8. Hukuk Dairesi 2015/21522 E. , 2016/476 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tazminat
... ile ... ve ... aralarındaki tazminat davasının reddine dair... Sulh Hukuk Mahkemesi"nden verilen 11.02.2015 gün ve 728/95 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, zilyetliğinde bulundurduğu ve tamamını ektiği 223 ada 1 parselin bir kısmının ekimden yaklaşık 10-15 gün sonra davalılar tarafından sürüldüğünü, verilen zararı Mahkeme aracılığı ile tespit ettirdiğini iddia ederek verilen zarar ve yıllık net zirai gelir toplamı 3.262,50 TL.nin davalılardan zararın tespit tarihi 30.10.2009 tarihinden işleyecek yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili,... ada . parselin davacı ile ilgisi olmadığını, davalıların bu taşınmazdaki bir kısım hisseleri 10.09.2009 tarihinde noterden satın aldıklarını, satın alınan hisseye isabet eden miktarın 25.000 m2"nin üzerinde olduğunu, davacının zilyetliği veya mülkiyet hakkına bir tecavüzde bulunmadıklarını, davalıların satın aldıkları hisseye isabet eden 25.000 m2 yeri 17.09.2009 tarihinde sürdüklerini, akabinde de buğday ektiklerini, hisselerini satan kişilerin de davacıların sürmesine izin vermediklerini, davacının yeri ekmediğini, ekmeye hakkı da olmadığını, davacının kötüniyetli zilyetliğinin hukuk tarafından da himaye edilmeyeceğini açıklayarak davanın reddini savunmuştur.
Mahkemenin, davalıların pasif husumet sıfatları bulunmadığı gerekçesi ile davanın husumetten reddine ilişkin ilk kararı davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesi"nin 13.10.2014 tarih 2014/8182 Esas 2014/12907 Karar sayılı ilamı ile davalıların haksız eylem faili olarak sorumlu tutulmaları istendiğinden davalılara husumet düştüğü, işin esasına girilerek hüküm kurulması gerektiği açıklanarak bozulmuştur. Mahkeme tarafından bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda davacının mülkiyet hakkı bulunmadığından mülkiyet hakkının ihlalinin söz konusu olmadığı, zilyetliğin korunması açısından ise yasada yazılı hak düşürücü sürelerin geçtiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi"nin bozma ilamında da açıklandığı üzere dava, haksız fiil nedeniyle ürün zararından kaynaklanan maddi tazminat isteğine ilişkindir. Davanın niteliği itibarıyla zilyetliğin korunması niteliğinde olmadığı açıktır. Bu nedenle zilyetliğin korunmasına yönelik davalarda uygulanması mümkün bulunan TMK"nın 982 ve devamı maddelerine göre hak düşürücü sürelerin geçtiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Mahkemenin bu gerekçesi yerinde değildir.
Mahkemenin diğer gerekçesine gelince; davanın belirlenen niteliğine göre haksız fiil sebebiyle ektiği ürüne zarar verildiği iddiasında bulunan davacının malik olması gerekmediği gibi davacının ektiği ürüne, ürünün ekili bulunduğu taşınmaz malikinin dahi kendiliğinden müdahale ederek, hukuk dışında kendi hakkını elde etme imkanı da bulunmamaktadır. Davacının malik olmaması veya mülkiyet hakkı bulunmaması red gerekçesi olamaz. Davalıların cevabı ve dosya kapsamına göre, davalılar tarafından sürülen yerin, taşınmazın bir kısım maliklerinden noterde satın alınan yer olduğu, davacının herhangi bir hakkı bulunmadığı, davacının bu yeri sürmesine taşınmaz maliklerinin de izin vermedikleri savunulduğuna, keşifte davacının ektiği yer olarak belirlenen yerin sürülmediğine ilişkin davalıların bir savunması da olmadığına, Kadastro mahkemesinde maliki ile ilgili davalı durumdaki...ada 1 parselin malikinin eldeki olayda bir önemi de bulunmadığına göre, zararın varlığı ve bu zarara davalıların neden olduğu kabul edilerek, toplanan deliller, gerek dava öncesi davacı tarafça yaptırılan ... Sulh Hukuk Mahkemesi"nin 21.10.2009 tarih 2009/273 Esas ve Karar sayılı Değişik İş sayılı dava dosyası ile eldeki dosyada yapılan keşif ve sonucunda alınan raporlar ile zarar ve yararın denkleştirilmesi ilkesi gereğince davacının uğradığı zarar belirlenirken, davacının yapmak zorunda kalmadığı ürünü toplama ve pazara götürme giderlerinin de belirlenen zarardan indirilmesi gerektiği de gözetilerek istek hakkında talep gözetilerek bir miktara hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 27,70 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 19.01.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.