13. Hukuk Dairesi 2016/19243 E. , 2018/9134 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Davacı, davalı ile 2008 yılında imza edilen ticari alan parseli arsa tahsis sözleşmesinin davalı tarafça haksız gerekçe ile iptal edildiğini, dava konusu parselin bulunduğu organize sanayi bölgesinde henüz faaliyete geçmiş bulunan sanayi yatırım ve oluşumu olmadığından kendilerine tahsis edilmiş bulunan ticari parselde gerçekleştirilecek faaliyet alanının da şekillenmemiş olduğunu ileri sürerek, davalının arsa tahsis sözleşmesinin iptaline ilişkin kararının iptali ile dava konusu parselin tapu kaydının iptali ve davacı adına tesciline karar verilmesini dilemiştir.
Davalı, davacının arsa tahsis sözleşmesinde hükme bağlanan yükümlülüklerini yerine getirmediğini, bu halde sözleşmenin kendilerine vermiş olduğu hak gereği irade kullanıldığını, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece; davacının davasının kısmen kabulü kısmen reddi ile, taraflar arasında imzalanan 05/08/2008 tarihli,... Çavuşköy 119 Ada 3 Parsel sayılı taşınmaz ile ilgili olarak arsa tahsis sözleşmesinin iptaline ilişkin davalı kararının iptaline, davacı tarafın tapu iptal - tescil yönündeki talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafça temyiz edilmiştir.
1-Dava sözleşmeye aykırı olduğundan bahisle davalı tarafça alınan kararın iptali talebine ilişkindir. Mahkemece bilirkişi raporu alınmış, mütalaasına başvurulan bilirkişi 27.01.2015 tarihli raporu ile;... İhtisas Gıda ... tarafından 25.07.2008 tarihli arsa tahsis sözleşmesi şartlarının 6.maddesinin tahsis tarihinden itibaren bir yıl içinde projelerin hazırlanıp onaylattırılması gerektiği şartının yerine getirilmemiş olmasından dolayı iptal kararının 4562 sayılı ... Kanunu ve ilgili yönetmeliklerine uygun olduğu sonuç ve kanaatine varıldığı görüşünde bulunmuştur. İlk derece yargılama makamınca davalı taraf temsilcilerinin yeminine de başvurularak, “...Davalı Organize Sanayi Bölgesi içerisinde sanayi parsellerinde de yapılaşmanın henüz belirli olmadığı anlaşılmış olup, bilirkişi Yalçın Kayalı tarafından düzenlenen 27/01/2015 havale tarihli bilirkişi raporunda, her ne kadar davacı tarafın tahsis tarihinden itibaren sözleşmede belirtilen süre içinde projeleri hazırlatıp onaylatmaması nedeniyle iptal kararının yerinde olduğu yönünde kanaat bildirilmiş ise de; bilirkişi raporunun incelenmesinde, "ticari alanların, üzerinde yapılacak yatırımların sanayi yapılarından bağımsız ve sanayi kuruluşlarının ve bölgede çalışan kişilerin ihtiyacına dönük bankacılık-günlük ihtiyaçların karşılandığı alışveriş yerleri, lokanta, restoran, konaklama, kargo gibi hizmet alanlarını içinde barındırabilecek yapı veya yapılar olduğu" hususunun açıklandığı görülmüştür. Bu açıklama doğrultusunda, sanayi alan parsellerindeki çalışma kolları ile projelendirme netleşmeden, ticari alan parselinde bulunması gereken ve sanayi parsellerinin ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik hazırlanacak projenin de netleşmeyeceği sonucuna varılmıştır. Zira, sanayi alanlarındaki projeler netleşmeden, ticari alandaki yapılaşmanın tamamlanmasının, sanayi alan parsellerindeki projeleşmenin netleşmesi ile ortaya çıkan ihtiyaçları karşılamada yetersizlik sonucu doğurabileceği, ya da değişen duruma göre yeniden yapılacak harcamalara yol açabileceği takdir edilmiştir. Açıklanan nedenlerle, öncelikle sanayi parsellerindeki projelendirme çalışmalarının tamamlanması ve akabinde ticari alan parselinde yapılaşmanın başlamasının işin mahiyetine daha uygun olduğu, bu itibarla davacı tarafın yapılaşmaya başlamama nedeninin yerinde olduğu takdir edilmiştir..” gerekçesiyle ve duruşmada yemin beyanlarına başvurulan davalı temsilcileri ifadelerine de değinmek suretiyle davacının iptal talebinin kabulüne yönelik hüküm tesis edilmiştir.
Dosya içerisinde bulunan arsa tahsis sözleşmesi ve alınan bilirkişi raporu karşısında, teknik uzmanlık gerektiren konuda takdir hakkı kullanılmak suretiyle neticeye varılması doğru olmamıştır. Hâkimin takdir yetkisinin kapsamı kanun hükümleri doğrultusunda belirli şartlar ve sınırlamalarla belirlenmiştir. 4721 sayılı TMK m. 4 ve 6100 sayılı HMK m. 198 ile maddi ve şekli anlamda hâkimin takdir yetkisi düzenleme altına alınmış olup, yine bu maddeler ile takdir yetkisinin sınırları da çizilerek bu yetkinin keyfi kararlar verilmesine neden olunmasının da önüne geçilmiştir. Bu minvalde; somut olayda olduğu gibi teknik uzmanlık gerektiren bir konuda şahsi bilgi veya yoruma dayanmak suretiyle sonuca ulaşılması hatalı olduğundan hükmün bu yönüyle eksik incelemeye dayalı olduğu kanaatine varılmıştır. Yine, 6100 sayılı HMK"nun 225. maddesine göre yeminin konusu davanın çözümü bakımından önem taşıyan, çekişmeli olan ve kişinin kendisinden kaynaklanan vakıalardır. Bu bakımdan, hükme esas tutulmuş olan davalı taraf temsilcileri “sanayi parselleri faaliyete geçmeden, sanayi parsellerinin faaliyet konusuna uygun olan inşaat, imar, yatırım yapılmadan, davacıya ait ticari parselde proje imar çalışmasının belirlenmesinin mümkün/uygun olmadığı" beyanları da yemine konu edilecek bir husus olmayıp sadece bu kişilerin şahsi fikirleri olarak değerlendirilebilir. Bunların yanında, taraflar arasında aktedilen sözleşmenin 6. maddesinde tahsis tarihinden itibaren bir yıl içinde gerçekleştireceği yapıya ait projeleri ..."ye tasdik ettirmeyen, çevresel etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinde bahsedilen faaliyetler listesinde yer alanların hazırlayacakları .....raporu sonucunda ".....olumlu" veya .....ön araştırma raporu sonucunda "Çevresel Etkileri önemsizdir" kararı belgesini alamayan, altyapı inşaatının durumuna göre iki yıl içinde inşaat ruhsatını alarak inşaata başlamayan alıcıya yapılan tahsisin satıcı tarafından iptal edileceği düzenlemesi yapılmış olup, dosya içindeki belgelerin incelenmesi neticesinde, projesi tamamlanmış olan ve bu halde alanı, kapsamı, iş hacmi ve gerekleri belirlenmiş bulunan organize sanayi bölgesinde bulunan dava konusu parsel için sözleşme gereğince hazırlık ve çalışmalara başlanmamış olmasının gerekçesi olarak diğer sanayi parsellerinde yer alacak iş kollarının fiili olarak faaliyete geçirilmemesinin değerlendirilmesi de yerinde olmayıp bu şekilde de yanılgılı gerekçe ile hüküm kurulması da hatalı olmuştur. O halde, mahkemece, taraflar arasındaki sözleşmenin 6. maddesi de nazara alınmak suretiyle ve gerek görülmesi halinde eksik görülen hususların giderilmesi amacıyla taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine açık, ayrıntılı ve gerekçeli ek rapor tanzimi sağlanarak, hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, bu yönler göz ardı edilerek, eksik inceleme ve yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-Kabule göre de; dava açılırken dava dilekçesi ile harca esas değer olarak 9.000,00.-TL gösterilmiş ve yargılama içerisinde alınan 21.11.2014 tarihli bilirkişi raporu ile de dava konusu edilen taşınmaz değerinin 125.840,00.-TL olarak belirlenmiş olmasına rağmen davacı yana dava harcının tamamlaması için yasanın öngördüğü şekle uyulmak suretiyle süre ve imkan tanıyarak eksik harcın tamamlatılması suretiyle yargılama devam edilmesi gerekirken bu husus yerine getirilmeksizin yazılı şekilde hüküm tesisi de doğru olmamış tenkitle yetinilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 09/10/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.