12. Hukuk Dairesi 2016/30126 E. , 2018/3371 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkikinin borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Alacaklı tarafından kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile başlatılan takipte, borçlunun icra mahkemesine yaptığı başvuruda; icra müdürlüğünce yapılan 17.02.2016 tarihli dosya kapak hesabının şikayet konusu yapıldığı, mahkemece; istemin süresinde olmadığı, süresiz şikayete tâbi olduğu düşünülse dahi alınan raporda şikayete konu dosya hesabının doğru olduğunun tespit edildiği gerekçesi ile şikayetin reddine karar verildiği görülmektedir.
İcra memuru işleminin, yasaya veya olaya uygun bulunmaması nedeniyle icra mahkemesine başvurularak şikayet yolu ile kaldırılmasının istenmesi, kural olarak yedi günlük süreye tâbidir. Şikayet süresi, şikayet konusu işlemin öğrenildiği günden başlar (İİK"nun 16/1).
Somut olayda, şikayetin konusu, kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile başlatılan takipte, takibin kesinleşmesinden sonraki devrede yapılan bakiye dosya borcunun hesabına ilişkin 17.02.2016 tarihli ... işlemi olup, dosya kapsamında, bu işlemin şikayetçi borçluya tebliğ edildiğine yada adı geçen tarafından şikayet tarihinden önce öğrenildiğine ilişkin bir bilgiye rastlanılmadığından, borçlunun 22.03.2016 tarihinde icra mahkemesine yaptığı şikayetin süresinde olduğunun kabulü gerekir.
Öte yandan; mahkemece, şikayetin süreden reddi gerektiği belirtildikten sonra, şikayete ilişkin olarak alınan bilirkişi raporu esas alınarak, aynen; "temin edilen bilirkişi raporunca da hesaplandığı üzere, icra memurunun yapmış olduğu hesabın doğrulandığı tespit olunmakla davanın tümden reddi gerekmiştir” şeklindeki gerekçe ile istemin reddine karar verildiği görülmektedir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun "Hükmün Kapsamı" başlıklı 297/1. maddesinin “c” bendinde; hükmün; "Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri" kapsaması gerektiği belirtilmiştir.
Bir mahkeme kararının gerekçesi, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyar; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal
bağlantıyı gösterir. Tarafların, o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay"ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta bir gerekçe bölümünün bulunması zorunludur. Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasa"nın 141/3 . maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK"nun 27 ve 297. maddeleri işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir.
Yine, bazen bir mahkeme kararının, başka bir dava yönünden kesin hüküm veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi konularda yapılacak hukuksal değerlendirmelerin sağlıklı olabilmesi de, o kararın yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür (Hukuk Genel Kurulu"nun 18.10.2006 tarih ve 2006/1 1620 E., 2006/659 K. sayılı kararı).
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; mahkemece verilen kararın yukarıda açıklanan nitelikte bir yasal gerekçeyi içermediği anlaşılmaktadır.
O halde, mahkemece, HMK"nun 297. maddesi gereğince; bilirkişi raporuna neden itibar edildiğinin genel bir ifade ile değil, borçlunun iddiaları da nazara alınarak, nedenleri ile birlikte açık şekilde belirtilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile hüküm tesisi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK"nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), bozma nedenine göre borçlunun sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.04.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.