Abaküs Yazılım
Hukuk Bölümü
Esas No: 2015/931
Karar No: 2015/955

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2015/931 Esas 2015/955 Karar Sayılı İlamı

       

                    T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO         : 2015 / 931

            KARAR NO    : 2015 / 955

            KARAR TR     : 28.12.2015

ÖZET : Davacılardan çocuğun karayolunda bisikletiyle seyir halinde iken, davalı idarenin açmış olduğu ve üzerini kapatmadığı çukura düşmesi ve ağır şekilde yaralanması olayında davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle, uğranıldığı ileri sürülen manevi zararın tazmini istemiyle açılan davanın, 2918 sayılı Yasanın 110. maddesi gözetildiğinde, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

                                              

K  A  R  A  R

 

 

Davacılar        : 1-H. Y.

  2-M. B.Ö.’e velayetten H. Y.

  3-B.Ö.’e velayetten H.Y.

            Vekili              : Av.A.U.

            Davalı             : Balıkesir Belediye Başkanlığı

Vekili              : Av.O.K.

                     

O L A Y         : Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkillerinden M. B. Ö.’in, 25.05.2010 tarihinde bisikletiyle seyir halindeyken Balıkesir Belediyesinin açtığı ve üzerini kapatmadığı çukura düşmek suretiyle BTM ile giderilmeyecek şekilde ağır yaralandığını; öğrenci olan müvekkilinin, bu kaza sebebiyle uzun süre yataktan kalkamadığını, okulundan ve derslerinden kaldığını, SBS sınavlarına dahi katılamadığını, adıgeçenin bu kaza nedeniyle yaşamış olduğu acı, elem, ıstırap ve üzüntü karşılığında 3.000.00 TL. manevi tazminat talep ettiklerini; müvekkillerinden H.Y.’nun,  oğlunun uzun süre yatakta geçirdiği süreç ve sonrasında büyük üzüntü, acı, elem, ıstırap çektiğini,  psikolojisinin ağır şekilde yara aldığını; üzüntüsünün bir nebze hafifletilmesi için 2.000.00 TL manevi tazminat talep ettiklerini; müvekkillerinden B.Ö.’in, kardeşi M. B.’un geçirmiş olduğu kaza sonucu uzun süre yatağa çakılı kalması ve kardeşinin yaşamından duyduğu endişe ve kardeşinin geleceğiyle ilgili kaygıları ve kardeşinin durumuyla ilgili duymuş olduğu elem, ızdırap, acı ve üzüntünün bir nebze giderilmesi için 2.000.00TL manevi tazminat talep ettiklerini; davalarına konu fiil sebebiyle Balıkesir 1.Sulh Ceza Mahkemesinin 2011/595 E, 2012/217 K sayılı dosyasıyla ceza yargılaması gerçekleştirildiğini; bu dosyada, yaralamaya neden olan çukurla ilgili Balıkesir belediyesinin sorumlu olduğunun ceza Mahkemesince de tespit edildiğini,  Belediye görevlileri hakkında Cumhuriyet Savcılığına da suç duyurusunda bulunulduğunu ifade ederek; toplam:7.000.00TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı belediyeden tahsiline karar verilmesi istemiyle 3.5.2012 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

Balıkesir 1.Asliye Hukuk Mahkemesi;  29.5.2014 gün ve E:2012/218, K:2014/231 sayı ile, uyuşmazlığın esasını inceleyerek davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar vermiş, temyiz edilmesi üzerine; Yargıtay 4.Hukuk Dairesi;  25.12.2014 gün ve E:2014/15058, K:2014/17873 sayı ile, “(…) Dava, hizmet kusurundan kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacılar, davacılardan M.B. Ö." in bisiklet sürerken davalı Balıkesir Belediyesi tarafından açılıp üzeri kapatılmayan çukura düştüğünü ve ciddi şekilde yaralandığını belirterek tazminat isteminde bulunmuşlardır.

Davalı, idari yargının görevli olduğunu, herhangi bir kusurlarının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davalının kusurlu olduğu kabul edilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Davacılar, davalı idarenin yürütmüş olduğu kamu hizmeti niteliğindeki idari faaliyetinin aksaması nedeniyle zarar gördüklerini belirtmişlerdir. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu 2. maddesi hükmü gereği, bu tip davalar idari yargıda görülen tam yargı davasının konusunu oluştururlar. 6100 sayılı HMK" nın 114 maddesinde de, yargı yolu dava şartları arasında sayılmış olup; dava şartlarının mevcudiyeti mahkemece yargılamanın her aşamasında kendiliğinden araştırılacaktır. (HMK m. 115) Mahkemece açıklanan olgular ve hukuksal düzenlemeler gözetilerek, yargı yolu dava şartının bulunmaması nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken; uyuşmazlığın esasının incelenmesi doğru değildir. Kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA…” karar vermiştir.

BALIKESİR 1.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 12.5.2015 gün ve E:2015/116, K:2015/236 sayı ile, dava dilekçesinin özetine yer verdikten sonra; “Davalı Belediye vekili 07/06/2012 havale tarihli cevap dilekçesinde görev ve zamanaşımı itirazlarında bulunmuş, devamında da; davacı iddialarının doğru olmadığını, davacının 8 metre genişliğindeki yolun kazı derinliğinin az ya da hiç olmadığı bölümüne manevra yaparak kazanın oluşmasına engel olabileceğini, kazanın davacının kendi kusuru sonucu meydana geldiğini, müvekkili idareye atfedilecek bir kusur olmadığını, ayrıca istenen tazminat miktarının fahiş olduğunu, sebepsiz zenginleşmeye neden olacağını beyanla, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.

Taraf vekilleri replik ve düplik dilekçelerini sunmuş, içeriklerini aynen tekrar ettiklerini bildirmişler ve liste halinde delillerini hasretmişler gösterdikleri delilleri toplanmış, küçükler M. B. Ö. ve B. Ö.’in velayetinin davacı anne H.’ye verildiğine ilişkin Balıkesir 2. Aile Mahkemesi’nin 27/11/2007 tarihli 2007/350 Esas 2007/769 Karar sayılı ilamı, Balıkesir Valiliğince dava konusu kaza ile ilgili yapılan ön inceleme dosyası, teknik bilirkişi R. S. tarafından tanzim olunan 20/10/2010 tarihli rapor, 28/01/2011 tarihli ön inceleme raporu ile şikayete ilişkin Balıkesir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2010/7725 sayılı Sor. dosyasının onaylı fotokopilerinden oluşan kaim dosyası ile idari soruşturmaya ilişkin dava dosyası, manevi tazminat takdiri yönünden tarafların sosyal ve mali durumları zabıta marifetiyle tahkik ve tespit olunmuş ve ilgili tutanaklar dosyamız arasına katılmış, dava delillerinden olan Balıkesir 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2013/926 Esas sayılı ceza davası dosyası (eski Esas 2011/595 Karar 2012/217) dosyamız arasına celp edilmiş, tetkikinde; M. B. Ö."in ve H.Y."nun katılan olduğu, T. A."ün sanık olduğu davada yapılan yargılama sonucunda sanığın beraatına karar verildiği Yargıtay 12 Ceza Dairesinin 2013/2755 Esas sayılı bozma ilamı ile Belediye Başkanlığı bünyesinde 2918 Sayılı Kanun 10 a maddesi gereğince Belediye Trafik Şube Müdürlüğü Şefliği veya Memurluğu kurulup kurulmadığı, aynı yasanın 10 b maddesindeki görevlerin sanığın görevi dâhilinde olup olmadığı araştırılması ve sonucuna göre hukuki durumun belirlenmesi için kararın bozulduğu, bozma sonrasında yapılan yargılama sonucunda sanığın TCK 89/1 maddesi gereğince 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği sanık hakkındaki cezanın ertelendiği kararın temyiz edilmeksizin 20/05/2014 tarihinde kesinleştiği görülmüş, davalı tarafın görev ve zamanaşımı itirazlarının reddine karar verilerek yargılamaya devam olunmuş, davacı delilleri arasında bulunan tanık anlatımları iddia ve savunma kapsamında Mahkememizce saptanmıştır.

Davacı tanığı E. E. mahkememizce duruşmada alınan beyanında; “Ben olayın ayrıntılarını bilmiyorum. Ancak M."in Belediye"nin açarak açık bıraktığı bir çukura bisiklet ile düştüğünü, ardından yaralandığını biliyorum. Komşum olduğu için kendileri ile yakından görüşüyorum. Bu olaydan sonra M. yaklaşık 4 gün hastanede kaldı. Çene kemiği kırıldı, şakak kemiği kırıldı. Olaydan sonra beyin kanaması şüphesiyle de takip edildi. 1,5 ay kadar okula gidemedim. Bu dönemde annesi onu çenedeki sorun sebebiyle pipet ile besledi. Olay sebebiyle annesi de M.de çok üzüldüler. B., M. B.un abisidir. Olaydan sonra B. da çok üzüntülü günler geçirdi. Olay sebebiyle değil ailesinin, komşularının dahi psikolojisi bozuldu. Olaya çok üzüldük.” şeklinde beyanda bulunmuştur.

Davacı tanığı A. İ. mahkememizce duruşmada alınan beyanında; “Davacılar 14 yıllık komşumdur. Olay sebebiyle M. B."un çene ve şakak kemiği kırılmıştır. Hatırladığım kadarıyla 1 hafta kadar hastanede kaldıktan sonra 1,5-2 ay kadar evde kaldı. Bu dönemde annesi onu pipet ile besledi. O dönemde SBS hazırlığı vardı.8. sınıfta idi ve sınava girecekti. Çok başarılı bir öğrenciydi. Ancak bu kaza sebebiyle çalışması aksadı. Şu anda Balıkesir TOKİ de bulunan Anadolu lisesine gidiyor. Balıkesir de SYAL ve Fen Lisesi daha iyi okullardır. M. B. bunları kazanabilecek durumda bir öğrenciydi. Ancak son aylarda çalışması aksadı. Tedavi döneminde B.Ö., annesinin sürekli M. ile ilgilenmesi sebebiyle sıkıntılar yaşadı. Burak da tedavi konusunda annesine yardımcı olmaya çalıştı. B., B."dan iki yaş büyüktür.” şeklinde beyanda bulunmuştur.

Mahkememizce verilen 29.05.2014 gün 2012/218 Esas 2014/231 sayılı kararı davalı belediye vekilinin dosyada vaki temyiz talebi üzerine: Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 25.12.2014 gün 2014/15058 Esas 2014/17873 Karar sayılı ilamı ile bozulmuş olup, bozma ilamında “...2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu 2. maddesi hükmü gereği, bu tip davalar idari yargıda görülen tam yargı davasının konusunu oluştururlar. 6100 sayılı HMK"nın 114 maddesinde de, yargı yolu dava şartları arasında sayılmış olup; dava şartlarının mevcudiyeti mahkemece yargılamanın her aşamasında kendiliğinden araştırılacaktır. (HMK m. 115 ) Mahkemece açıklanan olgular ve hukuksal düzenlemeler gözetilerek, yargı yolu dava şartının bulunmaması nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken; uyuşmazlığın esasının incelenmesi doğru değildir. Kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.” denilerek bozulmuştur.

Davacı vekili 01/04/2015 havale tarihli dilekçesiyle, Mahkemenin kararında direnmesini talep etmiştir.

Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; mahkememizce bozmadan sonra yapılan yargılamada usul ve yasaya uygun olan Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş, bozma ilamı kapsamında yer verilen ilkeler ve değerlendirmeler mahkememizce de yerinde kabul edilerek, yukarıda anılan bozma ilamı gerekçesi kapsamında, davacı tarafın iddiaları hizmet kusuruna dayanmakta olup, hizmet kusuruna ilişkin davaların İdare Mahkemesinde açılması gerektiğinden dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm verilmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

Davacı tarafın iddiaları hizmet kusuruna dayanmakta olup, hizmet kusuruna ilişkin davaların İdare Mahkemesinde açılması gerektiğinden dava dilekçesinin görev yönünden REDDİNE(…)” karar vermiş; bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacılar vekili bu defa, aynı olaydan dolayı bu kez 5.500.00TL manevi tazminat istemiyle 6.11.2015 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

BALIKESİR İDARE MAHKEMESİ: 30.11.2015 gün ve E:2015/1838 sayı ile, “2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun"un "Yargı Mercilerinin Uyuşmazlık Mahkemesine Başvurmaları" başlıklı 19. maddesi hükmüne yer verdikten sonra; “Dava dosyasının incelenmesinden; davacı tarafından ilk olarak Balıkesir 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin E:2012/218 sayısına kayden dava açıldığı, bu davada anılan Mahkemenin 12/05/2015 tarihli kararıyla başvurunun görev yönünden reddine karar verildiği ve bu kararın 08/09/2015 tarihinde kesinleşmesi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nun 2. maddesinde; idari dava türleri; idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları ve tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak tanımlanmış, aynı Kanun"un 15/1-a maddesinde; idari yargının görev alanına girmeyip adli veya askeri yargının görev alanına giren davaların reddedileceği hükme bağlanmıştır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun 13. maddesinde; "Karayolunun yapımı, bakımı, işletilmesi ile görevli ve sorumlu bütün kuruluşlar, karayolu yapısını, trafik güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmakla yükümlüdür. Çeşitli kişi, kurum ve kuruluşlar, karayolu yapısında yapacakları ve esasları yönetmelikte belirtilen çalışmalarda; a) Yolun yapım ve bakımı ile görevli kuruluştan izin almak, b) Çalışmaları, gerekli önlemleri alarak, aldırarak ve devamlılığını sağlayarak, trafik akımını ve güvenliğini bozmayacak tarzda yapmak, c) Zorunlu nedenlerle meydana gelen arıza, engel ve benzerlerini en kısa zamanda ortadan kaldırarak karayolunu kullananlara ve araçlara zarar vermeyecek duruma getirmek, d) Şehiriçi karayolu kenarında çeşitli tesislerin yapımı süresince; kaldırımlarda, tünel, tünel aydınlatılması ve benzerlerini yaparak güvenli geçiş sağlamak ve yaya yollarını trafiğe açık bulundurmak, zorundadırlar. Bu çalışmalar sırasında meydana getirilen tehlikeli durum ve engeller bütün sorumluluk, bunları yaratan kişilere ait olmak üzere zabıtaca kaldırılır, yapılan masraflar sorumlulara ödetilir." hükmüne, 110. maddesinde ise; "İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır. Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir." hükmüne yer verilmiştir.

Bu durumda, bakılmakta olan davanın, davacılardan M.B. Ö."in bisikletiyle seyir halinde iken Balıkesir Belediyesinin açmış olduğu ve üzerini kapatmadığı çukura düşmek suretiyle ağır şekilde yaralanması başka bir ifade ile davalı idarenin yapımı, bakımı ve işletilmesi ile görevli ve sorumlu olduğu yolda trafik düzeni ve güvenlik önlemlerini almaması nedeniyle meydana gelen trafik kazasından dolayı uğranılan manevi zararın tazmini isteminden kaynaklandığı ve bu nedenle de işbu uyuşmazlığın 2918 sayılı Kanun"dan doğan bir sorumluluk davası niteliğinde olduğu anlaşılmakla, uyuşmazlığın görüm ve çözümünde anılan Kanun"un yukarıda aktarılan 110. maddesi uyarınca adli yargının görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Nitekim, Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümünün 05/05/2014 tarihinde vermiş olduğu; E:2014/540, K:2014/576 sayılı sayılı kararları da bu yöndedir.

Açıklanan nedenlerle davanın adli yargının görev alanına girdiği sonucuna varıldığından, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun"un 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Balıkesir 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine, dosya incelemesinin Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilinceye kadar ertelenmesine…” karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 28.12.2015 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyasının UYAP üzerinden temin edilen örneği ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN’un davada adli yargının,  Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacılardan M. B. Ö.’in bisikletiyle seyir halinde iken Balıkesir Belediyesinin açmış olduğu ve üzerini kapatmadığı çukura düşmesi ve ağır şekilde yaralanması üzerine yaşanılan acı, elem, ıstırap ve üzüntü sebebiyle manevi tazminat istemine ilişkin bulunmaktadır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı belirtilmiş; “Tanımlar” başlıklı 3.maddesinde, “Bisiklet : (Değişik: 12/7/2013-6495/13 md.) Üzerinde bulunan insanın adale gücü ile pedal veya el ile tekerleği döndürülmek suretiyle hareket eden motorsuz taşıtlardır. Azami sürekli anma gücü 0,25 KW’ı geçmeyen, hızlandıkça gücü düşen ve hızı en fazla 25 km/saate ulaştıktan sonra veya pedal çevrilmeye ara verildikten hemen sonra gücü tamamen kesilen elektrikli bisikletler de bu sınıfa girer.” denilmiş; “Belediye trafik birimleri,görev ve yetkileri” başlıklı  10. maddesinde,” (Değişik: 18/1/1985 - KHK 245/3 md.; Aynen kabul: 28/3/1985 - 3176/3 md.)

Bu Kanunla belediyelere verilen görevler il ve ilçe trafik komisyonları ve mahalli trafik birimleri ile işbirliği yapılarak yürütülür.

a) Kuruluş

Her belediye başkanlığı bünyesinde, hizmet kapasitesi gözönünde tutularak İçişleri Bakanlığınca tespit edilecek ölçülere ve genel hükümlere göre, belediye trafik şube müdürlüğü, şefliği veya memurluğu kurulur.

b) Görev ve yetkiler

1. Yapım ve bakımından sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmak,

2. Gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmak,

3. Karayolu yapısında ve üzerinde yapılacak çalışmalarda gerekli tedbirleri almak, aldırmak ve denetlemek,

4. Karayolunda trafik için tehlike teşkil eden engelleri gece veya gündüze göre kolayca görülebilecek şekilde işaretlemek veya ortadan kaldırmak,

5. Yol yapısı veya işaretleme yetersizliği yüzünden trafik kazalarının vukubulduğu yerlerde, yetkililerce teklif edilen tedbirleri almak,

6. Çocuklar için trafik eğitim tesisleri yapmak veya yapılmasını sağlamak,

7. Bu Kanun ve bu Kanuna göre çıkarılan yönetmeliklerle verilen diğer görevleri yapmak.” hükmüne;

“Karayolu trafik güvenliği” başlıklı 13.maddesinde; “(Değişik birinci fıkra: 25/6/2010-6001/34 md.) Karayolunun yapımı, bakımı, işletilmesi ile görevli ve sorumlu bütün kuruluşlar, karayolu yapısını, trafik güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmakla yükümlüdür.

Çeşitli kişi, kurum ve kuruluşlar, karayolu yapısında yapacakları ve esasları yönetmelikte belirtilen çalışmalarda;

a) Yolun yapım ve bakımı ile görevli kuruluştan izin almak,

b) Çalışmaları, gerekli önlemleri alarak, aldırarak ve devamlılığını sağlayarak, trafik akımını ve güvenliğini bozmayacak tarzda yapmak,

c) Zorunlu nedenlerle meydana gelen arıza, engel ve benzerlerini en kısa zamanda ortadan kaldırarak karayolunu kullananlara ve araçlara zarar vermeyecek duruma getirmek,

d) Şehiriçi karayolu kenarında çeşitli tesislerin yapımı süresince; kaldırımlarda, tünel, tünel aydınlatılması ve benzerlerini yaparak güvenli geçiş sağlamak ve yaya yollarını trafiğe açık bulundurmak,

Zorundadırlar.

Bu çalışmalar sırasında meydana getirilen tehlikeli durum ve engeller bütün sorumluluk, bunları yaratan kişilere ait olmak üzere zabıtaca kaldırılır, yapılan masraflar sorumlulara ödetilir.

(Dördüncü fıkra mülga: 18/1/1985 - KHK 245/16 md.)

(Değişik: 21/5/1997 - 4262/4 md.) Bu madde hükümlerine uymayanlar fiil başka bir suç oluştursa bile ayrıca 7 200 000 lira para cezası ile cezalandırırlar.” Hükmüne yer verilmiştir.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu uyarınca, can ve mal güvenliği yönünden; karayollarında trafik düzeninin sağlanması ve trafik güvenliğini ilgilendiren hususlarda alınacak tedbirler ile ilgili olarak, Yönetmelikte düzenlenmesi işaret edilen ve gerekli görülen diğer hükümleri ve bunların uygulanmasına ait esas ve usulleri  belirlemek amacıyla çıkarılan Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin,  3. maddesinde bisiklet tanımına da yer verilmiş;  35. maddesinde, Motorsuz Taşıtların Tescilinde uygulanacak esasların neler olduğu belirtilmiş;  “Hız Sınırları” başlıklı 100.maddesinde ise, motorlu ve motorsuz bisikletlerin yerleşim yeri içinde, dışında hangi hızda seyredebilecekleri kurala bağlanmış ve otoyollara giremeyecekleri ifade edilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden; davacılardan M.B. Ö."in bisikletiyle seyir halinde iken Balıkesir Belediyesinin açmış olduğu ve üzerini kapatmadığı çukura düşmek suretiyle ağır şekilde yaralanması nedeniyle, davacının kendisi ile annesi ve kardeşinin yaşadıkları  acı, elem, ıstırap ve üzüntünün karşılığı olarak manevi tazminat davası açıldığı; davacılar tarafından, olayın meydana gelmesinde davalı idarenin hizmet kusuru olduğunun iddia edildiği görülmüş;  buna karşılık, davalı idare cevap dilekçelerinde;  davacı iddialarının doğru olmadığını, davacının 8 metre genişliğindeki yolun kazı derinliğinin az ya da hiç olmadığı bölümüne, manevra yaparak kazanın oluşmasına engel olabileceğini, kazanın davacının kendi kusuru sonucu meydana geldiğini, müvekkili idareye atfedilecek bir kusur olmadığını savunmuştur.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla karayolunda oluşan kaza nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Balıkesir İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile Balıkesir 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 12.5.2015 gün ve E:2015/116, K:2015/236 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç  : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Balıkesir İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Balıkesir 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin  12.5.2015 gün ve E:2015/116, K:2015/236 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 28.12.2015  gününde, Üye Süleyman Hilmi AYDIN’ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Serdar

ÖZGÜLDÜR

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                                           KARŞI OY

 

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.9.2015 gün ve E:2015/670, K:2015/671 sayılı kararında belirtmiş olduğum düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum. 28.12.2015

 

                

                                                                 ÜYE

                                                   Süleyman Hilmi AYDIN

 

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi