Esas No: 2018/1869
Karar No: 2018/2217
Karar Tarihi: 14.05.2018
Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2018/1869 Esas 2018/2217 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
(KANUN YARARINA BOZMA İSTEMİ)
Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve örgüt faaliyeti çerçevesinde rüşvet almak suçlarından hükümlü ..."ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 220/1, 252/1 ve 62. (iki kez) maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay ve 3 yıl 4 ay hapis cezaları ile cezalandırılmasına dair Bakırköy 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 04/09/2012 tarihli 2011/167 esas ve 2012/191 sayılı kararının kesinleşmesini müteakip, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca tanzim edilen 14/10/2014 tarihli müddetname uyarınca, suç işlemek amacıyla örgüt kurmak suçundan verilen hapis cezasının, 3713 sayılı Kanunun 17. maddesi uyarınca 1/4 oranında, örgüt faaliyeti çerçevesinde rüşvet almak suçundan hükmedilen hapis cezasının ise 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanunun 19/2. maddesi gereği 1/2 ve ayda 6 gün indirim uygulanmak suretiyle infazına başlanmasından sonra, Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 04/12/2014 tarihli ve 2014/1699 değişik iş sayılı kararıyla hükümlünün 05/11/2014 tarihinden itibaren koşullu salıverilmesine ilişkin karara Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı üzerine, suç tarihinde 4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç örgütleri İle Mücadele Kanununun yürürlükte olduğu, sanığın örgüt faaliyeti çerçevesinde rüşvet almak suçundan hükmedilen 3 yıl 4 ay hapis cezasının, anılan Kanunun 13. maddesinin, 3713 sayılı Kanunun 17. maddesine yaptığı atıf sebebiyle, infazın 5275 sayılı Kanunun 107/4. maddesine göre yapılması gerektiği ve bu yönden infazın eksik bırakıldığından bahisle 04/12/2014 tarihinde verilen şartla tahliye kararının kaldırılmasına ilişkin Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 11/08/2015 tarihli ve 2015/407 değişik iş sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine dair mercii Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 20/10/2015 tarihli ve 2015/1049 değişik iş sayılı kararı ile;
Bu kez sanık müdafiinin, örgüt faaliyeti çerçevesinde rüşvet almak suçundan hükmedilen 3 yıl 4 ay hapis cezasının, 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanuna göre infaz edilmesi yönündeki talebinin reddine ilişkin İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 09/10/2015 tarihli ve 2015/732 değişik iş sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine dair mercii İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 30/12/2015 tarihli ve 2015/714 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesince 04/12/2014 tarihinde verilen şartla tahliye kararının kaldırılmasını müteakip, çıkarılan yakalama kararı üzerine, 23/08/2016 tarihinde yakalanan hükümlü hakkında, 671 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Kurum ve Kuruluşlara İlişkin Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanuna eklenen geçici 6. maddesinin uygulanma şartlarının oluştuğundan bahisle denetimli
serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infazına ilişkin İstanbul İnfaz Hakimliğinin 24/08/2016 tarihli ve 2016/472 esas, 2016/472 sayılı kararına karşı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan itirazın kabulü ile 24/08/2016 tarihli kararın kaldırılmasına dair aynı İnfaz Hakimliğinin 25/08/2016 tarihli ve 2017/1194 esas, 2017/1194 sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine dair mercii İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 12/10/2017 tarihli ve 2017/886 değişik iş sayılı kararında bir isabetsizlik görülmediğinden, anılan karar aleyhine kanun yararına bozma yoluna başvurulmamıştır. Ancak;
4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleri İle Mücadele Kanunu"nda, “örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçtan dolayı mahkumiyet” şeklinde bir ibareye yer verilmediği, anılan Kanunun 13. maddesinde “bu Kanun kapsamına giren suçlardan mahkum olanlar” ibaresine yer verildiği, yine aynı Kanunun 1. maddesinde tanımlanan suçlardan birisi ile mahkum olanlar hakkında, sadece bu suçtan dolayı ağırlaştırılmış infazın uygulanmasının mümkün olduğu, bunun dışında kalan ve örgütün faaliyeti çerçevesinde işlendiği kabul edilen amaç suçtan dolayı verilen cezanın ağırlaştırılmış infaz kurallarına göre çektirilmesinin mümkün olmadığı gibi suç tarihi nazara alındığında 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanun"un hükümlünün lehine olduğu, dolayısıyla örgüt faaliyeti çerçevesinde rüşvet almak suçundan hükmedilen 3 yıl 4 ay hapis cezasının anılan Kanun"un 19 ve ek 2. maddeleri uyarınca infaz edilmesi gerektiği gözetilmeden, itirazların kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararların bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 29/11/2017 gün ve 94660652-105-34-4186-2016-Kyb sayılı yazılı istemlerine müsteniden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının tebliğnamesi ile Dairemize ihbar ve dava evrakı gönderilmekle, incelenerek gereği düşünüldü;
TÜRK MİLLETİ ADINA
I) Hükümlü ... hakkındaki dosya kapsamından;
Hükümlünün İstanbul 9.Ağır Ceza Mahkemesinin 04.09.2012 tarihli, 2011/167 esas, 2012/191 karar sayılı kararı ile 01.06.2005 tarihinden önce işlemiş olduğu rüşvet almak suçundan 5237 sayılı TCK"nun 252/1, 62. maddeleri uyarınca 3 yıl 4 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hakkında aynı kanunun 58/9. maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına, suç işlemek amacıyla örgüt kurmak suçundan 5237 sayılı TCK"nun 220/1, 62. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hakkında aynı kanunun 58/9. maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verildiği,
Hükümlü hakkındaki mahkumiyet kararlarının Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 20.01.2014 tarihli, 2013/8000 esas, 2014/612 karar sayılı ilamı ile onanarak kesinleştiği,
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı İlamat ve İnfaz Bürosunun 19.06.2014 tarihli ve 2014/1-4200 sayılı yazıları ile hükümlü hakkında verilen ve kesinleşen cezaların toplanmasına karar verilmesinin talep edilmesi üzerine İstanbul 9.Ağır Ceza Mahkemesinin 27.06.2014 tarihli, 2014/477 değişik iş sayılı kararı ile rüşvet almak ve suç işlemek amacıyla örgüt kurmak suçlarından verilen ve kesinleşen cezalarının 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunun 99. maddesi uyarınca 4 yıl 12 ay hapis cezası olarak toplanmasına karar verildiği,
11.10.2014 tarihinde cezaevine giren hükümlü hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından düzenlenen 11.10.2014 tarihli müddetnamede koşullu salıverilme tarihinin 05.11.2014, bihakkın tahliye tarihinin ise 04.04.2017 olarak tespit edildiği, müddetnamede rüşvet almak suçunun 4222 sayılı kanun kapsamında kalmadığı gerekçesiyle bu suçtan verilen 3 yıl 4 ay hapis cezasının infazı yönünden 647 sayılı Kanunun 19. maddesi uyarınca ½ ve ayda 6 gün indirim yapılarak, suç işlemek amacıyla örgüt kurmak suçundan verilen 1 yıl 8 ay hapis cezasının infazı yönünden ise 3713 sayılı Kanun gereği ¼ indirim yapılarak koşullu salıverilme tarihinin belirlendiğinin açıklandığı,
İstanbul Anadolu 2.İnfaz Hakimliğinin 14.10.2014 tarihli, 2014/2585 esas, 2014/2570 karar sayılı kararı ile hükümlünün tutuklu kaldığı ve mahsubuna karar verilen süre ile Ceza İnfaz Kurumu İdare ve Gözlem Kurulunun 14.10.2014 tarihli ve 2014/772 sayılı kararı ile örgüt ile bağının devam etmediğine dair karar alındığı, açık ceza infaz kurumuna ayrılma hakkının bulunduğu anlaşılmakla, cezasının koşullu salıverilme tarihine kadar olan kısmının denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infazına karar verildiği,
Bakırköy Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün 21.11.2014 tarihli, 2014/4395 NKL sayılı yazısı ile hükümlünün müdürlükçe belirlenen tüm yükümlülükleri yerine getirdiği, infazın tamamlandığı belirtilerek mahkemesinden koşullu salıverilme ile ilgili karar alınmasının istendiği,
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 26.11.2014 tarihli, 2014/7-29940 ilamat sayılı talebi üzerine Bakırköy 1.Ağır Ceza Mahkemesinin 04.12.2014 tarihli, 2014/1699 değişik iş sayılı kararı ile hükümlünün 05.11.2014 tarihi itibariyle koşullu salıverilmesine karar verildiği,
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı İlamat ve İnfaz Bürosu Ağır Ceza Masasının 04.06.2015 tarihli, 2014/1-4200 sayılı yazı ile; “hükümlü hakkında örgüt faaliyeti kapsamında işlenen rüşvet almak suçundan hükmedilen 3 yıl 4 ay hapis cezasının, suç tarihinde yürürlükte bulunan 4422 sayılı Kanun"un 13. maddesi yollamasıyla 3713 sayılı Kanunun 17. maddesi ve halen yürürlükte bulunan 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunun 107/4. maddesinde yazılı ilke ve esaslara göre çektirilmesi gerekirken yasal gerekçesi ve dayanağı olmadığı halde 647 sayılı Kanunun 19. maddesi ve 2148 sayılı ek 2. maddesinde yazılı ilke ve esaslara göre çektirilmesinin yasaya aykırı olduğu” gerekçesiyle Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığından hükümlü hakkında eksik infazın tamamlanması, koşullu salıverilmesine ilişkin kararın kaldırılması için mahkemesinden talepte bulunulmasının istendiği,
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 03.08.2015 tarihli yazısı üzerine Bakırköy 1.Ağır Ceza Mahkemesinin 11.08.2015 tarihli, 2015/407 değişik iş sayılı kararla; hükümlünün kurduğu ve yönettiği örgüt faaliyeti çerçevesinde rüşvet almak suçundan aldığı 3 yıl 4 ay hapis cezasının 4422 sayılı Kanunun 13. maddesinin 3713 sayılı Kanunun 17. maddesine yaptığı atıf sebebiyle infazının 5275 sayılı Kanunun 107/4 maddesi uyarınca yapılması gerektiği, infazın eksik bırakıldığı, verilen koşullu salıverilme kararının yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle hükümlü hakkında verilen 04.12.2014 tarihli ve 2014/1699 değişik iş sayılı koşullu salıverilme kararının kaldırılmasına karar verildiği,
Hükümlü vekilinin bu karara karşı 01.09.2015 havale tarihli dilekçesi ile yaptığı itirazın itiraz mercii olan Bakırköy 2.Ağır Ceza Mahkemesinin 20.10.2015 tarihli, 2015/1049 değişik iş sayılı kararı ile reddine karar verildiği,
Hükümlü vekilinin 02.09.2015 tarihli dilekçesi ile 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 98. maddesi uyarınca hükmün yorumu ve çektirilecek cezada uygulanacak infaz hükümlerinin belirlenmesi yönünden İstanbul 9.Ağır Ceza Mahkemesinden talepte bulunduğu, 09.10.2015 tarihli, 2015/732 değişik iş sayılı kararla talebin reddine karar verildiği,
Hükümlü vekilinin 08.12.2015 tarihli dilekçesi ile Bakırköy 9.Ağır Ceza Mahkemesinin bu kararına karşı yaptığı itirazın, itiraz mercii olan İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 30.12.2015 tarihli, 2015/714 değişik iş sayılı kararı ile reddine karar verildiği,
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hükümlü hakkında 08.03.2016 tarihinde yakalama kararı çıkartıldığı, 23.08.2016 tarihinde hükümlünün yakalandığı,
Hükümlü vekilinin 23.08.2016 tarihli dilekçesi ile İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından, hükümlü hakkında çıkartılan yakalama kararının kaldırılmasını, 671 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 5275 sayılı Kanuna eklenen geçici 6. madde uyarınca yarı oranı uygulanarak müddetname düzenlenip, koşullu salıverilme kararı alınması, iki yıllık denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak infazın yapılması, daha önce denetimli serbestlik tedbirleri uygulanarak infaz yapıldığından infazın müvekkili cezaevine alınmaksızın dosya üzerinden yapılması, denetimli serbestlikte geçirdiği sürenin infazından sayılarak buna göre müddetname düzenlenmesini talep ettiği,
24.08.2016 tarihinde cezaevine alınan hükümlü hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından düzenlenen 24.08.2016 tarihli ve 2014/1-4200 sayılı
müddetnamede hükümlünün koşullu salıverilme tarihinin 05.02.2018, bihakkın tahliye tarihinin ise 06.05.2018 olarak belirlendiği,
Cumhuriyet Başsavcılığının 24.08.2016 tarihli yazısı ile koşullu salıverilme tarihine iki yıldan az süre kaldığından hükümlü hakkındaki cezanın koşullu salıverilme tarihine kadar olan kısmının 5275 sayılı Kanunun 105/A maddesi uyarınca denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infazına karar verilmesi yönünde mahkemeden talepte bulunulduğu,
İstanbul İnfaz Hakimliğinin 24.08.2016 tarihli, 2016/472 esas ve 2016/472 karar sayılı kararla, 671 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin geçici 6. maddesi ile getirilen yasal düzenlemeden yararlandırılması ve mağduriyetine sebebiyet verilmemesi yönünden hükümlünün cezasının koşullu salıverilme tarihine kadar olan kısmının denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infazına karar verildiği,
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı İnfaz ve İlamat Bürosu Ağır Ceza Masasının 25.08.2017 tarihli, 2014/1-4200 sayılı yazı ile “5275 sayılı Kanun"un 105/A ve geçici 4. madde hükümleri uyarınca hükümlünün cezasının koşullu salıverilme tarihine kadarki kısım için denetimli serbestlik tedbirlerine tabi tutulmak suretiyle denetimli serbestlik müdürlüğüne sevk edilebilmesi için öncelikle açık ceza infaz kurumuna ayrılmaya hak kazanması gerektiği, hükümlünün suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve bu örgütün faaliyeti çerçevesinde rüşvet almak suçlarından mahkum olduğundan, Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılma Yönetmeliğinin 5 ve 6. madde hükümlerine göre koşullu salıverilmesine bir yıldan az süre kalması koşuluyla açık ceza infaz kurumuna ayrılabileceği oysa hükümlü hakkında düzenlenen müddetnameye göre koşullu salıverilme tarihinin 14.01.2018 olduğu, denetimli serbestliğe ayrılmasına karar verildiği 24.08.2016 tarihi itibariyle koşullu salıverilmesine bir yıldan fazla süre bulunduğundan, hükümlünün açık ceza infaz kurumuna ayrılmaya hak kazanmadan denetimli serbestlik müdürlüğüne sevk edildiğinden” 24.08.2016 tarihli, 2016/472 esas ve 2016/472 karar sayılı kararının kaldırılmasını talep etmesi üzerine İstanbul İnfaz Hakimliğinin 25.08.2017 tarihli, 2017/1194 esas ve 2017/1194 karar sayılı karar ile talebi yerinde görerek 24.08.2016 tarihli, 2016/472 esas ve 2016/472 karar sayılı kararın kaldırılmasına karar verdiği,
Hükümlü vekilinin 02.10.2017 tarihli dilekçesi ile bu karara karşı yaptığı itirazın itiraz mercii olan İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 12.10.2017 tarihli ve 2017/886 değişik iş sayılı kararı ile reddine karar verildiği,
Hükümlü vekilinin 23.10.2017 havale tarihli dilekçesi ile müvekkilinin koşullu salıverilmesine iki yıldan az bir süre kaldığından, açık ceza infaz kurumunda geçirilmesi gereken bir süre bulunmadığından 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ve Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılma Yönetmeliği hükümlerine göre müvekkili hakkında denetimli serbestlik tedbirlerinin uygulanması gerektiği, Yönetmeliğin 6/2-ç maddesinde yer alan terör ve örgütlü suçlardan ifadesinin terör örgütü kapsamında işlenen suçları kapsadığından müvekkili
hakkında uygulanmasının mümkün olmadığı gözetilmeksizin İnfaz Hakimliği ve itiraz mercii olan İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen kararların yerinde olmadığı gerekçesiyle kanun yararına bozma yoluna gidilmesini talep ettiği,
Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün, hükümlü hakkında 671 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Kurum ve Kuruluşlara İlişkin Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanuna eklenen geçici 6. maddesinin uygulanma şartlarının oluştuğundan bahisle denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infazına ilişkin İstanbul İnfaz Hakimliğinin 24/08/2016 tarihli ve 2016/472 esas, 2016/472 sayılı kararına karşı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan itirazın kabulü ile 24/08/2016 tarihli kararın kaldırılmasına dair aynı İnfaz Hakimliğinin 25/08/2016 tarihli ve 2017/1194 esas, 2017/1194 sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine dair mercii İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 12/10/2017 tarihli ve 2017/886 değişik iş sayılı kararında bir isabetsizlik görülmediğinden bahisle bu karar aleyhine kanun yararına bozma yoluna başvurulmadığı,
4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleri İle Mücadele Kanununda, “örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçtan dolayı mahkumiyet” şeklinde bir ibareye yer verilmediği, anılan Kanunun 13. maddesinde “bu Kanun kapsamına giren suçlardan mahkum olanlar” ibaresine yer verildiği, yine aynı Kanunun 1. maddesinde tanımlanan suçlardan birisi ile mahkum olanlar hakkında, sadece bu suçtan dolayı ağırlaştırılmış infazın uygulanmasının mümkün olduğu, bunun dışında kalan ve örgütün faaliyeti çerçevesinde işlendiği kabul edilen amaç suçtan dolayı verilen cezanın ağırlaştırılmış infaz kurallarına göre çektirilmesinin mümkün olmadığı gibi suç tarihi nazara alındığında 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanunun hükümlünün lehine olduğu, dolayısıyla örgüt faaliyeti çerçevesinde rüşvet almak suçundan hükmedilen 3 yıl 4 ay hapis cezasının anılan Kanunun 19. ve ek 2. maddeleri uyarınca infaz edilmesi gerektiğinden bahisle Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 20.10.2015 tarihli, 2015/1049 değişik iş sayılı kararı ile İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 30.12.2015 tarihli, 2015/714 değişik iş sayılı kararları aleyhine kanun yararına bozma isteminde bulunulduğu,
Hükümlü vekilinin yapmış olduğu müracaat üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 31.05.2016 tarihili, 2015/394775 sayılı tebliğname ile hükümlü hakkında Yargıtay 5. Ceza Dairesince verilen 20.01.2014 tarihli, 2013/8000 esas ve 2014/612 karar sayılı onama kararlarına karşı CMK"nun 308. maddesi uyarınca “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçunun yasal unsurlarının oluşmadığından bu suç yönünden verilen onama kararının kaldırılarak hükmün bozulmasına karar verilmesi, buna bağlı olarak rüşvet alma suçunda TCK"nun 58/9. maddesinin uygulanmaması gerektiği” gerekçesiyle itiraz yoluna gidildiği,
Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 14.06.2016 tarihli, 2016/6102 esas, 2016/6312 karar sayılı kararla “itirazın kapsamı ve tüm dosya içeriğine göre mahkemenin kabul ve
uygulamasında bir isabetsizlik bulunmadığı nazara alınarak Dairemizce verilen onama kararı usul ve yasaya uygun olup, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ileri sürülen itiraz nedenleri yerinde görülmediğinden CMK"nın 308/3 maddesi uyarınca itirazın reddine” dosyanın itiraz konusunda karar verilmek üzere Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine karar verildiği,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderildiği, Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 02.05.2017 tarihli, 2016/5 esas ve 2017/255 karar sayılı ilamı ile “... bu şekilde gerçekleştiği anlaşılan olaylar birlikte değerlendirildiğinde; sanık ..."ın suç tarihinde yürürlükte bulunan 4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanununun 1. maddesinde tanımlanan; kendisine veya başkalarına haksız çıkar sağlamak amacıyla zor ve tehdit uygulamak suretiyle yıldırma, korkutma, sindirme gücünü kullanarak suç işlemek amacıyla örgüt kurduğu ve yönettiği, belirtilen eylemlerin de genellikle haklarında suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak suçundan açılan kamu davaları ile ilgili olarak dava zamanaşımının gerçekleşmesi nedeniyle düşme kararı verilen inceleme dışı sanıklar ..... tarafından örgüt hiyerarşisi içinde ve örgüt faaliyeti kapsamında gerçekleştirildiği, adı geçen sanıkların örgütün varlığı için gereken üye sayısına dahil edilmeleri gerektiği kabul edilmelidir.
Bu nedenle, sanık ..."ın suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve yönetme suçundan cezalandırılmasına ilişkin yerel mahkeme hükmü usul ve kanuna uygun olup, bu hükmü onayan Özel Daire kararında da bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
.....
Suç örgütlerinin kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla kurulmaları karşısında, rüşvet alma suçunun da örgütün kurucuları, yöneticileri ya da üyeleri tarafından örgütün hiyerarşisi ve iş bölümü içinde işlenmesi hâllerinde, suçun örgüt faaliyeti kapsamında işlendiği kabul edilmelidir.
....
Sanık ..."ın rüşvet alma suçunu örgüt faaliyeti kapsamında işlemesi nedeniyle, hakkında kazanılmış hak konusu olmayan TCK"nın 58. maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejimi ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanmalıdır.
Bu nedenle, sanık ... hakkında rüşvet alma suçundan TCK"nun 58. maddesinin dokuzuncu fıkrasının uygulanmasına ilişkin yerel mahkeme hükmü usul ve kanuna uygun olup, bu hükmü onayan Özel Daire kararında da bir isabetsizlik bulunmamaktadır.” gerekçesiyle haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
II) HUKUKSAL DEĞERLENDİRME:
4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanununun 1. maddesine göre; Doğrudan veya dolaylı biçimde bir kurumun, kuruluşun veya teşebbüsün yönetim ve denetimini ele geçirmek, kamu hizmetlerinde, basın ve yayın kuruluşları üzerinde, ihale, imtiyaz ve ruhsat işlemlerinde nüfuz ve denetim elde etmek, ekonomik faaliyetlerde kartel ve tröst yaratmak, madde ve eşyanın azalmasını ve darlığını, fiyatların düşmesini veya artmasını temin etmek, kendilerine veya başkalarına haksız çıkar sağlamak, seçimlerde oy elde etmek veya seçimleri engellemek maksadıyla tehdit, baskı, cebir veya şiddet uygulamak (...) suretiyle yıldırma veya korkutma veya sindirme gücünü kullanarak suç işlemek için örgüt kuranlara veya örgütü yönetenlere veya örgüt adına faaliyette bulunanlara veya bilerek hizmet yüklenenlere sadece bu nedenle üç yıldan altı yıla kadar; örgüte üye olanlara iki yıldan dört yıla kadar ağır hapis cezası verilir.
....
Suç faili, memur veya kamu hizmetiyle görevli kimse ise yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza, yarıdan bir katına kadar artırılır.
......
Örgüt mensuplarınca veya örgüt adına örgüt üyesi olmayanlar tarafından birinci fıkrada gösterilen amaçları gerçekleştirmek üzere işlenen suçların ve 01/03/1926 tarihli ve 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 296. maddesinde öngörülen cürmün cezaları üçte birden yarıya kadar artırılır.
4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç örgütleriyle Mücadele Kanununun 13. maddesine göre; “Bu kanun kapsamına giren suçlardan tutuklananlar ile mahkum olanlar hakkında Terörle Mücadele Kanununun 16. ve 17. maddeleri hükümleri uygulanır”
3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 18.07.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5532 sayılı Kanun ile değiştirilmeden önceki 17/1 maddesine göre; Bu Kanun kapsamına giren suçlardan mahkum olanlardan, ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası alanlar 36 yıllarını, müebbet ağır hapis cezasına hükümlüler 30 yıllarını, diğer şahsi hürriyeti bağlayıcı cezalara mahkum edilmiş olanlar hükümlülük süresinin 3/4"ünü çekmiş olup da iyi halli hükümlü niteliğinde bulundukları takdirde talepleri olmaksızın şartla salıverilirler,
Bu hükümlüler hakkında, 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanunun 10. maddesinin bir ve ikinci fıkraları ile Ek 2. maddesi hükümleri uygulanmaz.
5532 sayılı Kanun ile değişik 17. maddeye göre “ Bu Kanun kapsamına giren suçlardan mahkum olanlar hakkında, koşullu salıverilme ve denetimli serbestlik tedbirinin uygulanması bakımından 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 107. maddesinin dördüncü fıkrası ile 108.nci maddesi hükümleri uygulanır.”
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı hakkında Kanunun 107/4. maddesine göre; " Suç işlemek için örgüt kurmak veya yönetmek ya da örgütün
faaliyeti çerçevesinde işlenen suçtan dolayı mahkumiyet hâlinde; ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar otuzaltı yılını, müebbet hapis cezasına mahkum edilmiş olanlar otuz yılını, süreli hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar cezalarının dörtte üçünü infaz kurumunda çektikleri takdirde, koşullu salıverilmeden yararlanabilirler,
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun mükerrirlere ve bazı suç faillerine özgü infaz rejimi ve denetimli serbestlik tedbiri başlıklı 108/1. maddesine göre; Tekerrür halinde işlenen suçtan dolayı mahkum olunan; ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının otuzdokuz yılının, müebbet hapis cezasının otuzüç yılının, süreli hapis cezasının dörtte üçünün infz kurumunda iyi halli olarak çekilmesi durumunda, koşullu salıverilmeden yararlanılabilir, şeklindeki mevcut yasal düzenlemelere göre somut olay değerlendirildiğinde;
Hükümlü ..."ın suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve örgüt faaliyeti kapsamında rüşvet almak suçlarından mahkumiyetine karar verildiği,
5237 sayılı TCK"nun 7/2. maddesine göre suçun işlendiği zamanda yürürlükte bulunan Kanun ile sonradan yürürlüğe giren Kanun hükümlerinin farklı olması halinde hükümlünün lehine olan Kanunun uygulanacağı ve infaz olunacağı, aynı maddenin 3. fıkrasına göre infaz rejimine ilişkin hükümlerin derhal uygulanacağı fakat koşullu salıverilmenin, infaz rejimine ilişkin hükümlerin derhal uygulanmasının istisnaları arasında sayıldığı dikkate alındığında; koşullu salıverme ile ilgili olarak da lehe infaz Kanununun tespit edilmesi gerektiği; suç tarihinde yürürlükte bulunan 4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanununun 13. maddesinde bu Kanun kapsamına giren suçlardan mahkum olanlar hakkında Terörle Mücadele Kanununun 17. maddesi hükmünün uygulanacağı atfının bulunduğu, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 18.07.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5532 sayılı Kanun ile değiştirilmeden önceki lehe olan 17/1. maddesine göre 647 sayılı Kanunun 19. maddesinin bir ve ikinci fıkraları ile Ek 2. maddesi hükümlerinin uygulanmayacağı ve koşullu salıverilme için hükümlülük süresinin dörtte üçünün iyi halli olarak çekilmesi gerektiği, bu durumda 3713 sayılı Kanunun 5532 sayılı Kanun ile değiştirilmeden önceki 17/1. maddesi hükümleri ile sonradan yürürlüğe giren ve 5275 sayılı Kanunun 107/4. maddesi hükümleri arasında yapılacak lehe Kanun değerlendirmesinde, her iki durumda da koşullu salıverilme için cezaevinde iyi halli olarak geçirilmesi gereken sürenin hükmedilen süreli hapis cezasının dörtte üçü olacağı bu durumda ise değerlendirmeye konu edilen her iki Kanun hükmünün aynı sonucu vermesi ve 5275 sayılı Kanunun 107. maddesinde öngörülen denetim süresinin infaz rejimine ilişkin olup TCK"nun 7/3. maddesine göre derhal uygulanması gerektiği buna göre hükümlü hakkındaki cezaların infazının 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunun 107/4. maddesi uyarınca yapılması gerektiği anlaşılmakla;
Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve örgüt faaliyeti kapsamında rüşvet almak suçlarından hükümlü ... hakkında cezasının infazı ile ilgili olarak Bakırköy
2.Ağır Ceza Mahkemesinin 20.10.2015 tarihli, 2015/1049 değişik iş sayılı, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 30.12.2015 tarihli, 2015/714 değişik iş sayılı kararlarında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden hükümlü hakkında rüşvet almak suçundan hükmedilen cezanın 647 sayılı Kanunun 19. ve ek 2. maddeleri uyarınca infaz edilmesi gerektiği gerekçesiyle yapılan kanun yararına bozma isteminin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
III) SONUÇ VE KARAR:
Açıklanan nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının istemi yerinde görülmediğinden Bakırköy 2.Ağır Ceza Mahkemesinin 20.10.2015 tarihli, 2015/1049 değişik iş sayılı, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 30.12.2015 tarihli, 2015/714 değişik iş sayılı kararları usul ve yasaya uygun olduğundan; haklı nedenlere dayanmayan KANUN YARARINA BOZMA isteminin REDDİNE, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 14/05/2018 gününde oybirliği ile karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.