Hukuk Genel Kurulu 2013/1764 E. , 2015/1037 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Gelendost (Kapatılan) Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 20/03/2012
NUMARASI : 2012/22 E-2012/69 K.
Taraflar arasındaki “tespite itiraz ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Gelendost Sulh Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 23.12.2009 gün ve 2008/122 E.- 2009/258 K. sayılı kararın incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 06.12.2010 gün ve 2010/2409 E.-2010/5892 K. sayılı ilamı ile;
(...Davacılar, ortak verdikleri 07.07.2005 günlü dilekçelerinde Gelendost İlçesi, Yeşilköy’de bulunan 108 ve 109 adalar arasında kalan kendilerine ait taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında paftasında yol olarak bırakıldığını, kendilerine ait yer olduğunu açıklamışlar, bu nedenle paftasında yol olarak bırakılan parsellerin hizasındaki taşınmaz bölümlerinin kendilerine ait parsellere ilavesi suretiyle ya da ayrı ayrı bağımsız bir parsel adı altında adlarına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı Hazine vekili, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı Y.. K..ni temsilen köy muhtarı davanın reddini istemiştir.
Mahkemece teknik bilirkişi M. U. ve A. E.’ın 26.12.2006 günlü rapor ve krokilerinde A harfiyle gösterilen taşınmaz bölümü hakkındaki davanın aynı ada son parsel numarasıyla davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, Hazine vekili ile köy tüzel kişiliği temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuki sebebine dayalı olarak TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesi gereğince açılan tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş ise de, mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır. Kadastro çalışmaları sırasında 108 ada 193 nolu parsel davacı Veli oğlu M.. K.. adına 03.10.1990 tarihinde tespit edilmiştir. Teknik bilirkişilerin krokisinde işaret ettikleri ve A harfiyle gösterilen taşınmaz bölümünün de aynı tarihte paftasında yol olarak gösterildiğinin kabulü gerekir. Davacı davayı açarken diğer 4 arkadaşıyla birlikte Gelendost Kadastro Mahkemesinde zilyetliğe dayalı tescil isteğinde bulunmuş, uyuşmazlık konusu taşınmaz bölümlerinin paftasında yol olarak gösterilmiş bulunması ve Kadastro Mahkemesinin görevli bulunmaması nedeniyle dosyanın görevsizlikle Gelendost Sulh Hukuk Mahkemesine süresinde aktarıldığı belirlenmiştir. Daha sonra ayırma kararı verilerek birlikte dava açan davacıların davaları ayrı ayrı esaslara kaydedilip davanın yürütüldüğü görülmüştür. Dava dilekçesine göre, davacının kazanmayı sağlayan zilyetliğe dayalı olarak davayı açtığı belirlenmiştir. Herhangi bir vergi ve tapu kaydına dayandığını açıklamamıştır. Dilekçenin deliller kısmında keşif, sair deliller denilmek suretiyle açıklamada bulunmuştur. Bu bakımdan davanın TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesi gereğince açıldığının kabulü gerekmektedir. Kadastro işleminin yapılmasıyla kadastrodan önceki kazanmayı sağlayan 20 yıllık süre kesintiye uğrar ve kadastro tespitinden sonra başlayacak süreye eklenmez. Taşınmazın paftasında yol olarak gösterildiği 1990 yılından itibaren 20 yıllık kazanma süresi yeniden işlemeye başlar.
Şu halde taşınmaz, davacıya ait 108 ada 193 sayılı parselin tespitinin yapıldığı 03.10.1990 tarihinden Kadastro Mahkemesinde davanın açıldığı 11.07.2005 tarihine kadar 20 yıllık kazanma süresinin dolmadığı belirlendiğine göre, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiş olması usul, kanun ve Yargıtay uygulamasına aykırıdır...)
gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı M.. H.. vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 16/3 maddesine göre haritasında yol olarak gösterilen kısmın aynı Kanun"un 14. maddesi ile TMK.nun 713/1 maddesine göre tescili istemine ilişkindir.
Yerel mahkemece; dava konusu yerin yol olarak tespit dışı bırakılmasına itirazla askı ilan süresinde dava açıldığı, dava konusu edilen yerde yol bulunmadığı, zilyetlikle edinim koşullarının davacı lehine oluştuğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı Hazine vekili ile davalı köy temsilcisinin temyizi üzerine Özel Dairece; yukarıda başlık bölümünde yer alan gerekçe ile karar bozulmuş, mahkemece davanın kabulüne ilişkin hükümde direnilmiştir.
Hükmü davalı Hazine vekili temyiz etmiştir.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşme sırasında, işin esasının incelenmesinden önce temyize konu kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; dolayısıyla temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca mı yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak tartışılmıştır.
Bilindiği üzere; direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için, mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 429. maddesi).
Eş söyleyişle; mahkemenin yeni bir bilgi, belge ve delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek, dolayısıyla da ilk kararının gerekçesinde dayandığı hukuki olguyu değiştirerek karar vermiş olması halinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.
Somut olayda ise; yerel mahkemece bozma sonrasında 21.02.2012 tarihli oturumda Kadastro Müdürlüğüne müzekkere yazılarak 1990 yılında yapılan kadastro çalışmalarının ilan edilip edilmediği ile bu çalışmaların ne zaman kesinleştiği hususları sorulmuş, ilgili müdürlükça gönderilen 02.03.2012 tarihli müzekkere cevabı dosya içerisine alınarak yapılan yargılama sonunda direnme olarak adlandırılan karar verilmiştir.
Mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı; bozma sonrası araştırma yapılarak dairece incelenmeyen müzekkere cevabı dosya içerisine alınarak verilmiş yeni hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
Hal böyle olunca; kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.
Bu nedenle, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
S O N U Ç : Yukarıda gösterilen nedenlerle davalı Hazine vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 8.HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 13.03.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.