yerel mahkeme kararının yukarıdaki gerekçeyle BOZULMASINA, karar düzeltme harcının istek halinde iadesine 03/05/2018 gününde oy birliği ile karar verildi.