4. Hukuk Dairesi 2016/6022 E. , 2018/2180 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... ve ... aleyhine 20/01/2015 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 16/02/2016 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Davacı vekili;... Gazetesi"nin 29/12/2014 tarihli nüshasında ve internet sitesinde, davalılardan ... tarafından kaleme alınan "Durmak Yok Şarkı, Proje, Slogan, Amblem Çalmaya Devam!" başlığıyla yayınlanan köşe yazısında, yazı içeriğinde kullanılan cümlelerin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğunu ileri sürerek manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalılar vekili, eleştiri amacıyla yazının kaleme alındığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; yazı içeriğine konu edilen olaylarla ilgili kamuoyuna yansıyan ve kamuoyunda da tartışma konusu edilen durumlara yönelik ağır eleştiri niteliğinde ifadelerin kullanıldığı, gazetecinin bir dereceye kadar abartma ve kışkırtma hakkına sahip olduğu, bu itibarla davacının kişilik haklarına saldırının mevcudiyetinden bahsedilemeyeceği kanaatine varılarak davanın reddine karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu"nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine, basın objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Somut olaya gelince; davalılardan ... tarafından kaleme alınan köşe yazısının bazı bölümlerinde davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde söz ve ifadelere de yer verildiği anlaşılmaktadır. Bu haliyle yazı bir bütün olarak değerlendirildiğinde öz ile biçim arasındaki dengenin bozulduğu, eleştiri sınırlarının aşıldığı anlaşıldığından, yayının hukuka aykırı olduğu benimsenerek davacı lehine uygun miktarda manevi tazminat takdir edilmesi gerekir. Bu husus gözetilmeden istemin reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 22/03/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.