Hukuk Genel Kurulu 2013/1923 E. , 2015/1088 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Mudanya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 06/06/2012
NUMARASI : 2011/134-2012/166
Taraflar arasındaki “tapu iptali ve elatmanın önlenmesi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Mudanya 2. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 22.04.2009 gün ve 2007/279 E., 2009/166 K. sayılı kararın incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 17.01.2011 gün ve 2010/13713 E., 2011/251 K. sayılı ilamı ile;
(…Dava, çekişmeli taşınmazın kıyı-kenar çizgisi içerisinde kaldığı iddiasına dayalı tapu iptali ve sicilin kütükten terkini ve elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Çekişme konusu taşınmazın kadastro tespitinin 11.02.1975 tarihinde kesinleştiği ve davanın 22.04.2009 tarihinde açıldığı kayden sabittir.
Her ne kadar çekişmeli taşınmazın kıyı-kenar çizgisi içinde kalan bölümünün devletin hüküm ve tasarrufu altında ve kamu malı niteliğinde özel mülkiyete konu olamayacak (Anayasanın 43, 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 16/C maddesi gereğince ) yerlerden olduğu keşfen saptanmış ise de; 25.2.2009 tarihinde kabul edilip 14.3.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasanın 2. maddesi ile 3402 Sayılı Yasanın 12. maddesinin 3. fıkrasına eklenen " bu hüküm iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet ve diğer kamu tüzel kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır" ve 3. maddesi ile eklenen geçici 8. maddesinin " bu kanunun 12. maddesinin 3. fıkrası hükmü devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır" şeklindeki hükmü gözetildiğinde kadastro tespitinin kesinleştiği tarih olan 11.02.1975 ile davanın açıldığı tarih arasında 3402 Sayılı Yasanın 12. maddesinde sözü edilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu sabittir.
Bilindiği üzere, hak düşürücü süre olumsuz dava şartlarından olup kamu düzeni ile ilgilidir. Mahkemece davanın her aşamasında res"en gözetilmesi gerekli bir kuraldır.
Hal böyle olunca, yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler gözetilerek davanın hak düşürücü süreden dolayı reddine karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır.... )
gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalılar vekilleri
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, çekişmeli taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı iddiasına dayalı tapu iptali ve sicilin kütükten terkini ile elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.
Yerel mahkemece; "çekişmeli taşınmazın 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İnançları Birleştirme kararı uyarınca yapılan inceleme sonucu fen bilirkişisi rapor ve krokisinde belirtilen 491,905 M2" lik kısmının kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığının saptanmış olduğu..” gerekçesiyle davanın kabulü ile, davalılar adına kayıtlı taşınmazın 491,905 M2" lik kısmının tapu kaydının iptali ile bu kısma yönelik el atmanın önlenmesine karar verilmiştir.
Davalılar vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece; yukarıda başlık bölümünde yer alan gerekçe ile karar bozulmuş, mahkemece davanın kabulüne ilişkin hükümde direnilmiştir.
Direnme hükmünü davalılar vekili temyiz etmiştir.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşme sırasında, işin esasının incelenmesinden önce, temyize konu kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; dolayısıyla, temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca mı yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu, ön sorun olarak tartışılmıştır.
Bilindiği üzere; direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için, mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 429. maddesi).
Somut olayda ise; Özel Daire bozma kararından sonra Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 gün ve E:2009/31 K:2011/77 sayılı kararıyla Özel Dairenin bozma kararına dayanak alınan kanun hükmü, yürürlüğü de durdurularak iptal edilmiştir
Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden bu davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesince iptal edildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 28.06.1960 tarih ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında da belirtildiği üzere, maddi anlamda kesinleşmemiş ve derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.
Şu durumda Anayasa Mahkemesinin iptal kararının eldeki davaya uygulanarak, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda bu iptal kararından sonra oluşan yeni durum dikkate alınarak Özel Dairesince inceleme yapılıp sonuca ulaşılması gerektiği kuşkusuzdur.
O halde, Özel Dairenin bozma kararından sonra yerel mahkemece verilen karar yeni oluşan duruma göre Özel Dairesince incelenmelidir.
Bu nedenle, işin esasının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
S O N U Ç : Yukarıda gösterilen nedenlerle davalılar vekilinin; oluşan yeni durum karşısında işin esasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 1.HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 25.03.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.