Esas No: 2022/5
Karar No: 2022/394
Karar Tarihi: 14.02.2022
Danıştay 13. Daire 2022/5 Esas 2022/394 Karar Sayılı İlamı
Danıştay 13. Daire Başkanlığı 2022/5 E. , 2022/394 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2022/5
Karar No:2022/394
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : ... Portföy Yönetimi A.Ş.
VEKİLİ : Av. ...
KARŞI TARAF (DAVALI) : ... Kurulu
VEKİLLERİ : Av. ...
İSTEMİN KONUSU : ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesi'nin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı şirket tarafından, hakkında III-55.1 sayılı Portföy Yönetim Şirketleri ve Bu Şirketlerin Faaliyetlerine İlişkin Esaslar Tebliği'nin 33. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendine aykırılıktan dolayı 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu'nun 103. maddesi uyarınca 30.961,00-TL idarî para cezası uygulanması ile mevzuata aykırılığın giderilmesi amacıyla 1.008.202,50-TL'nin 27/02/2018 tarihinden itibaren ödemenin yapılacağı tarihe kadar işletilecek yasal faiziyle birlikte 1 (bir) ay içinde ... Fon (... )'a ödenmesi konusunda gerekli işlemlerin yapılması ve yapılan işlemler hakkında Sermaye Piyasası Kurulu'nun (Kurul) bilgilendirilmesinin talep edilmesine ilişkin ... tarih ve ... sayılı Kurul kararının iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... İdare Mahkemesi'nce verilen ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararda; davacı şirket hakkında temerrüde uğramış ... Bilgi İşlem ve Dış Ticaret A.Ş. (... ) tahvillerinin, temerrüt tarihinden sonra sabit getirili ... Fon (... ), ... Fon (... ), ... Fon (... ) ve ... Fonu (...) unvanlı fonlardan ... Fon (... )'a aktarılması işleminin III-55.1 sayılı Portföy Yönetim Şirketleri ve Bu Şirketlerin Faaliyetlerine İlişkin Esaslar Tebliği'nin 33. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendine aykırılık teşkil ettiğinden bahisle 30.961,00-TL idarî para cezası uygulanmasına ve mevzuata aykırılığın davacı şirket tarafından giderilmesi amacıyla, ... tahvillerinin ... Fon (... ), ... Fon (... ), ... Fon (... ) ve ... Fonu (... ) unvanlı fonlardan ... Fon (... )'a aktarım bedeli olan 1.008.202,50-TL'nin yasal faiziyle birlikte 1 (bir) ay içinde ... Fon (... )'a ödenmesi konusunda gerekli işlemlerin yapılmasının talep edilmesine ilişkin dava konusu ... tarih ve ... sayılı Kurul kararına karşı 02/10/2019 tarihinde itiraz başvurusunda bulunulduğu, itirazın davalı idarece ... tarih ve ... sayılı işlemle reddi üzerine bakılan davanın açıldığı;
Mahkemenin 08/01/2020 tarihli ara kararına cevaben davalı idarece gönderilen bilgi ve belgeler ile dosyada bulunan tüm bilgi ve belgeler birlikte incelendiğinde, dava konusu Kurul kararının davacı şirkete 08/08/2019 tarihinde tebliğ edildiği, bu kararın tebliğ edildiği tarihten 55 gün sonra davacı şirket tarafından 02/10/2019 tarihinde itiraz başvurusunda bulunulduğu, itirazın ... tarih ve ... sayılı işlemle reddedildiği ve dava dilekçesinde bu işlemin 23/10/2019 tarihinde bildirildiğinin beyan edildiği, davacı şirket tarafından, itirazın reddine ilişkin işlem üzerine, itiraza esas işlemin tebliğ edilmesi ve bu işleme itirazın yapılması arasında geçen 55 günlük sürenin mahsubu sonucu kalan 5 gün içerisinde açılması gerekirken bu süre geçirildikten sonra 28/11/2019 tarihinde açılan davanın süre aşımı nedeniyle esasının incelenmesine imkân bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 15. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesi'nce; istinaf başvurusuna konu İdare Mahkemesi kararının usul ve hukuka uygun olduğu ve davacı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, davanın süre aşımı nedeniyle reddine ilişkin önceki Mahkeme kararının Danıştay Onüçüncü Dairesi'nce öncelikle meblağ itibarıyla usul yönünden bozulduğu, Mahkemece esas yönünden Danıştay Onüçüncü Dairesi'nin ara kararının görmezden gelindiği, 24/09/2020 tarihli ara kararı ile idari para cezasına ek olarak Kurul kararının ve Denetleme Dairesi Başkanlığı işleminin kendilerine tebliğ edilip edilmediğine dair tebliğ mazbatasının sunulmasının istenildiği, tazmin kararına ilişkin talebi açısından davalı idarece sunulmuş geçerli bir tebligatın bulunmadığına karar verildiği, davalı idarece verilen cevapta dava konusu Kurul kararı ile ilgisi bulunmayan bir Kurul kararının tebliğine dair evrak sunulduğu, dolayısıyla usul yönünden bozma kararı sonrasında işin esasına girilirken söz konusu ara kararı dikkate alınarak davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmemesi, kararın bozularak dava konusu Kurul kararının iptaline karar verilmesi gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, dava konusu Kurul kararı ve idari para cezasının mevzuata uygun olarak davacıya 08-09/08/2019 tarihlerinde tebliğ edildiği, davacı tarafından 02/10/2019 tarihinde yapılan itirazın 17/10/2019 tarihli Kurul kararıyla reddedildiği ve kararın davacıya 23/10/2019 tarihinde tebliğ edildiği, bu çerçevede 08-09/08/2019 tarihlerinden itibaren 60 günlük sürede açılması gereken davanın Kurul'a yapılan itiraz ile "duran" süre de dikkate alındığında 29/10/2019 (29/10/2019 resmi tatil olduğundan 30/10/2019) tarihine kadar açılması gerekirken yaklaşık bir ay sonra 28/11/2019 tarihinde açıldığı, Danıştay Onüçüncü Dairesi'nin bozma kararının sebebinin, dosyada geçerli tebligat evrakının bulunmaması değil, Mahkemenin usulüne uygun teşekkül etmeksizin karar vermiş olması olduğu, karar son derece açık ve Kurulca geçerli tebligatın sunulmadığına ilişkin hiçbir değerlendirme bulunmazken davacının aksi yöndeki iddiasının meslek etiğine uygun olmadığı, dava konusu Kurul kararı ve tebliğine ilişkin tüm belgelerin dosyaya sunulduğu belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ ... 'UN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kısmen reddi ile Bölge İdare Mahkemesi kararının, dava konusu Kurul kararının 30.961,00-TL idari para cezası uygulanmasına ilişkin kısmı bakımından davanın süre aşımı nedeniyle reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurusunun reddine dair kısmının onanması; kısmen kabulü ile, Bölge İdare Mahkemesi kararının, dava konusu Kurul kararının mevzuata aykırılığın giderilmesi amacıyla 1.008.202,50-TL'nin 27/02/2018 tarihinden itibaren ödemenin yapılacağı tarihe kadar işletilecek yasal faiziyle birlikte 1 (bir) ay içinde ... Fon (...)'a ödenmesi konusunda gerekli işlemlerin yapılması ve yapılan işlemler hakkında Kurul'un bilgilendirilmesinin talep edilmesine ilişkin kısmı bakımından davanın süre aşımı nedeniyle reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurusunun reddine dair kısmının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi'nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
USUL YÖNÜNDEN:
MADDİ OLAY :
01/08/2019 tarih ve 43/992 sayılı Kurul kararıyla, temerrüde uğramış ... Bilgi İşlem ve Dış Ticaret A.Ş. (...) tahvillerinin, temerrüt tarihinden sonra sabit getirili ... Fon (...), ... Fon (...), ... Fon (...) ve ... Fonu (... ) unvanlı fonlardan ... Fon (... )'a aktarılması işleminin III-55.1 sayılı Portföy Yönetim Şirketleri ve Bu Şirketlerin Faaliyetlerine İlişkin Esaslar Tebliği'nin 33. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendine aykırılık teşkil etmesi sebebiyle söz konusu aykırılığın katılım payı sahibi yatırımcıların zararına yol açtığı hususu da gözönünde bulundurularak 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu'nun 103. maddesi çerçevesinde 30.961,00-TL idarî para cezası uygulanması ile mevzuata aykırılığın davacı şirket tarafından giderilmesi amacıyla, ... tahvillerinin ... Fon (...), ... Fon (...), ... Fon (...) ve ... Fonu (... ) unvanlı fonlardan ... Fon (... )'a aktarım bedeli olan 1.008.202,50-TL'nin 27/02/2018 tarihinden itibaren ödemenin yapılacağı tarihe kadar işletilecek yasal faiziyle birlikte 1 (bir) ay içinde ... Fon (...)'a ödenmesi konusunda gerekli işlemlerin yapılmasının ve yapılan işlemler hakkında Kurul'un bilgilendirilmesinin davacı şirketten talep edilmesi yönünde karar alınmıştır.
Kurulca, söz konusu Kurul kararının idari para cezası uygulanmasına ilişkin kısmı "İdari Para Cezası Bildirim Tutanağı" başlıklı yazıyla 08/08/2019 tarihinde davacıya tebliğ edilmiş olup yazıda, 6362 sayılı Kanun'un 105. maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca karara karşı 60 gün içinde dava açma, idare mahkemesinin kararlarına karşı kararın tebliğinden itibaren 30 gün içinde ... Bölge İdare Mahkemesi nezdinde istinaf yoluna başvurma, bölge idare mahkemesi kararlarına karşı ise 30 gün içinde Danıştay'a temyiz yoluna başvurma hakkı olduğu belirtilmiştir.
... tarih ve ... sayılı Sermaye Piyasası Kurulu Denetleme Dairesi Başkanlığı işlemiyle ise, dava konusu ... tarih ve ... sayılı Kurul kararı tamamıyla 09/08/2019 tarihinde davacıya tebliğ edilmiş olup söz konusu yazıda, Anayasa'nın 40. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacının hangi kanun yolları ve mercilere başvurabileceği ve dava açma süresi noktasında herhangi bir bildirim yapılmamıştır.
Davacı şirket tarafından Kurul'a yapılan 02/10/2019 tarihli başvuruyla, hakkında uygulanan idari para cezası ile ... tahvil aktarım tutarının ... Fon (...)'a yasal faiziyle iadesi kararının yeniden değerlendirilerek iptal edilmesi istenilmiştir.
... tarih ve ... sayılı Kurul Denetleme Dairesi Başkanlığı yazısıyla, 17/10/2019 tarihli toplantıda Kurulca yeniden yapılan değerlendirme sonucunda, şirketleri tarafından yapılan başvuruda, konuya ilişkin tespit ve değerlendirmeleri geçersiz kılacak nitelikte ilave herhangi bir hususa yer verilmediği ve konuya ilişkin yapılan açıklamaların Kurulca daha önce değerlendirildiği dikkate alınarak 01/08/2019 tarih ve 992 sayılı Kurul kararının iptal edilmesi yönündeki talebe ilişkin olarak herhangi bir işlem yapılmamasına karar verildiği davacıya bildirilmiş, söz konusu yazı davacıya 23/10/2019 tarihinde tebliğ edilmiştir.
Bunun üzerine davacı tarafından, 28/11/2019 tarihinde İdare Mahkemesi kayıtlarına giren dilekçeyle, ... tarih ve ... sayılı Kurul kararının iptali istemiyle bakılan dava açılmıştır.
... İdare Mahkemesi'nin davanın süre aşımı nedeniyle reddi yolundaki .. tarih ve E:..., K:... sayılı kararına karşı yapılan istinaf başvurusu ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesi'nce ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararla reddedilmiş, temyiz başvurusu üzerine Dairemizin 16/11/2020 tarih ve E:2020/2580, K:2020/3156 sayılı kararıyla uyuşmazlığın mahkeme heyetince çözümlenmesi gerekirken tek hakim tarafından karar verilmesinde usul hükümlerine uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle anılan karar bozulmuş, ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesi'nce ... tarih ve E:... , K:... sayılı kararla istinaf başvurusunun kabulü ile söz konusu İdare Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın esası hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın Mahkemesine iadesine karar verilmiş; ... İdare Mahkemesi'nin davanın süre aşımı nedeniyle reddine yönelik ... tarih ve E:... , K:... sayılı kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesi'nin ... tarih ve E:... , K:... sayılı kararıyla reddi üzerine davacı tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
İLGİLİ MEVZUAT:
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın "Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü" başlıklı 11. maddesinde, Anayasa hükümlerinin, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralları olduğu; "Hak arama hürriyeti" başlıklı 36. maddesinde, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu; "Temel hak ve hürriyetlerin korunması" başlıklı 40. maddesine, 03/10/2001 tarih ve 4709 sayılı Kanun'un 16. maddesiyle eklenen ikinci fıkrasında, "Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu; 125. maddesinin üçüncü fıkrasında ise idarî işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin, yazılı bildirim tarihinden başlayacağı kurala bağlanmıştır.
HUKUKÎ DEĞERLENDİRME:
1) Temyize konu Bölge İdare Mahkemesi'nin, dava konusu Kurul kararının 30.961,00-TL idari para cezası uygulanmasına ilişkin kısmı bakımından davanın süre aşımı nedeniyle reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurusunun reddine dair kısmında hukuki isabetsizlik bulunmamaktadır.
2) Bölge İdare Mahkemesi kararının, dava konusu Kurul kararının, mevzuata aykırılığın giderilmesi amacıyla 1.008.202,50-TL'nin 27/02/2018 tarihinden itibaren ödemenin yapılacağı tarihe kadar işletilecek yasal faiziyle birlikte 1 (bir) ay içinde ... Fon (...)'a ödenmesi konusunda gerekli işlemlerin yapılması ve yapılan işlemler hakkında Kurul'un bilgilendirilmesinin talep edilmesine ilişkin kısmı bakımından davanın süre aşımı nedeniyle yolundaki İdare Mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurusunun reddine dair kısmına gelince;
Anayasa'nın 40. maddesine eklenen ikinci fıkranın gerekçesinde, bu değişikliğin, bireylerin yargı ya da idarî makamlar önünde sonuna kadar haklarını arayabilmelerine kolaylık ve imkân sağlanması amacıyla ve son derece dağınık mevzuat karşısında kanun yolu, mercii ve sürelerin belirtilmesinin hak arama, hak ve hürriyetlerin korunması açısından zorunluluk hâline gelmesi nedeniyle yapıldığı belirtilmiştir.
Anayasal düzenlemeler ve değinilen gerekçeden; Devletin, kurumları vasıtasıyla tesis edilen her türlü işlemlerinde, bu işlemlere karşı başvurulacak yargı yeri veya idarî makamlar ile başvuru süresinin gösterilmesinin bir anayasal zorunluluk hâline getirildiği anlaşılmaktadır. Anayasa'nın bağlayıcılığı karşısında, bu zorunluluğa; yasama, yürütme ve yargı organlarının, idare makamlarının ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının uymakla yükümlü oldukları kuşkusuzdur.
Anayasal düzenlemeler, kural olarak doğrudan uygulanacak hükümlerden olmayıp, kanunlarda gerekli düzenlemeler yapılarak uygulamaya geçirilirler. Ancak, öğretide ve Anayasa Mahkemesi'nin bazı kararlarında, yürürlüğe konulması gereken yasal düzenlemede yer verilmesi gereken konuların Anayasa metninde açıkça kurala bağlandığı durumlarda, bir özel kanun ya da yürürlükteki kanunlarda uygun değişiklik yapılması gerekmeksizin Anayasa hükümlerinin doğrudan uygulanacağı kabul edilmektedir. Nitekim Anayasa Mahkemesi, Anayasa'nın 40. maddesinin ikinci fıkrasının doğrudan uygulanması gerektiğini, 08/12/2004 tarih ve E:2004/84, K:2004/124 sayılı kararında; 5225 sayılı Kanun'da, başvurulacak kanun yolu ve süresinin özel olarak düzenlenmemiş olmasının, Anayasa'nın 40. maddesine aykırılık oluşturmadığını belirterek benimsemiş ve kararında; bireyler hakkında kurulan işlemlere karşı kanun yolları, başvurulacak merciler ile sürelerin belirtilmesi yönünden Devlete verilen görevin bir zorunluluk içerdiğine, bu zorunluluk nedeniyle her kanunda özel bir düzenleme yapılması gerekmediğine değinerek, Anayasa'nın 40. maddesinin ikinci fıkrasının, doğrudan uygulanır nitelik taşıdığını kabul etmiştir.
Devletin, işlemlerinde, bireylerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğunu düzenleyen Anayasa'nın 40. maddesinin ikinci fıkrasının, ayrı bir yasal düzenlemenin varlığını gerektirmeyen, doğrudan uygulanabilir nitelik taşımasından dolayı, yasama, yürütme ve yargı organlarının, idare makamlarının ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının işlemlerinde, bu işlemlere karşı başvurulacak idarî mercileri ve kanun yolları ile sürelerini belirtmeleri zorunludur.
Bu kapsamda, Anayasa'nın 125. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 40. maddesinin ikinci fıkrasının birbirleriyle olan ilişkisine de değinmek gerekmektedir.
Anayasa'da yer alan düzenlemeler, kurallar hiyerarşisinde aynı düzeyde yer aldığından bu kuralların birbirine üstünlüklerinden söz etmek mümkün olmamakla birlikte, Anayasal kurallar değerlendirilirken kuralın kabul edildiği tarihe bakılarak yorum yapılabilmesi mümkündür. Bu kapsamda, her ne kadar Anayasa'nın 125. maddesinde, idarî işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin, yazılı bildirim tarihinden başlayacağı belirtilmiş ise de; 40. maddeye eklenen fıkrayla idarî işlemlerde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağının ve sürelerinin belirtilmesi zorunluluğu getirildiğinden, kişilere bildirilen idarî işlemlerde başvuru süresi ve başvuru yerinin de gösterilmesi gerekmektedir. Dava açma süresini başlatacak olan bildirim, Anayasa'nın âmir hükmü gereğince başvuru mercii ve süresini de gösteren yazılı bildirimdir. Bunun dışındaki yazılı bildirimler, Anayasa'nın 40. maddesinin âmir hükmüne uygun olmadığından, dava açma süresini başlatmayacaktır.
Bu itibarla, Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğunu öngören Anayasa'nın 40. maddesinin ikinci fıkrasındaki düzenlemeye rağmen, dava konusu Kurul kararının tebliğine ilişkin 08/08/2019 tarihli yazı ile davacı şirket tarafından yapılan başvuruya verilen 22/10/2019 tarihli cevabî yazıda davacının hangi kanun yolları ve mercilere başvurabileceğinin ve dava açma süresinin belirtilmediği, bu durumda, idarenin doğru bilgilendirme yükümlülüğünü yerine getirmemesi ve hak arama özgürlüğünün ihlâl edilmiş olması karşısında, söz konusu işlemlerin tebliğ edildiği tarihte dava açma süresinin işlemeye başlamadığı anlaşıldığından, temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararının, dava konusu Kurul kararının, mevzuata aykırılığın giderilmesi amacıyla 1.008.202,50-TL'nin 27/02/2018 tarihinden itibaren ödemenin yapılacağı tarihe kadar işletilecek yasal faiziyle birlikte 1 (bir) ay içinde ... Fon (.. )'a ödenmesi konusunda gerekli işlemlerin yapılması ve yapılan işlemler hakkında bilgilendirilmesinin talep edilmesine ilişkin kısmı bakımından davanın süre aşımı nedeniyle reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurusunun reddine dair kısmında hukukî isabet bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kısmen reddine;
2. ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesi'nin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının, dava konusu Kurul kararının idari para cezası uygulanmasına ilişkin kısmı bakımından davanın süre aşımı nedeniyle reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurusunun reddine dair kısmının ONANMASINA;
3. Davacının temyiz isteminin kısmen kabulüne;
4. Bölge İdare Mahkemesi kararının, dava konusu Kurul kararının mevzuata aykırılığın giderilmesi amacıyla 1.008.202,50-TL'nin 27/02/2018 tarihinden itibaren ödemenin yapılacağı tarihe kadar işletilecek yasal faiziyle birlikte 1 (bir) ay içinde ... Fon (... )'a ödenmesi konusunda gerekli işlemlerin yapılması ve yapılan işlemler hakkında Kurul'un bilgilendirilmesinin talep edilmesine ilişkin kısmı bakımından davanın süre aşımı nedeniyle reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurusunun reddine dair kısmının BOZULMASINA;
5. Bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesi'ne gönderilmesine, 14/02/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.