10. Hukuk Dairesi 2011/1102 E. , 2012/6489 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, iş kazasında sürekli işgöremezlik durumuna giren sigortalıya bağlanan gelirler ile yapılan giderlerin, ilk davadan kalan kusur farkının 506 sayılı Kanunun 10 ve 26. maddeler uyarınca tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği üzere davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalılar tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Davanın yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanunun 10. maddesi yönünden bir değerlendirme yapılmadan hüküm kurulmuştur.
506 sayılı Kanunun 10. maddesinin 26. maddeye göre uygulama önceliği bulunduğu dikkate alınarak, inşaat işinde çalıştırılan sigortalıların aynı gün, diğer sigortalıları işe başlatmadan önce, (işverenin) işe giriş bildirgesini Kuruma doğrudan vermek veya posta ile iadeli-taahhütlü gönderilmekle yükümlü bulunduğuna ilişkin 506 sayılı Kanunun 9. maddesinde 4447 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik karşısında, davada 10. madde şartlarının oluşup oluşmadığı araştırılmalıdır. Varılacak sonuca, göre, şayet 10. madde koşulları oluşmuş ise işverenin, Kurumun rücu alacağından 10. maddeye göre, (işveren) kusuruna Borçlar Kanununun 43 ve 44. maddeleri uyarınca sigortalıya atfedilen %50 kusurun %50’sinden az olmamak üzere kusur ilavesi ile bulunacak miktar ve taleple bağlılık ilkesi göz önüne alınarak rücu alacağına hükmedilmelidir.
2- Kabule göre;
506 sayılı Yasanın 10. maddesine dayalı tazmin sorumluluğu hâlinde dahi, aynı Yasanın 26. maddesine ilişkin davalardaki tazmin sorumluluğunun sınırlanması kuralının kıyas yoluyla uygulanması gerektiği, ancak 10. maddenin öngördüğü sorumluluk hâlinin 26. maddeye oranla farklı ve daha ağır bir sorumluluk hâlini öngörmüş olması nedeniyle, işverenin 506 sayılı Kanunun 9 ve 10. maddesi kapsamındaki sorumluluk sınırını oluşturan miktar belirlenirken, işveren ve kusurlu üçüncü kişinin kusur oranları toplamına, sigortalının muterafik kusurunun takdir edilecek bir kesimi de dahil edilerek hesaplama yapılması, Yargıtay’ın konuya ilişkin yerleşik içtihatlarının gereğidir. Ayrıca davanın Borçlar Kanunu’nun 51. maddesinde düzenlenen teselsül hükümleri doğrultusunda açıldığı hâllerde, birlikte sorumlu olanların müşterek kusurla hareket etmemiş olmaları nedeniyle, kusurlu üçüncü kişilerin, 506 sayılı Yasanın 26/2. maddesine uygun olarak, kusur sorumluluğu dahilinde belirlenen miktardan müteselsilen sorumlu olacağı, münhasıran 10. maddeden kaynaklanan sorumluluğun ise işverene ait olacağı zorunluluğu göz önünde tutulmalıdır.
Dairemizin 08.02.2010 gün ve 14936-1256 sayılı onama ilamı ile kesinleşen ilk rücü dosyasında, 10. madde koşullarının gerçekleştiği, davalıların toplam %90, kazalının %10 kusurlu bulundukları, hükmün ise %25 isteme göre belirlendiği anlaşılmaktadır. İşbu dosyada ise, davalılardan işveren ....kusuruna 10. madde sebebiyle, Borçlar Kanununun 43 ve 44. maddeleri uyarınca sigortalıya atfedilen %10 kusurun %50’si oranında (%5) kusur ilavesi ile diğer davalıların kusur oranları da göz önüne alınarak toplam %95 kusur oranı üzerinden bulunacak miktardan, diğer davalıların ise, 26. madde kapsamında ve teselsüle dayanan davada toplam %90 oranı dikkate alınarak sorumlu olacağı kabul edilmiştir.
Bu durumda, işbu dosya sebebiyle yapılacak değerlendirmede, Hukuk Genel Kurulunun 07.05.2008 gün ve ...sayılı ilamında da belirttiği üzere, sigortalı veya hak sahiplerine bağlanan gelirde meydana gelen her artış ya da değişikliğin ayrı bir olgu niteliğinde bulunup, ilk peşin değerli gelir ile artışlar nedeniyle açılan ilk rücu davasının kesinleşmiş olmasının, ilk peşin değerli gelirin (ilk davada hüküm altına alınmayan) kusur farkı nedeniyle kesin hüküm engeli oluşturmayacağı da dikkate alınarak, davalıların toplam %65 kusur farkından kaynaklanan Kurum alacağından müştereken müteselsilen, %5 kusur farkından kaynaklanan Kurum alacağından ise davalılardan işveren ...münhasıran sorumlu olduğu, taleple bağlılık ilkesiyle birlikte gözetilmelidir.
Mahkemenin, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki esaslar doğrultusunda yargılama yaparak elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, yazılı şekilde, özellikle işveren davalı yönünden mükerrer ödemeye yol açacak şekilde hüküm tesisi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, 03.04.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.