14. Hukuk Dairesi 2016/14171 E. , 2019/6322 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı tarafından, davalı aleyhine 25/05/2015 gününde verilen dilekçe ile inançlı işleme dayalı tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 30/06/2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya içeriğine göre, mahkeme kararı ve dayandığı gerekçeler usul ve yasaya uygun bulunduğundan yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07/10/2019 tarihinde oy çokluğuyla ile karar verildi.
KARŞI OY
Dava, davacı baba ... ile davalı oğul ... arasında yapıldığı iddia olunan inanç sözleşmesi çerçevesinde, parası davacı tarafından karşılanan ve davalı adına tapuda kayıtlı dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline yöneliktir.
Mahkeme, davanın reddine karar vermiştir.
Yerel mahkeme gerekçesinde; davanın inanç sözleşmesine dayalı tapu iptal ve tescil olduğunu, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca inanç sözleşmesinin ancak yazılı delille kanıtlanabileceğini, bu nedenle davacı tanıklarının dinlenmediğini ve davacının yazılı bir belge ile davasını ispatlayamadığını, bu nedenle davanın reddine karar verildiğini belirtmiştir.
Hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Bilindiği gibi, 12.01.2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun;
1) "İspat hakkı" kenar başlıklı 189. maddesinin üçüncü fıkrasında, "(3) Kanunun belirli delillerle ispatını emrettiği hususlar, başka delillerle ispat olunamaz.",
2) "Kanunda düzenlenmemiş deliller" kenar başlıklı 192. maddesinde, "(1) Kanunun belirli bir delille ispat zorunluluğunu öngörmediği hâllerde, Kanunda düzenlenmemiş olan diğer delillere de başvurulabilir.",
3) "Senetle ispat zorunluluğu" kenar başlıklı 200. maddesinde, "(1) Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz.
(2) Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir.",
4) "Senede karşı tanıkla ispat yasağı" kenar başlıklı 201. maddesinde, "(1) Senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler ikibinbeşyüz Türk Lirasından az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz.",
5) "Delil başlangıcı" kenar başlıklı 202. maddesinde, "(1) Senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebilir.
(2) Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir.",
6) "Senetle ispat zorunluluğunun istisnaları" kenar başlıklı 203. maddesinin birinci fıkrasının "a" bendinde "(1) Aşağıdaki hâllerde tanık dinlenebilir:
a) Altsoy ve üstsoy, kardeşler, eşler, kayınbaba, kaynana ile gelin ve damat arasındaki işlemler.",
Hükümlerine yer verilmiştir.
Kanunlarımızda, gerek inançlı işlemi gerekse inanç sözleşmesini doğrudan düzenleyen bir hüküm bulunmamaktadır.
İnanç sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıkların çözümünde dayanak yapılan 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında, inançlı işlemin ispatı için yazılı delil aranmış olup, inançlı işlemin geçerliliği için şekil şartı aranmamıştır.
6100 sayılı Kanunun 189. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca, bir hususun belirli delillerle ispatını ancak kanun emredebilir. İnançlı işlemi doğrudan düzenleyen bir kanun hükmü bulunmamaktadır. İspatı hakkında ise yine kanunlarımızda belirli delillerle ispatını emreden bir hüküm de yer almış değildir. Bu hüküm uyarınca, içtihadı birleştirme kararı ile dahi bir hususun belirli bir delille ispatı şart koşulamaz, yargılama ispat konusundaki kanun hükümlerine göre yapılmalıdır.
Öte yandan, uyuşmazlığın çözümünde dayanak yapılan İçtihadı Birleştirme Kararı, konusuyla sınırlı, gerekçesiyle açıklayıcı ve sonuçlarıyla görülmekte olan benzer davalar için bağlayıcıdır.
“Mülkiyet hakkına” dayanılarak, inançlı işlem iddiasıyla açılan tapu iptal davası ile “şahsi hakka” dayanılarak, inançlı işlem iddiasıyla açılan tapu iptali davası arasında farklılık bulunmaktadır. Şöyle ki, mülkiyet hakkına dayalı tapu iptal davasında, davaya konu taşınmazın mülkiyetinin önceden davacıda bulunduğu, teminat amacıyla veya başka bir sebeple davalıya devredildiği ve yapılan inanç sözlemesi gereğince taşınmazın mülkiyetinin davacıya iadesi gerekirken, davalı tarafın bu inanç sözleşmesine aykırı davranması nedeniyle iadeye yanaşmadığından tapunun iptali ile davacı adına tescili talep edilmektedir.
Mülkiyet hakkına dayanılan davada, davacı taraf mülkiyetinde bulunan taşınmazı resmi akit ile davalıya devrettiğinden senede karşı tanıkla ispat yasağını düzenleyen HMK"nın 201. madde hükmü gereğince, taraflar baba-oğul olsa bile inançlı işlemin tanıkla ispatı mümkün olamaz. 1947 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararı bu tür davalar açısından geçerli olup, istikrarlı bir şekilde uygulanmaktadır.
Davaya konu olay ise, “mülkiyet hakkına” dayanmayıp, “şahsi hakka” dayalı tapu iptal ve tescil davasıdır. Davacı, mülkiyeti başkasına ait bulunan taşınmazın bedelinin kendisi tarafından karşılanmak suretiyle alındığını, o tarihteki ekonomik durumu nedeniyle taşınmazın resmi satış işleminin üniversite öğrencisi olan oğlu davalı adına yapılarak tapuya kayıt ettirildiğini, yıllardır kendisi tarafından kullanıldığını, davalının taşınmazı satışa çıkardığını, inançlı işleme aykırı davrandığını belirterek, taşınmazın tapusunun iptali ile adına tescilini talep etmiştir.
05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı mülkiyet hakkına dayanılarak, inançlı işlem nedeniyle açılan tapu iptal davalarında uygulanabilir. Tapu iptal davasının şahsi hakka dayanması halinde, davalı taraf iddianın aksini ispat amacıyla senet ileri süremez ise bir senedin varlığından ve senede karşı tanıkla ispat yasağından söz edilemeyecektir.
Mahkemece, inançlı işlem nedeniyle mülkiyeti davalıya devredilen ve yine bu sözleşme hükümleri uyarınca mülkiyet hakkına dayanılarak taşınmazın iadesinin talep edildiği davalarda uygulanması gereken İçtihadı Birleştirme Kararının, yanlış anlam verilmek suretiyle, şahsi hakka dayalı inançlı işlem gerekçe gösterilerek açılan bu davada da uygulandığı, ispat hukukuna ilişkin hükümlerin ise nazara alınmadığı ve davacının elinde davasını ispata yönelik yazılı belgesi bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddedildiği anlaşılmıştır.
Davaya konu inançlı işlemin baba-oğul arasında yapıldığı ve bu taraflar arasında mülkiyetin nakline yönelik resmi bir senedin varlığı ileri sürülmediğine göre, davanın ispat hukukuna ilişkin genel hükümler çerçevesinde ve özellikle 6100 sayılı Kanunun senetle ispatın istisnasını düzenleyen 203. maddesi nazara alınarak davacı tarafın tanıkları dinlenmek suretiyle çözülmesi gerekirken; mahkemece, davacının tanık deliline dayanamayacağına yönelik değerlendirmeleriyle, tanık dinletme talebi reddedilerek, iddiasını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.
Açıklanan gerekçelerle, yerel mahkemenin hukuka aykırı hükmünün bozulması gerekirken, onanmasına yönelik Sayın çoğunluğun kararına katılamıyorum.