Abaküs Yazılım
İdare Dava Daireleri Kurulu
Esas No: 2020/2642
Karar No: 2022/433
Karar Tarihi: 14.02.2022

Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu 2020/2642 Esas 2022/433 Karar Sayılı İlamı

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2020/2642 E.  ,  2022/433 K.

    "İçtihat Metni"

    T.C.
    D A N I Ş T A Y
    İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
    Esas No : 2020/2642
    Karar No : 2022/433


    TEMYİZ EDEN (DAVACI) : ...Dağıtım ve Gaz İşletmeleri San.ve Tic. AŞ.
    VEKİLİ : Av. ...
    KARŞI TARAF (DAVALI) : ...Kurumu
    VEKİLİ : Av. ...

    İSTEMİN KONUSU : Danıştay Onüçüncü Dairesinin 02/07/2020 tarih ve E:2018/1709, K:2020/1706 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

    YARGILAMA SÜRECİ :
    Dava konusu istem: 17/03/2018 tarih ve 30363 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 14/03/2018 tarih ve 7742 sayılı Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (Kurul) kararının ekinde yer alan Dağıtıcılar Arası Akaryakıt Ticareti Hakkında Karar'ın 4. maddesinin 5. fıkrası ile Geçici 1. maddesinin iptali istenilmiştir.
    Daire kararının özeti: Danıştay Onüçüncü Dairesinin 02/07/2020 tarih ve E:2018/1709, K:2020/1706 sayılı kararıyla;
    Davalı idarenin usule ilişkin itirazı geçerli görülmemiş,
    5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu'nun 1. maddesi ile 2. maddesinin birinci fıkrasının 11. ve 12. bendine yer verildikten sonra,
    Dağıtıcılar Arası Akaryakıt Ticareti Hakkındaki Kararın 4. maddesinin 5. fıkrası yönünden:
    İdarelerin düzenleme yapma yetkisine sahip olduğu alanlarda, bu alanları düzenleyici işlemler ile objektif bir şekilde düzenlemesi gerektiği; idarelerin, işlem tesis ederken kendilerine Anayasa ve yasalarla çizilen çerçeve içinde takdir yetkilerini kullanmaları ve bu yetkilerini kullanırken kamu hizmetinin gereklerini ve kamu yararını göz önünde bulundurmaları gerektiği,
    5015 sayılı Kanun'da, kullanıcılara ve tüketicilere ürünün ulaştırılması ile buna ilişkin iş ve işlemlerin "dağıtım faaliyeti" olarak nitelendirildiği; bu kapsamda, dağıtıcı lisansı sahiplerinin, temel olarak rafineriden, ithalat yoluyla veya diğer dağıtıcı lisansı sahiplerinden temin ettikleri akaryakıtı bayileri aracılığı ile piyasaya arz ettiği; dağıtıcı lisansı sahiplerinin tedarik kanallarından biri olan dağıtıcılar arası akaryakıt ticaretinin anılan Kanun'un 9. maddesinin birinci fıkrasında yer alan, "Dağıtıcılar arası akaryakıt ticareti Kurulun iznine bağlıdır." kuralı ile Kurul'un iznine tâbi tutulduğu,
    Bu itibarla, davalı idare tarafından yürürlüğe konulan dağıtıcılar arası akaryakıt ticaretine ilişkin şartların, 5015 sayılı Kanun'un 1. maddesinde öngörüldüğü şekilde petrolün doğrudan veya işlenerek güvenli ve ekonomik olarak rekabet ortamı içerisinde kullanıcılara sunumuna ilişkin piyasa faaliyetlerinin; şeffaf, eşitlikçi ve istikrarlı biçimde sürdürülmesi için yönlendirme, gözetim ve denetim faaliyetlerinin düzenlenmesini sağlama amacına uygun olması gerektiği,
    5015 sayılı Kanun'un 9. maddesinin birinci fıkrasında yer alan, "Dağıtıcılar arası akaryakıt ticareti Kurul'un iznine bağlıdır." kuralı uyarınca birçok kez Kurul kararı alındığı, değişik süreler ve şartlar çerçevesinde dağıtıcılar arası akaryakıt ticaretine izin verildiği; somut olayda ise, dava konusu kararın 4. maddesinin 5. fıkrasında, "Dağıtıcılar arası akaryakıt ticareti, izleme dönemi içinde asgari 60.000 ton beyaz ürün (motorin ve benzin) satışı gerçekleştirmiş dağıtıcı lisans sahipleri tarafından yapılabilir. Satış miktarının hesaplanmasında, dağıtıcıların kendi aralarında yaptıkları akaryakıt ticaretine ve akaryakıt ihracatına ilişkin miktarlar dikkate alınmaz." kuralı getirildiği,
    Dosyanın incelenmesinden, kayıt dışının, dağıtıcılar arası ticarete konu ürünün sahte fatura ile teslim edilmeden önce birçok dağıtıcı arasında dolaştırılması ve faturasız ürün teslimi gibi mali konularda yapıldığına yönelik tespitlere ulaşıldığı, ithalat yolu ile ürün temin eden bazı dağıtıcı lisansı sahiplerinin Kanun'un öngördüğü dağıtım faaliyetinden çok dağıtıcılar arası ticarete yöneldiği ve bu faaliyetlerin piyasa koşullarına uymayan bir büyüklüğe ulaştığı, son zamanlarda, piyasada yeni kurulan dağıtıcı firmaların tamamına yakınının aynı yöntemi izlemeye başladığı, birçoğunun da kardeş/yedek şirket olarak faaliyetlerini sürdürmeye çalıştığı, piyasa koşulları gereği yürütülen dağıtıcılar arası ticaret rakamlarına ürün bazında genel olarak bakıldığında, %8 civarında gerçekleşen piyasa büyüme oranının çok üzerinde artışlar yaşandığı, örneğin dağıtıcılar arası ticaretin 2017 yılında bir önceki yıla göre %31 oranında arttığı, artış oranındaki bu farklılığın piyasa gerçekleri ile örtüşmediği, son dönemde yapılan incelemelerde dağıtıcılar arası akaryakıt ticaretinde, ikmal kanalı olmasının ötesinde bazı hareketler tespit edildiğinden bahisle, bu kapsamda bir önceki yıl 60.000 ton beyaz ürün (benzin ve motorin) pazarlaması gerçekleştirmemiş dağıtıcıların, dağıtıcılar arası akaryakıt ticareti faaliyetinde satıcı olarak bulunmamasının, piyasayı bozucu eylemlerin önlenmesi ve bu kapsamda izlenecek dağıtıcı sayısını mâkul düzeye indirmesi açısından faydalı olacağı sonucuna varılarak davaya konu düzenlemenin yapıldığı, söz konusu düzenlemenin dağıtıcılar arası akaryakıt ticareti kapsamında alımları engellemediği ve dağıtıcı lisansı sahiplerinin ikmal kanallarında herhangi bir daralmaya da sebebiyet vermediğinin anlaşıldığı,
    Tüm bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde, dağıtıcı lisansı sahiplerinin asli faaliyeti olan bayileri aracılığı ile kullanıcılara akaryakıt sunumu yapabilme imkânı olduktan sonra ve piyasada belli bir süre faaliyet göstermeleri sonrasında dağıtıcılar arasında akaryakıt ticaretinde satıcı olmalarına olanak tanıyan düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığı,
    Dağıtıcılar Arası Akaryakıt Ticareti Hakkındaki Kararın Geçici 1. maddesi yönünden;
    Anayasa Mahkemesi kararlarında da ifade edildiği gibi, hukuk devletinin unsurlarından olan “hukuki güvenlik” ilkesi gereği devlet faaliyetlerinin önceden tahmin edilebilir, öngörülebilir olması gerektiği; takdir yetkisini zorlayan ve keyfiliğe yol açacak kurallara yer verilmemesi gerektiği; bu ilkenin geriye yürümezlik, hukukî istikrar ve kazanılmış hakların korunması ilkelerini de içinde barındırdığı,
    Kazanılmış hakkın, üçüncü kişinin bulunduğu statüden doğan, tahakkuk etmiş ve kendisi yönünden kesinleşmiş ve kişisel alacak niteliğine dönüşmüş hak olarak tanımlanabileceği(AYM, E:1999/50, K:2001/67, K.T. 03/04/2001); öte yandan, bir faaliyetin gerçekleştirilebilmesi yetkisini veren "izin" gibi kimi hukukî durumların; belli anda, belli şartlarda bireyselleşmiş olsalar dâhi hukuken kalıcı olduklarının kabulü mümkün olmadığından sonradan ortaya çıkan yeni şartların hukukî durumlarda değişiklik yapılmasını kaçınılmaz kılması hâlinde değişebileceği (YAYLA Yıldızhan, İdare Hukuku, 2010, İstanbul, s.138; ÇAL Sedat, Türk İdare Hukukunda Ruhsat, 2012, s.108),
    Dava konusu kararın Geçici 1. maddesinde "(1) Bu Kararın yürürlük tarihinden önce, 17/12/2015 tarihli ve 5921-3 sayılı Kurul Kararı kapsamında 2018 yılı için dağıtıcılar arası akaryakıt ticareti izni olanlardan 2017 yılında bu Kararın 4 üncü maddesi kapsamında asgari 60.000 ton beyaz ürün satış yükümlüğünü;
    a) Karşılayan lisans sahiplerine, 1 Nisan 2018 – 31 Mart 2019 faaliyet dönemi için izin verilmiş sayılır.
    b) Karşılayamayan lisans sahiplerinin izni, 1 Haziran 2018 tarihi itibarıyla sona ermiş sayılır. Bu durumda bulunan lisans sahiplerinin yazılı talebi hâlinde 2018 yılı için ödemiş oldukları izin bedeli tutarının tamamı iade edilir." kuralına yer verildiği,
    Aktarılan kural ile, hâlihazırda 2018 yılı için akaryakıt ticaret izni olanlara ilişkin şartların ortaya konulduğu, bu şartları sağlamayanların izinlerinin 01/06/2018 tarihi itibarıyla sona ereceği, 2018 yılı için ödemiş oldukları izin bedelinin ise tamamının iade edileceğinin düzenlendiği,
    Herhangi bir akaryakıt dağıtıcısına verilen dağıtıcılar arası akaryakıt ticareti izninin kalıcı bir hukukî durum yaratarak iznin şartlarında bir daha değişiklik yapılamayacağının kabulünün mümkün olmadığı zira, daha önce verilmiş izinlerin piyasada oluşan yeni durumlara göre yeni bazı şartlara bağlanmasında, korunması hedeflenen hukukî güvenlik ve istikrar ilkelerinin zedelendiğini söyleyebilmek piyasanın rekabete açık, düzenli işlemesi gerekliliği karşısında söz konusu olmadığı, elde edilmiş iznin şartlarının değiştirilerek bu şartları taşımayanların izinlerinin süresinden önce kaldırılması durumunda, akaryakıtın güvenli ve ekonomik olarak rekabet ortamı içerisinde kullanıcılara sunulmasına ilişkin yararın varlığının, izin sahibi dağıtıcılar açısından kazanılmış hakkın ortaya çıkmasına engel olacağı,
    Dava konusu kararın 4. maddesinin 5. fıkrasında yer verilen kural ile, dağıtıcılar arası akaryakıt ticaretinin, izleme dönemi içinde asgari 60.000 ton beyaz ürün (motorin ve benzin) satışı gerçekleştirmiş olma şartına bağlanmasını gerektiren ve bakılan davada hukuka uygun bulunan şartların, mevcut izinlerin durumunda da değişiklik yapılmasını kaçınılmaz kılan objektif şartlar olduğu,
    Öte yandan, 60.000 ton beyaz ürün satış şartını sağlayamayanların izinlerinin 01/06/2018 tarihine kadar geçerliliğini korumasının ve 2018 yılı için ödenen izin bedelinin tamamının iade edilmesinin de getirilen düzenlemenin ölçülü olduğunu gösterdiği,
    Bu itibarla, iptali istenen kurallarda hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

    TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, alınan Kurul kararı ile yıllık 60.000 ton satış yapamayan dağıtıcılar hakkında idari para cezası uygulanmasının önünün açılmaya çalışıldığı, bu düzenlemenin Anayasa'da belirtilen çalışma ve sözleşme hürriyetini ihlal ettiği, ayrıca söz konusu kararın Anayasa'nın temel hak ve hürriyetlerin ancak kanunla sınırlanabileceği şeklindeki düzenlemesine de aykırılık teşkil ettiği; 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu'nda yıllık 60.000 ton satış zorunluluğu getiren herhangi bir hükmün mevcut olmadığı; dava konusu kararların piyasaya girmeyi engelleyeceği ve rekabeti engelleyerek tekelleşmeye yol açacağı, dağıtım firmaları hakkında davalı Kurum tarafından geçici durdurma kararları ve yine kesilen fahiş miktardaki idari para cezaları sebebiyle Kurul kararında belirtilen yükümlüklerin yerine getirilmesinin imkansız hale geldiği; zorunlu petrol stoku ve gelir payı yükümlülüğü ile ilgili alınan kararlar nedeniyle de mali külfetlerinin arttığı ve dava konusu kararların yeni bir külfet getirdiği; ticari hayatlarını bitirebilecek nitelikte olduğu ileri sürülmektedir.

    KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, savunma verilmemiştir.

    DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ ...'IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

    TÜRK MİLLETİ ADINA
    Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
    Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan;
    "a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
    b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
    c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması" sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
    Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

    KARAR SONUCU:
    Açıklanan nedenlerle;
    1. Davacının temyiz isteminin reddine,
    2.Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay Onüçüncü Dairesinin temyize konu 02/07/2020 tarih ve E:2018/1709, K:2020/1706 sayılı kararının ONANMASINA,
    3. Kesin olarak, 14/02/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi