11. Ceza Dairesi 2017/12087 E. , 2019/7430 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Resmi Belgede Sahtecilik
HÜKÜM : Mahkumiyet
1-Ayrıntısı Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 30.03.1992 gün ve 80/98 sayılı kararında da belirtildiği üzere, belgede sahtecilik suçlarında kast, zarar vermek bilinci ve iradesi olarak kabul edilmektedir. Mağdurun önceden verdiği rıza üzerine onun imzasını taklit ederek kullanan failde mağdura zarar vermek bilinci bulunmayacağından sahtecilik kastının varlığı ileri sürülemez. Ancak doğal olarak rıza üzerine başkasının imzasını taklit eden failin, mağdura herhangi bir zarar vermeyeceği kanısı ile hareket ettiği sabit olmalıdır. Mağdurun rızasının kastı ortadan kaldırabilmesi için fiilin işlenmesinden önce açıklanması zorunludur. Mağdurun rızası açık olabileceği gibi zımni de olabilir. Özellikle iki kişi arasındaki ilişkiler, böyle bir rızanın varlığını ciddi olarak kabule elverişli olduğu takdirde, bu rızaya dayanarak başkasının imzasını atan kimsede sahtecilik kastının varlığı kabul olunamaz. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanığın iş ortaklığı yaptığı katılan adına imza atarak, suça konu 3 adet çeki düzenleyip, piyasaya sürmek suretiyle resmi belgede sahtecilik suçunu işlediği iddia ve kabul edilen olayda ; sanığın, katılanın rızası ve bilgisi ile daha önce de çekler düzenlediğini, suça konu çeklerden ise yalnızca birisinden haberi olduğunu diğerlerini kimin düzenlediğini bilmediğini, katılanın ise sanığa kendisi adına çek düzenleme yetkisi vermediğini, suça konu çeklerin rızası olmadan sanık tarafından tanzim edildiğini beyan etmesi, dosya kapsamından sanığın, katılana ait kredi kartını kullandığının ve katılanın evinin sanığın kredisi karşılığında bankaya ipotek olarak verildiğinin anlaşılması, katılana ait çek karnesinin ortaklık yapılan dükkanda kasada yer alması, kriminal rapora göre suça konu 13.750 TL tutarındaki çekin ön yüzündeki keşideci imzasının kuvvetle muhtemel katılana ait olduğunun, sanığın imzaladığını beyan ettiği çek hariç diğer bir çekin arka yüzündeki birinci ciranta imzasının sanığa ait olduğunun tespit edilmesi, suça konu çeklerin arkasında ciranta olarak yer alan ... ve Mahmut Güngör isimli şahıs ile diğer çekin arkasındaki birinci ciranta ... isimli firma yetkilisinin araştırılıp beyanlarının alınmaması karşısında, maddi gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti bakımından,
a) ..., ... isimli şahıslar ile ... isimli firma yetkilisinin tanık sıfatıyla dinlenmeleri, sanığı, katılanı tanıyıp tanımadıklarının ve suça konu çeklerin hangi ticari ilişkiye karşılık, kim tarafından kendilerine verildiğinin sorulması,
b) Sanık ile katılanın suç tarihinde ve öncesinde ortak iş yapıp yapmadıkları ve sanığın katılan adına çek keşide etmesine rıza ve onayının bulunup bulunmadığının, daha öncesinde sanığın bu şekilde başka şahıslara da çek keşide edip etmediğinin, katılan adına keşide edilmiş ve ödenmiş çekler bulunup bulunmadığının, sanıktan ayrıntılı olarak sorularak gerektiğinde banka kayıtlarından araştırılması,
c) Suça konu 6000 TL lik çekin üzerindeki iptal yazısı ve çiziklerin hangi aşamada kim tarafından yapıldığının çek arkasında ciro imzası bulunan kişiler tanık sıfatıyla dinlenerek araştırılması sonucuna göre toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilip sanığın sahtecilik kastı ile hareket edip etmediği de gerekçeli kararda tartışıldıktan sonra, hukuki durumunun belirlenmesi yerine eksik araştırma ve inceleme ile karar verilmesi,
2-Kabule göre de;
a)5237 sayılı TCK"nin 43. maddesine göre "Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi ya da aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi" durumunda zincirleme suç hükümlerinin uygulanması mümkün olup; aynı anda işlenen eylemlerde zincirleme suça ilişkin hükümlerin uygulanma olanağı bulunmadığından, TCK"nin 43. maddesinin uygulama koşullarının oluşup oluşmadığının tespiti yönünden, suça konu çeklerin aynı anda veya farklı tarihlerde verilip verilmediğinin araştırılarak, sonucuna göre çeklerin aynı anda verildiğinin tespiti halinde tek bir resmi belgede sahtecilik suçundan hüküm kurulması gerektiği ve birden çok sahte belgenin düzenlenmesi/kullanılması olgusunun TCK"nin 61. maddesi uyarınca temel cezanın belirlenmesi sırasında nazara alınabileceği gözetilmeden, eksik araştırma sonucu karar verilmesi,
b)5237 sayılı TCK’nin 53. maddesine ilişkin uygulamanın Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli, 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ve Cumhuriyet savcısının temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanun‘un 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nin 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 17.10.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.