10. Hukuk Dairesi 2012/3516 E. , 2012/7035 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, meslek hastalığı sonucu sürekli iş göremezlik durumuna giren sigortalıya bağlanan peşin sermaye değerli gelir ile yapılan harcama ve ödemenin, 506 sayılı Yasanın 26.maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraflar avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddine;
2-Davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Davanın yasal dayanağı; 5510 sayılı Yasanın 21. maddesiyle yeniden getirilen “sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı” tazmin hükmünün, 5510 sayılı Yasanın yürürlüğü öncesinde gerçekleşen iş kazalarından kaynaklanan rücuan tazminat davalarında uygulanmasına olanak veren bir düzenleme bulunmadığı gözetildiğinde, 506 sayılı Yasanın 26. maddesi olup, bu tür davalar kusur sorumluluğu esasına dayanmaktadır.
Davalıya ait endüstriyel kazanlar imali işyerinde torna-tesviye ve kumlama bölümlerinde çalışan sigortalının, meslek hastalığına (mesleki sideroz) yakalanması üzerinde etkili davranışlardan kaynaklanan kusur oranının tespitine yönelik bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen ve hükme dayanak alınan 21.10.2010 tarihli raporda; 32 yıl formülü olarak tanımlanan esaslar çerçevesinde kusur oranı belirlenerek; sigortalının kaçınılmaz maluliyetinin % 1,43 olduğu, tüm maluliyetin % 18,1 olduğu gözetildiğinde, kaçınılmaz maluliyetin düşülmesi ile % 16,67 maluliyetten işverenin sorumlu olduğu ve kusurunun % 92,1 oranında olduğu, % 7.9 oranında ise kaçınılmazlığın olduğu, sigortalıya atfedilecek bir kusurun bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
İşverenin kusur oranı belirlenirken işyerindeki tüm çalışma dönemi ve işyeri ortamındaki etkenlerin gözetilmesi zorunluluğu bulunmaktadır. Ayrıca, uygulamada 32 yıl formülü olarak adlandırılan ve yer altı kömür madeni işyerlerindeki toz oranının mevcut teknolojik olanaklarla belirli bir oranın altına indirilmesinin mümkün olmadığı ve yer altı çalışma koşulları tümüyle kontrol altına alınamayacağı için, 32 yıllık bir çalışma süresi sonunda meslek hastalığı üzerinde belirli oranda kaçınılmazlığın etkili olacağı kabulünden hareket eden yaklaşımın, yer altı kömür madeni işyeri dışındaki çalışmalardan kaynaklanan meslek hastalıklarına ilişkin kusur incelemesinde esas alınma olanağı bulunmamaktadır. Aksine yaklaşım, her tür meslek hastalığının oluşumunda belirli oranda kaçınılmazlığın etkili olacağı kabulüne yol açacaktır. Böylesi bir yaklaşımın ise, gelişen bilimsel ve teknolojik olanaklar ile sosyal güvenliğin yöneldiği amaçla bağdaştırılma olanağı bulunmamaktadır.
Mahkemece, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki ilkeler gözetilerek, sigortalının yaptığı işin özellikleri, yakalandığı meslek hastalığına yol açan etkenler, hastalığın önlenebilmesi için alınması gereken önlemler ile bunların gerçekleştirilme ve önlemlere uyum durumları göz önünde bulundurularak, işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda uzman kişilerden (makine mühendisi, kimya mühendisi ve göğüs hastalıkları uzmanı bilirkişilerden) oluşacak heyetten yargısal denetime elverişli, ayrıntılı irdeleme içeren rapor alınması gerekirken, yetersiz bilirkişi raporuna dayalı olarak karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 10.04.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.