(Kapatılan)22. Hukuk Dairesi 2011/8729 E. , 2012/2197 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA : Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteğin reddine karar vermiştir.
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı işçi, davalının yeni bir güvenlik firmasıyla anlaşma yapmasının ardından bu firmanın elemanlarından birine davacının işi öğretmesinin istendiğini, yeni elemanın işi öğrenmesinden sonra davacının ücretinin yüksek, yeni elemanın ise ücretinin daha düşük olması nedeniyle düşük ücretli yeni elemanı çalıştıracaklarını söyleyerek, davacının işine 24.03.2010 tarihinde son verilip tazminatlarının ödendiğini, davalı tarafın krizden etkilendiğini söylemesine rağmen bu durumun gerçeği yansıtmadığını belirterek feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini, boşta geçen süre ücret ve diğer haklar ile işe başlatılmama halinde ödenmesi gereken tazminatın belirlenmesini istemiştir.
Davalı vekili küresel ekonomik kriz nedeniyle 2009-2010 yılına ait gemi inşa projelerinin iptal edilmesi nedeniyle kadro azaltılmasına gidileceği için önel verilmek suretiyle davacının iş sözleşmesinin 24.03.2010 tarihinde sonlandırılacağına ilişkin fesih bildiriminin 19.02.2010 tarihinde davacıya tebliğ edildiğini, bildirimin üzerinden iki aya yakın bir zaman geçtikten sonra davanın açıldığını, davacının iş sözleşmesinin geçerli nedenle feshedildiğini ve davanın süresinde açılmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece davacının kendisine verilen fesih bildiriminde tarih bulunmadığını, fesih bildiriminin 24.03.2010 tarihinde yapıldığını, ibranamede yer alan fesihten 19.02.2010 tarihinde haberdar olduğuna ve boşta geçen günler ücreti ile iade edilmeme tazminatlarını aldığına ilişkin satırların davacının belgeyi imzalamasından sonra eklendiği ve davanın süresinde açıldığı kanaati ile keşif yapılarak bilirkişi incelemesi yaptırıldığını , ihbar önelli fesih yapılmasına karşın ihbar ücreti ödemesine ilişkin davalı tarafa soru sorulduğunu, şirketin eski çalışanı olan davacıya sözleşmesinin sonlandırılacağının daha önce tebliğ edilmesine rağmen kendisine ekonomik fayda sağlanması amacıyla ihbar öneli içinde iş arama izni verilmediğinden ihbar tazminatı ödemesinin yapıldığı belirtilmiş ve elli altı günlük ihbar öneli üzerinden tazminat hesaplaması yapıldığına ilişkin belge sunulduğunu, davacı vekilinin 19.04.2011 tarihli celsede kendisinde bulunan dosyadan çıkartılarak, mavi tükenmez kalemle atılmış ve davacının asıl imzasını taşıyan sunduğu ibranamenin dosyaya sunulan belgeden farklı olarak davacının adının altında adres bölümünün bulunmadığını davalı tarafın ekleme yaparak nasıl belge hazırladığına ilişkin çalışma yaptıklarını ve mahkemeye sunduklarını davacı göstermek için yaptığını söylemesine karşın işverence sunulmayıp, delil olarak da dayanılmayan belgenin asıl imzalı bir şekilde davacı tarafından davacı vekilinin dosyasından duruşma sırasında çıkartılarak sunulmuş olması ve davacının içeriğinden haberdar olmadığı böyle bir belgeyi tahmini cümlelerle oluşturmasının olağan olmaması nedeniyle davacının işyerinde düzenlenmiş ve sözleşmenin sonlandırıldığından 19.02.2010 tarihinde haberdar olduğunu gösterir belge hakkında ve belge içeriğinden fesih tarihinden önce davacının bilgisinin olduğu kanısına varılarak davanın reddine karar verilmiştir.
Karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık noktası davanın hak düşürücü sürede açılıp açılmadığı hususudur. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 20. maddesinin birinci fıkrasına göre iş sözleşmesi feshedilen işçi, fesih bildiriminde sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde iş mahkemesinde dava açabilir. Taraflar anlaşırlarsa işçi aynı sürede uyuşmazlığı özel hakeme götürebilir.
Bir aylık dava açma süresi hak düşürücü nitelikte olup, yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınır. Dairemizce bir aylık dava açma süresinin başlangıcı fesih iradesinin işçiye ulaştığı tarih olarak kabul edilmektedir.
İşe iade davalarında dava açma süresi önelli fesihlerde fesih bildirim tarihinde başlar. Somut olayımızda santral memuru olan 25.07.2006-24.03.2010 tarihleri arasında davalı işyerinde çalışan davacının iş sözleşmesinin; global krizin gemi inşa sanayisini etkilediği, projelerin yapımının durduğu, yapılan işin azaldığı ancak çalışan sayısının aynı kalmasının şirketi dar boğaza sürüklediği üretim kapasitesinin azalması ve personel azaltılmasına gidilmek zorunda kalındığı belirtilerek feshedildiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Davacı, tarih kısmı boş bir fesih bildirim belgesi imzaladığını ve bir örneğini de aldığını, ibraname de imzalatıldığını ancak bu ibranamenin üst kısımlarının sonradan doldurulduğunu beyan etmektedir. Dosya içerisinde bulunan fesih bildirimi incelendiğinde belgenin üzerine daha önce tebliğ yapılmış gibi 19.02.2010 tarihinin yazıldığı, ibranamenin üst kısmına ise "24.03.2010 tarihinden geçerli olmak üzere iş kanununun 17 ve 18. maddesi gereğince iş akdinin feshedildiğini 19.02.2010 tarihinde öğrenmiş bulunmaktayım. " şeklinde ibare eklenmek sureti ile dava açma süresinin geçirilmeye çalışıldığı izlenimi doğmaktadır. İşçiyi yanıltıcı nitelikteki fesih bildirim ve ibraname tebliğ tarihinin hak arama yolunu açacak şekilde işçinin lehine yorumlanması iş hukukunun işçiyi koruma özelliğinin gereğidir. Davanın süresinde açıldığı kabulü gerekmektedir. Dosya içerisinde mahkemece deliller toplanmış keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmıştır. Bilirkişi raporunda "davacının işyerindeki üretimin artış veya azalışından etkilenmeyecek bir pozisyonda çalışıyor olması ve çalıştığı kadronun sona erdirilmeyip fesihten sonra aynı kadroya yeni eleman alınmış olması, feshi önlemek için ücretsiz izin, fazla çalışmaları kaldırma, yıllık izinleri kullandırma, ücret indirimi ve kısmi çalışma gibi yöntemlerin hiç birine başvurmaması nedeniyle işverenin aldığı kararda tutarlı olmadığı, feshe son çare olarak başvurmadığı " belirtilmiştir. Mevcut deliller doğrultusunda feshin geçerli nedene dayanmadığı ve davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle reddi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Belirtilen nedenlerle, 4857 sayılı İş Kanunu"nun 20. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, hükmün bozulmak suretiyle ortadan kaldırılması ve aşağıdaki gibi karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda belirtilen nedenlerle;
1-Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,
2-İşverence yapılan FESHİN GEÇERSİZLİĞİNE,
3-Davacının yasal sürede işe başvurmasına rağmen, işverenin süresi içinde işe başlatmaması halinde ödenmesi gereken tazminat miktarının fesih nedeni ve kıdemi dikkate alınarak 4 aylık ücreti olarak belirlenmesine,
4-Davacının işe iade için işverene süresi içinde başvurması halinde hak kazanılacak olan ve kararın kesinleşmesine kadar doğmuş bulunan en çok dört aylık ücret ve diğer haklarının davacıya ödenmesi gerektiğinin belirlenmesine, davacının işe başlatılması halinde varsa ödenen ihbar ve kıdem tazminatının bu alacaktan mahsubuna,
5-Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
6-Davacı vekille temsil edildiğinden, karar tarihinde yürürlükte olan tarifeye göre 1.200,00 TL vekâlet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan 91,05 TL yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, davalının yaptığı yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
8-Peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, kesin olarak 17.02.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.