10. Hukuk Dairesi 2012/1358 E. , 2012/6527 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, 506 sayılı Yasanın 92. maddesine aykırı olarak yersiz ödenen aylık ve gelirlerin tahsiline yönelik icra takibine, yapılan itirazın iptali ile inkâr tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyularak, yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Hükmüne uyulan, Dairemizin 19.01.2010 tarihli bozma ilamında; özetle, 01.04.1977 tarihi itibariyle ... yaşlılık aylığı bağlanan davalıya, 02.09.1985 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu ölen oğlundan dolayı 15.09.1985 tarihi itibariyle iş kazası geliri bağlanarak, 19.08.2005 tarihine kadar her iki dosya üzerinden tam ödeme yapılması nedeniyle takibe ve davaya konu edilen 4334,27 TL yersiz ödemeye meydan verildiğinin ileri sürüldüğü, her iki tahsis dosyasına ilişkin beyan ve taahhüt belgesinin araştırılıp dosyaya konulmadığı, davaya konu yersiz ödeme tutarının 506 sayılı Yasanın 92. maddesi kapsamında bilirkişi marifetiyle saptanıp, miktarının, davaya konu tutarla aynı olup olmadığının belirlenmediği, aylık ve gelirden kaynaklanan yersiz ödemeleri iade yükümünün 5510 sayılı Yasanın 96. maddesi hükmü uyarınca belirlenmesi gereği üzerinde durulmadığı, beyan ve taahhüt belgelerinin içeriğine göre iyi ya da kötü niyetli olan davalının Borçlar Kanununun 63. maddesine göre asıl alacak ve faiz yönünden iade yükümünün kapsamının irdelenip belirlenmediğine işaret edilmiştir.
Bozma sonrası yapılan yargılama sürecinde beyan ve taahhüt belgelerinin celbi yönünde müzekkere düzenlenmiş ise de, Kurum cevabi yazısında sadece tahsis belgeleri gönderilmiş olup, beyan ve taahhüt belgelerine ilişkin bir açıklamada bulunulmamış, mahkeme de bu yönde tekrar araştırma yapmamıştır. Bozma sonrası alınıp, hükme dayanak kılınan; bilirkişi raporunda ise, davalının, Kuruma, yaşlılık aylığı almadığına dair herhangi bir belge vermediği ve iyi niyetli olan davalının 15.09.1985-19.08.2005 döneminde fazla ödenen aylıkları iade yükümünün bulunmadığı, aksi halde 5510 sayılı Yasanın 96. maddesi hükmüne göre anılan dönemde Kurum alacağı 4.105,65 TL olup takibin bu miktar üzerinden devamı gerektiği belirtilmiştir. Mahkeme de, iyi niyetli olan davalının ödenen aylıkları tükettiğini ve Borçlar Kanununun 63. maddesi uyarınca iade yükümünün bulunmadığını gerekçe göstererek davanın reddine karar vermiştir.
Mahkemece, bozmaya uyulduğuna göre, bozma gereklerine uygun olarak yargılama yapma ve hüküm verme zorunluluğu doğar. Yapılacak iş, öncelikle beyan ve taahhüt belgelerinin bulunup bulunmadığı titizlikle araştırılıp kesin olarak açıklığa kavuşturmalı, anılan belgelerin bulunmadığının saptanması halinde ise Borçlar Kanununun 63. maddesinin uygulama imkanınının bulunmadığı gözetilerek davalının iade yükümünün 5510 sayılı Yasanın 96/b maddesine göre belirlenmesi gerektiği kabul edilmelidir. 5510 sayılı Yasanın anılan maddesi ise fazla veya yersiz olarak yapıldığı tespit edilen bu Kanun kapsamındaki her türlü ödemelerin; "Kurumun hatalı işlemlerinden kaynaklanmışsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla beş yıllık sürede yapılan ödemeler toplamı, ilgiliye tebliğ edildiği tarihten itibaren üç ay içinde yapılacak ödemelerde faizsiz, üç aylık sürenin dolduğu tarihten sonra yapılacak ödemelerde ise bu süre sonundan, itibaren hesaplanacak olan kanunî faizi ile birlikte, ilgililerin Kurumdan alacağı varsa bu alacaklarından mahsup edilir, alacakları yoksa genel hükümlere göre geri alınır...” hükmünü içermektedir. Bilirkişi marifetiyle, bu belirleme yapılırken 25 Şubat 2011 gün ... sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 13.02.2011 tarih 6111 sayılı Kanunun 44. maddesi ile 5510 sayılı Kanunun 96 ncı maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan “üç ay” ibaresinin “yirmidört ay” ve “üç aylık” ibaresinin “yirmidört aylık” şeklinde değiştirildiği hususu gözden uzak tutulmamalıdır.
O halde; davacı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, 03.04.2012 gününde oy birliğiyle karar verildi.