16. Hukuk Dairesi 2017/651 E. , 2020/6441 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :KADASTRO MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Yargıtay bozma ilamında özetle; "Mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin yetersiz olduğu belirtilerek, öncelikle denetime veri teşkil edecek eski tarihli hava fotoğrafları, uydu fotoğrafları, ortofoto, tesis kadastrosu haritası, mahkeme ilamları ve eki olan haritalar, varsa uygulama kadastrosu sırasında yararlanılan diğer haritalar gibi bilgi ve belgelerin toplanması, bundan sonra mahallinde, yerel bilirkişiler, taraf tanıkları ve harita mühendisi fen bilirkişisinin katılımı ile keşif yapılması; keşif sırasında yerel bilirkişi ve tanıklardan, tesis kadastrosu sırasında da zeminde mevcut olan sabit sınır ya da yapılar bulunup bulunmadığı sorularak varsa yerlerinin fen bilirkişisine işaretlettirilmesi, fen bilirkişisinden uygulama kadastrosuna esas teşkil eden bilgi ve belgeler ile bilirkişi ve tanık anlatımlarından yararlanarak uygulama kadastrosunun denetlemesinin istenmesi, fen bilirkişi raporunda, tesis kadastrosunun hangi yöntem ve tekniklerle yapıldığı, uygulanan yöntemlerin hata paylarının ne olduğu, üretilen haritaların zeminle uyumsuz bulunması halinde farklılığın nereden ve hangi sebeplerden kaynaklandığı, uygulama kadastrosu sonucu tespit edilen yeni sınırların yönetmelik hükümlerine uygun olarak tespit edilip edilmediğinin belirlenmesi, bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi" gereğine değinilmiştir. Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne, dava konusu 358 ada 2 parsel sayılı taşınmazın uygulama tespitinin iptaline, 23.09.2016 havale tarihli teknik bilirkişi raporuna ekli 3 nolu krokide (A) harfiyle gösterilen 292,65 metrekarelik bölümün 358 ada 2 parsel sayılı taşınmaza ilave edilmek suretiyle taşınmazın 575,22 metrekare yüzölçümüyle tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, tesis kadastrosu çalışmalarından önce dava konusu 358 ada 2 parsel sayılı taşınmazın güney sınırında bulunan duvarın daha sonra yıkılması ve taşınmazın zeminin bitki örtüsü ile kaplanması sebebiyle, uygulama kadastrosu sırasında taşınmazın içinde bulunan istinat duvarının taşınmazın güney sınırı olarak kabul edildiği gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de, varılan sonuç dosya kapsamına uygun bulunmamaktadır. Davacılar ... ve ..., uygulama kadastrosu sırasında adlarına kayıtlı bulunan 358 ada 2 parsel sayılı taşınmazın yüzölçümünün azaldığını, eksikliğin taşımazın güney sınırında bulunan yolda kaldığını ileri sürerek dava açmışlardır. Mahallinde, 25.06.2012 tarihinde yapılan keşifte mahkeme hakimince yapılan gözlemde, dava konusu taşınmaz ile taşınmazın sınırında bulunan yol arasında eski bir taş duvar bulunduğu, oysa taşınmazın güney sınırının tesis kadastrosu sırasında bu taş duvarın daha ilerisinde bulunan belirsiz bir yerden alındığı belirtilmiş, yerel bilirkişiler ...,... ile davacı tanığı ... beyanlarında, taşınmazın güney sınırının zemindeki taş duvar olduğunu beyan etmişlerdir. Teknik bilirkişilerden aldırılan 27.07.2012 tarihli raporda; uygulama kadastrosu sırasında taşınmazın güney sınırının zemindeki taş duvardan alındığı, davacı tarafın talebine konu olan ve raporda (A) harfi ile gösterilen taşınmaz bölümünün yol boşluğunda kaldığı, nizalı taşınmaz bölümünde tarım yapılmadığı, taşınmazın bulunduğu Behramkale Köyü çalışma alanında, zemindeki poligon noktalarının tahrip edildiği, tesis kadastrosu yapılırken parsellerin sayısallaştırması sırasında bölgenin ağaçlıklı olması sebebiyle sağlıklı ölçüm yapılamadığı belirtilmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş, hükmün temyizi üzerine karar yukarıda değinildiği üzere bozulmuştur. Bozma sonrası mahallinde 01.08.2016 gününde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişiler ...,... dava konusu taşınmazın çok eğimli olup, ekim ve dikime müsait yapıda olmadığını, taşınmaza zamanında yer yer istinat duvarları yapıldığını, bu duvarların zamanla yıkıldığını ancak zeminde kalıntılarının bulunduğunu, yine taşınmazın doğu ve güney sınırında da istinat duvarı bulunduğunu ancak sınırın bu duvarlardan daha da ötede olduğunu belirtmişler, davacı tanığı ... da, dava konusu taşınmazın içerisinde istinat duvarları bulunduğunu, zamanla bu duvarların yıkıldığını, taşınmazın güney sınırının bu duvarların çok daha güneyinde bulunduğunu beyan etmiştir. Teknik bilirkişilerden aldırılan 05.09.2016 tarihli raporda, uygulama kadastrosu ile taşınmazın yüzölçümünde ve güney sınırında, tesis kadastrosuna göre oluşan farklılığın, toprak kaymasını önlemek amacıyla taşınmaz içerisine yapılan istinat duvarının taşınmazın güney sınırı olarak alınmasından kaynaklandığı belirtilmiş, davaya konu taşınmaz bölümünün, rapora ekli Ek-3 nolu krokide (A) harfi ile gösterilen 292,65 metrekarelik bölüm olduğu anlaşılmıştır. Dosya arasına getirtilen ve tesis kadastrosu sırasında düzenlenen orijinal ölçü krokisinde, taşınmazın güneyinde bulunan yol ile olan sınırının duvar olarak gösterilmediği, raporlara ekli fotoğraflardan taşınmazın zemininin taşlık yapıda olduğu ve zeminde bir çok duvar kalıntısı bulunduğu, davacının talebine konu bölümün yol boşluğunda kaldığı, söz konusu bölüm hakkındaki talebin ancak mülkiyete yönelik bir davanın konusu olabileceği, davacı tarafın bu bölüme yönelik olarak tescil davası açmakta muhtariyetinin bulunduğu, uygulama kadastrosuna itiraz olarak açılan eldeki davada mülkiyet ihtilafının çözülemeyeceği ve bu uyuşmazlığın Kadastro Mahkemesinin görev alanı dışında olduğu tartışmasızdır.
Hal böyle olunca; Mahkemece, uygulama kadastrosu sınırının doğru olduğu gerekçesiyle davanın reddine, taşınmazın uygulama tespiti gibi tapuya tesciline karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bu nedenle BOZULMASINA, yasal koşullar gerçekleştiğinde kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.12.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.