Esas No: 2020/17475
Karar No: 2022/18129
Karar Tarihi: 27.09.2022
Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2020/17475 Esas 2022/18129 Karar Sayılı İlamı
4. Ceza Dairesi 2020/17475 E. , 2022/18129 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Hakaret
KARAR
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede, başkaca nedenler yerinde görülmemiştir. Ancak,
1-Başka suçtan farklı yargı çevresindeki ceza infaz kurumunda hükümlü olduğu anlaşılan sanığın, savunmasında duruşmadan bağışık tutulma talebi bulunmaması karşısında, hükmün verildiği 06/11/2015 tarihli son oturumda SEGBİS yoluyla veya bizzat duruşmada hazır bulundurulması sağlanıp, yüzüne karşı karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yokluğunda mahkumiyetine hükmedilmesi suretiyle, CMK'nın 193 ve 196. maddelerine aykırı davranılarak savunma hakkının kısıtlanması,
2- Kabule göre de;
5237 sayılı TCK'nın 61. maddesi uyarınca temel ceza belirlenirken söz konusu maddenin birinci fıkrasında yedi bent halinde sayılan hususlar ile dosyaya yansıyan bilgi ve kanıtlar birlikte değerlendirilip, denetime olanak verecek şekilde ve somut gerekçeler de gösterilmek suretiyle ilgili kanun maddesindeki alt ve üst sınırlar arasında takdir hakkı kullanılırken alt sınırdan veya makul bir oranda uzaklaşılarak temel cezanın belirlenmesi yerine, kanun maddesinde yer alan ifadelerin tekrarlanarak temel cezanın üst sınırdan belirlenmesi suretiyle aynı Kanun'un 3/1. maddesinde düzenlenen orantılılık ilkesine muhalefet edilmesi,
Kanuna aykırı ve sanık ...’un temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye uygun olarak HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 27/09/2022 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
(Muhalif Üye) (Muhalif Üye)
KARŞI OY
Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye yönelik olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda nispi olup, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir. Kamu görevlileri veya sivil vatandaşa yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövmek fiilini oluşturması gerekmektedir.
Hakaret suçu Anayasanın 24 ile 30. maddeleri ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 9 ve 10. maddelerinde düzenlenen ifade hürriyetinin ve Anayasanın 74. maddesinde düzenlenen şikayet hakkının sınırlarını oluşturmaktadır. Suçu oluşturan eylem bakımından failin ifade hürriyeti, dilekçe hakkı, mağdur yönünden ise onur, şeref ve saygınlığı ile din, vicdan ve kanaat hürriyetine ilişkin temel kişilik hakları çatışmaktadır. Uyuşmazlığın çözümü, sözü edilen karşılıklı hakların dengelenmesini gerektirmektedir. Ancak, ileri sürülen bir düşünceyle bağlantısı bulunmayan, esasında düşünce açıklaması yada şikayet hakkı vasfında da görülemeyen sövme niteliğindeki fiillerin ifade özgürlüğünden yararlanamayacağı açıktır.
Ceza Genel Kurulu’nun 14/10/2008 gün ve 170-220 sayılı kararında da belirtildiği üzere; hakaret fiilinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin şeref, haysiyet ve namusu, toplum içindeki itibarı, diğer fertler nezdindeki saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Somut bir fiil ya da olgu isnat etmek veya sövmek şeklindeki seçimlik hareketlerden biri ile gerçekleştirilen eylem, bireyin onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte ise hakaret suçu oluşacaktır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), içtihatlarında Sözleşme bağlamında ulusalüstü insan hakları hukukunu yorumlarken, kamu görevlilerinin görevlerini yerine getirirken fonksiyonlarını etkilemeyi ve saygınlıklarına zarar vermeyi amaçlayan aşağılayıcı saldırılara karşı korunmalarının zorunlu olduğunu (AİHM Busuioç-Moldova kararı, 2004, prg. 64), bununla birlikte görevlerini yerine getirirken icra ettikleri eylem ve sözlerine yönelik eleştirilere karşı daha fazla hoşgörü göstermeleri gerektiğini (bkz; AİHM Steur-Hollanda kararı, 2003, prg. 39) belirtmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ayrıca, fiil isnadına dayanmayan ve ispat gerektirmeyen değer yargılarından ibaret sözlerin sarsıcı olsa bile eleştiri hakkı, şikayet hakkı ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilebileceğini kabul etmektedir (bkz; AİHM Hriko- Slovakya kararı, 2004, prg. 40, 45; Jeruselam-Avusturya kararı, 2001, prg. 44; Sokolovyski-Polonya kararı, 2005, prg. 47; Paturel-Fransa kararı, 2005, prg. 37; Hajris/Boylş/Bates/Buckley, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Hukuku, Ankara 2013, sy.518-520).
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; olay tarihinde sanığın hüküm fıkrası tefhim edildikten sonra şartla tahliyesinin geri alınmasına sebep olan suçu işlemediğini, buna ilişkin delillerin dikkate alınmadığını izah etmeye çalıştığı, bunun üzerine mahkeme başkanı olan mağdurun anılan suç ile ilgili yargılamanın tamalanarak Yargıtay tarafından onanarak kesinleştiği, mahkeme heyetinin yaptığı yargılamanın ise mukayese yargılamasına ilişkin olduğunu ifade ettiği sırada sanığın, mahkeme başkanı olan mağdura hitaben “siz bu gün sinirlisiniz herhalde bende sinirliyim, öyle kafana göre caz cuz yapma, senden mi korkacağız lan” diyerek hakaret suçunu işlediği gerekçesiyle sanığın sanığın mahkumiyetine karar verilmiş ve sayın çoğunluk tarafından hakaret suçu sabit görülerek savunma hakkının kısıtlanması ve temel cezanın üst sınırdan verilerek orantılılık ilkesine muhalefet edilmesi gerekçesiyle bozma kararı verilmiş ise de; sayın çoğunluğun hakaret suçunun oluştuğuna ilişkin görüşüne katılmıyorum.
Sonuç:
Somut olayımızda sanığın mağdura hitaben “siz bu gün sinirlisiniz herhalde bende sinirliyim, öyle kafana göre caz cuz yapma, senden mi korkacağız lan” şeklindeki sözlerin ifade edildiği yer, konu, amaç ve içerikleri itibariyle mağdurun onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmayıp nezaket dışı ve kaba söz niteliğinde olduğu bu nedenle hakaret suçunun unsurlarının oluşmadğı, yerel mahkemenin mahkumiyet kararının sanığın hakaret suçundan beraatine karar verilmesi gerekçesiyle bozulması düşüncesiyle sayın çoğunluğun görüşüne iştirak etmiyorum.
KARŞI OY
Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye yönelik olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda nispi olup, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir. Kişilere yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref, ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövmek fiilini oluşturması gerekmektedir.
Yargılamaya konu somut olayda; sanığın mağdura yönelik olarak söylemiş olduğu “siz bu gün sinirlisiniz herhalde bende sinirliyim, öyle kafana göre caz cuz yapma, senden mi korkacaz lan” şeklindeki sözlerinde yer alan “caz cuz yapma” deyiminin TDK sözlüğünde “boş konuşmak, gevezelik etmek” anlamında kullanıldığı, sanığın tüm sözleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde ise; mağdurun onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmayıp, nezaket dışı ve kaba söz niteliğinde olduğu ve hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığı, yerel mahkemenin mahkumiyet yönündeki kararının diğer sebeplerin yanında bu gerekçe ile de bozulması düşüncesiyle çoğunluk görüşüne iştirak etmiyorum.
ÜYE