10. Hukuk Dairesi 2011/2809 E. , 2012/7602 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Davacı, iş kazası sonucu sürekli iş göremez duruma gelen sigortalıya yapılan yardımların davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, ilâmında belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum vekili ile davalı .... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 26. maddesi olup, davalıların rücu alacağından sorumluluğu, ancak maddede öngörülen koşulların gerçekleşmesi halinde mümkündür. Bu maddeye dayanan rücu davalarında kusurun belirlenmesinde, mahkemece, öncelikle iş kazasının ne şekilde olduğu, dosya içeriğindeki tüm deliller takdir olunarak, varsa çelişki giderilerek belirlenmeli ve kabul edilen maddi olgular doğrultusunda, kusur oran ve aidiyeti konusunda bilirkişi incelemesine gidilmelidir.
Bilindiği üzere, işçilerin beden ve ruh sağlığının korunmasında önemli olan yön, iş güvenliği tedbirlerinin alınmasının hakkaniyet ölçüleri içinde işverenlerden istenip istenemeyeceği değil, aklın, ilmin, fen ve tekniğin, tedbirlerin alınmasını gerekli görüp görmediği hususlarıdır. Bu itibarla işverenler, mevzuatın kendisine yüklediği tedbirleri, işçilerin tecrübeli oluşu veya dikkatli çalıştığı taktirde gerekmeyeceği gibi düşünceler ile almaktan çekinemeyeceklerdir. Çalışma hayatında süre gelen kötü alışkanlık ve geleneklerin varlığı da, işverenlerin önlem alma ödevini etkilemez. İşverenler, çalıştırdığı sigortalıların beden ve ruh bütünlüğünü korumak için yararlı her önlemi, amaca uygun biçimde almak, uygulamak ve uygulatmakla yükümlüdürler.
Davaya konu somut olayda, sigortalı, inşaatta kalıp sökümü esnasında, inşaatın yakınından geçen enerji nakil hattından elektrik akımına kapılarak yaralanmıştır.
Mahkemece, iş kazasında, asıl işveren derneğin %30, taşeron.... %40, sigortalının %30 kusurlu olduğunu bildiren inşaat ve elektrik mühendisi iş güvenliği uzmanlarından oluşan 27.09.2010 tarihli bilirkişi raporu esas alınarak hüküm kurulmuş ise de, anılan raporda, asıl işverenden işi alan....kusuru irdelenmediğinden, anılan rapor hüküm kurmaya elverişli değildir. Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, davalıların sorumluluğunun belirlenmesi için işçi sağlığı ve İş Güvenliği mevzuatı ile iş kazasının vuku bulduğu iş kolunda uzman bilirkişi heyetinden, her bir davalının kusur oran ve aidiyeti irdelenecek biçimde rapor alınıp irdelenerek, varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
2-İş kazasına maruz kalan sigortalının, gelir bağlama kararında 01.07.2010 tarihinde kontrol muayenesinin yapılması gerektiğine yer verildiği halde, sözü edilen kontrol kaydının sonucu araştırılıp iş göremezlik oranı kesinleştirilmeden, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmiş olması yerinde değildir.
3-Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasanın 26. maddesindeki halefiyet ilkesi uyarınca, Kurumun rücu alacağı; hak sahiplerinin tazmin sorumlularından isteyebileceği maddi zarar (Tavan) miktarı ile sınırlı iken, Anayasa Mahkemesi’nin, 21.03.2007 gün ve 26649 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 23.11.2006 gün ve .... sayılı kararı ile 26. maddedeki “…sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarla sınırlı olmak üzere…” bölümünün Anayasaya aykırılık nedeniyle iptali sonrasında, Kurumun rücu hakkının, yasadan doğan kendine özgü ve sigortalı ya da hak sahiplerinin hakkından bağımsız basit rücu hakkına dönüşmüş olması karşısında, ilk peşin değerli gelirler ile harcama ve ödemelerin; tazmin sorumlularının kusuruna isabet eden miktarıyla sınırlı kısmına hükmedilmesi gerekirken, sigortalıya bağlanan gelirlerdeki kanun ve katsayı değişiklikleri sonucu oluşan artışlar gözetilerek hesaplanan gelirin peşin sermaye değeri esas alınarak hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı ve davalı ....vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli, kararı temyiz etmeyen davalılar yönünden davacı Kurum lehine oluşan usuli kazanılmış hak durumu da gözetilerek karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan.... iadesine, 30.04.2012 gününde oy birliğiyle karar verildi.