3. Hukuk Dairesi 2017/15668 E. , 2019/6898 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraflarca temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar; davalı ile aralarında 05.01.2008 başlangıç tarihli, 3 yıl süreli kira sözleşmesi imzaladıklarını, kira bedelinin 2009 yılı için aylık 2.500,00 TL olarak belirlendiğini, davalının Şubat ayı kira bedeli ile mecuru tahliye ettiği tarihe kadarki Mart ayı yarım kira bedelini ödemediğini, kiralananı tahliye etmeden önce mecura maddi zarar verdiğini, yaptırılan tespit sonucu zararın 24.750,00 TL olduğu ve 3 aylık sürede giderilebileceğinin rapor edildiğini ileri sürerek; 24.750 TL maddi tazminat, 3.750 TL ödenmemiş kira bedeli , 3 aylık onarım süresi karşılığı 3 aylık kira bedeli 7.500,00 TL, kira kaybı tazminatı 4.000,00 TL, 339,45 TL tespit gideri olmak üzere toplam 41.365,45 TL nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
Davalı; kira süresi dolmadığı halde davalıların şikayeti üzerine işyerinin ruhsatsız olduğu gerekçesiyle mecurdan tahliye ettirildiğini belirterek; davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile 22.089,00 TL tazminatın (17.089 TL tamirat bedeli, 30 günlük tamir süresi 2.500 TL ve şubat ayı kira bedeli 2.500 TL) davalının temerrüde düştüğü 17.05.2009 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere özellikle delillerin takdirinde isabetsizlik bulunmamasına göre davalının tüm, davacıların sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-HMK.nın 266.maddesi hükmüne göre; Çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi oy ve görüşünün alınması zorunludur. Genel hayat tecrübesi ve kültürünün sonucu olarak herkes gibi hakimin de bildiği konularda bilirkişi dinlenmesine karar verilemeyeceği gibi, hakimlik mesleğinin gereği olarak hakimin hukuki bilgisi ile çözümleyebileceği konularda da bilirkişi dinlenemez. Her halde seçilecek bilirkişinin mesleği itibarıyla konunun uzmanı olması gerekir.
HMK’nın 281. maddesinde, tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri; mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alabileceği; ayrıca gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme yaptırabileceği açıklanmıştır.
Bilirkişiler, raporlarını hazırlarken raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır. Bilirkişi raporu aynı zamanda Yargıtay denetimine de elverişli olacak şekilde bilgi ve belgeye dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Ancak, bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hüküm kurmaya dayanak yapılabilir.
Bilirkişi raporu kural olarak hâkimi bağlamaz. Hâkim, raporu serbestçe takdir eder. Hâkim, raporu yeterli görmezse, bilirkişiden ek rapor isteyebileceği gibi gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçeceği bilirkişi vasıtasıyla yeniden inceleme de yaptırabilir. Bilirkişi raporları arasındaki çelişki varsa hâkim çelişkiyi gidermeden karar veremez.
Somut olayda; davalının yokluğunda yaptırılan tespit sonucu inşaat mühendisi bilirkişi tarafından hazırlanan 13.04.2009 tarihli rapora göre; kiralananın 24.750 TL tamirat bedeli, 3 ay tamirat süresi olduğu; yargılama esnasında mahkemece yapılan keşif sonucu iki inşaat mühendisi ve 1 mimar bilirkişi tarafından hazırlanan 13.12.2011 tarihli rapora göre, kiralananda dava tarihi itibariyle 25.776 TL onarım masrafı, 01.10.2012 tarihli ek rapor ile de 3 ay tamir süresi olduğunun belirtildiği; hükme esas alınan 30.07.2015 tarihli inşaat mühendisinin hazırladığı bilirkişi raporuna göre ise; kiralananın 17.089 TL tamirat masrafı, 30 gün tamir süresi olduğunun belirtildiği görülmüştür. Mahkemece, hükme esas alınan rapora davacı vekilince itiraz edilmesine ve önceki raporlar ile bu rapor arasında çelişki bulunmasına rağmen çelişkinin giderilmesi için ek rapor alınmadığı anlaşılmıştır.
Mahkemece; önceki bilirkişiler dışında yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulundan çelişkileri gideren, tarafların rapora itirazlarını karşılayan, Yargıtay ve taraf denetimine elverişli rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, itiraza uğramış, çelişkili bilirkişi raporu benimsenerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiş, kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.
3-Kiralananın tahliye edildiğinin (kiracının kiralananı iade borcunu yerine getirdiğinin) kabul edilebilmesi için, kiralananın fiilen boşaltılması yeterli değildir. Anahtarın da kiraya verene teslim edilmesi gerekir. Anahtar teslim edilmediği sürece kiralananın, kiracının kullanımında olduğunun kabulü gerekir. Kiracı, kiralanan taşınmazı kullanımında bulundurduğu süre boyunca kira parasından ve ortak giderlerden sorumludur.
Kiracının bildirdiği tahliye tarihinin kiraya veren tarafından kabul edilmemesi, başka bir ifadeyle, tahliye tarihinin taraflar arasında çekişmeli olması halinde; kiralananın fiilen boşaltıldığını ve anahtarın teslim edildiğini, böylece kira ilişkisinin kendisince ileri sürülen tarihte hukuken sona erdirildiğini kanıtlama yükümlülüğü, kiracıya aittir. Kiracı, kiralananı kendisinin ileri sürdüğü tarihte tahliye ettiğini ispatlayamazsa, kiraya verenin bildirdiği tahliye tarihine itibar olunmalıdır.
Anahtarın kiraya verene teslimi, hukuki işlemin içerisinde yer alan bir maddi vakıa olmakla birlikte, sözleşmenin feshine yönelik bir hukuki sonuç doğurduğundan, bunun ne şekilde ispat edileceği hususu, yıllık kira bedelinin tutarı esas alınmak suretiyle, HMK"nın 200 ve 201.maddeleri çerçevesinde değerlendirilmelidir. Eş söyleyişle, yıllık kira bedelinin
tutarı senetle ispat sınırının üzerindeyse ve kiraya verenin açık muvafakati yoksa bu yön kiracı tarafından ancak yazılı delille ispatlanabilir, tanık dinlenemez. Kiraya veren anahtarı almaktan kaçınırsa, kiracının yapması gereken, mahkemeden bu yolda tevdi mahalli tayinini isteyip, tayin edilecek yere anahtarı teslim etmek ya da Notere teslim ederek teslim keyfiyetini kiraya verene bildirmektir.
Kiracının kiralananı iade borcu, ancak bu şekilde, durumun kiraya verene bildirildiği tarihte son bulur. Aksi takdirde, kiracının, kira sözleşmesinden kaynaklanan yükümlülükleri, anahtar teslimine kadar devam eder.
Eldeki davada; taraflar arasında 05.01.2008 tarihli, 3 yıl süreli kira sözleşmesinin bulunduğu ve davalı şirketin kira süresi sona ermeden kiralananı tahliye ettiği hususu tartışmasızdır.
Mahkemece; her ne kadar, davacının 11/03/2009 tarihli dilekçesi ile, kiralananın tahliye edildiğini belirtilmesi karşısında mecurun 16/03/2009 tarihinde tahliye edildiği ispat edilemediğinden 2009 yılı Mart ayı için talep edilen 1.250,00 TL kira bedelinin reddine karar verilmiş ise de; tahliye tarihi konusunda taraflar arasında çekişme bulunmaktadır ve kira ilişkisinin hukuken sona erdirildiğini kanıtlama yükümlülüğü de kiracıya aittir. Kiracı, kiralananı tahliye ettiğini ispatlayamazsa, kiraya verenin bildirdiği tahliye tarihine itibar olunması gerekmektedir. O halde, mahkemece, davalı kiracı tahliye tarihini ispat edemediğine göre, davacının bildirdiği tahliye tarihi nazara alınarak sonucu dairesinde bir karar verilmesi gerekirken; yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş bu hususda bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalının tüm, davacının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci ve üçüncü bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nın 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.09.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.