Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2013/1465
Karar No: 2015/1002
Karar Tarihi: 11.03.2015

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2013/1465 Esas 2015/1002 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2013/1465 E.  ,  2015/1002 K.
  • MADDİ TAZMİNAT DAVASI
  • SEBEPSİZ ZENGİNLEŞME
  • BAYİLİK SÖZLEŞMESİ
  • DAVANIN ESASTAN REDDEDİLMESİ
  • NİSPİ VEKALET ÜCRETİ
  • HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU (HMK) (6100) Madde 114

"İçtihat Metni"

Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 14.Asliye Ticaret Mahkemesince davanın reddine dair verilen 09.05.2011 gün ve 2010/793 E.-2011/266 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 28.03.2012 gün ve 2011/13188 E.-2012/5207 K. sayılı ilamı ile;
(...Davacı vekili, taraflar arasında akdedilen bayilik sözleşmesi kapsamında işletmeye konu istasyon üzerinde davalı yanca müvekkili yararına onbeş yıl süreli intifa hakkı tesis edildiğini ve müvekkilince davalıya 263.000 TL. intifa bedeli ödenmiş ise de rekabet kurulu tebliği ve kararları çerçevesinde sözleşmenin grup muafiyeti dışında kalarak sona erdiğini, müvekkilinin bedelini peşin olarak ödediği intifa süresinin tamamını kullanamadığını belirterek, kullanılamayan bakiye intifa süresine kıstelyevm usulü hesaplama sonucunda isabet eden 175.301.33 TL. intifa ivazını iktisap ettiği tarihten itibaren ayrıca bu bedelin dava tarihine kadar davalı yedinde kaldığı süre içinde davalının elde ettiği semerelerin karşılığı olarak da 111.598.79 TL.’nin dava tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda avans faizi ve KDV’siyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; yanlar arasında akdedilen sözleşmeyle onbeş yıl süreli intifa hakkı konulduğunu ve bu sürenin henüz dolmadığı gibi bayilik sözleşmesinin akdedildiği 01.02.2008 tarihi gözetildiğinde beş yıllık muafiyet süresinin de dolmadığını, davacı yanca intifanın terkin edilmediğini bildirerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece; somut olayda taraflar arasında akdedilen bayilik ve intifa sözleşmesinin dava açıldığı tarihte halen yürürlükte olup, Rekabet Kurulu kararıyla geçersiz hale gelmediği gibi sebepsiz zenginleşme olgusunun da dava tarihi itibariyle gerçekleşmediği ve böylece davanın erken açıldığından bahisle reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1) Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2) Mahkemece verilen ret kararının dava şartlarının yokluğuna ilişkin olmayıp davanın esasına yönelik bulunması nedeniyle; yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri gözetilerek davalı yararına nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde maktu avukatlık ücretine karar verilmesinde isabet görülmemiştir...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Davalı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, sebepsiz zenginleşme hukuksal nedenine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili, taraflar arasında akdedilen bayilik sözleşmesi kapsamında işletmeye konu istasyon üzerinde davalı yanca müvekkili yararına on beş yıl süreli intifa hakkı tesis edildiğini ve müvekkilince davalıya 263.000.- TL. intifa bedeli ödenmiş ise de Rekabet Kurulu tebliği ve kararları çerçevesinde sözleşmenin grup muafiyeti dışında kalarak sona erdiğini, müvekkilinin bedelini peşin olarak ödediği intifa süresinin tamamını kullanamadığını belirterek, kullanılamayan bakiye intifa süresine kıstelyevm usulü hesaplama sonucunda isabet eden 175.301.33.- TL. intifa ivazını iktisap ettiği tarihten itibaren ayrıca bu bedelin dava tarihine kadar davalı yedinde kaldığı süre içinde davalının elde ettiği semerelerin karşılığı olarak da 111.598.79.- TL.’nin dava tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda avans faizi ve KDV’siyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; yanlar arasında akdedilen sözleşmeyle on beş yıl süreli intifa hakkı konulduğu, bu sürenin henüz dolmadığı gibi bayilik sözleşmesinin akdedildiği 01.02.2008 tarihi gözetildiğinde beş yıllık muafiyet süresinin de dolmadığını, davacı yanca intifanın terkin edilmediğini bildirerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece; somut olayda taraflar arasında akdedilen bayilik ve intifa sözleşmesinin dava açıldığı tarihte halen yürürlükte olduğu, Rekabet Kurulu kararıyla geçersiz hale gelmediği gibi sebepsiz zenginleşme olgusunun da dava tarihi itibariyle gerçekleşmediği ve böylece davanın erken açıldığı gerekçesi ile davanın reddine ve davalı lehine maktu vekalet ücreti takdirine karar verilmiştir.
Taraf vekillerinin temyizi üzerine Özel Dairece hüküm, yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel mahkeme; hukuki yararın açıkça dava şartları arasında sayıldığı, erken açılan davanın reddi kararının alacak istenebilir hale geldiğinde yeniden açılabileceği, kesin hüküm oluşturmayacak esastan bir ret kararı değil, usule ilişkin bir ret kararı olduğundan maktu vekalet ücretini geçmemek üzere vekalet ücreti takdir edilmesi gerektiği gerekçesi ile önceki kararda direnmiştir.
Direnme kararını davalı vekili temyize getirmektedir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davanın esastan mı yoksa dava şartı yokluğu nedeniyle usulden mi reddine karar verildiği; varılacak sonuca göre davalı yararına maktu vekalet ücreti mi, nispi vekalet ücreti mi takdir edileceği noktasında toplanmaktadır.
Davacının dava hakkına sahip olması, dava açabilmesi için yeterli değildir. Bundan başka, davacının dava açmakta hukuki bir yararının bulunması gerekir; yani, dava hakkı, hukuki yarar ile sınırlıdır. Dava açmakta hukuki yararı olmayan kişi, Devletin mahkemelerini gereksiz yere uğraştıramaz. Bu, hukuki korunma (himaye) ihtiyacı olarak da adlandırılmaktadır. Yani, davacının mahkemeden hukuki korunma istemesinde, korumaya değer bir yararı olmalıdır.
Dava şartları, medeni usul hukukuna ait bir kurum olup, amacı, bir davanın esası hakkında incelemeye geçilebilmesi için gerekli bütün şartları ve bunların incelenmesi usulünü tespit etmek, böylece davaların daha çabuk, basit ve ekonomik bir şekilde sonuçlanmasına yardımcı olmaktır.
Mahkemenin, davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi (davayı esastan inceleyebilmesi) için varlığı veya yokluğu gerekli olan haller, dava (yargılama) şartlarıdır. Davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi için varlığı gerekli hallere, olumlu dava şartları (görev, hukuki yarar gibi); yokluğu gerekli hallere ise olumsuz dava şartları denilmektedir (kesin hüküm gibi).
Dava şartları, dava açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esası hakkında inceleme yapabilmesi (davanın esasına girebilmesi) için gerekli olan şartlardır. Buna davanın dinlenebilmesi şartları da denir.
Dava şartlarından biri olmadan açılan dava da açılmış (var) sayılır, yani derdesttir. Ancak mahkeme, dava şartlarından birinin bulunmadığını tespit edince, davanın esası hakkında inceleme yapamaz; davayı dava şartı yokluğundan (usulden) reddetmekle yükümlüdür.
Dava şartlarının bulunup bulunmadığı davada hakim tarafından kendiliğinden (re’sen) gözetilir; taraflar bir dava şartının noksan olduğu davanın görülmesine (esastan karara bağlanmasına) muvafakat etseler bile, hakim davayı usulden reddetmekle yükümlüdür.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 114/h maddesinde, hukuki yarar açıkça dava şartları içerisinde sayılmıştır.
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7. maddesi “Görevsizlik, yetkisizlik, dava ön şartlarının yokluğu veya husumet nedeniyle davanın reddinde, davanın nakli ve açılmamış sayılmasında ücret” başlığını taşımakta; maddenin 2.fıkrasında ise “davanın dinlenebilmesi için kanunlarda öngörülen ön şartın yerine getirilmemiş olması ve husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde, davanın görüldüğü mahkemeye göre tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmolunur” düzenlemesi bulunmaktadır.
Şu hale göre tarifenin açıklanan 7/2.maddesi hükmü gereğince; konusu para veya para ile değerlendirilmesi mümkün bulunan bir şey olan davanın dava şartlarından birinin bulunmaması (noksan olması) nedeniyle usulden reddine ilişkin kararda, vekalet ücreti nispi tarifeye göre takdir edilir; ancak bu nispi vekalet ücretinin miktarı, maktu vekalet ücretini geçemez.
Bu noktada eldeki davada işin esasına girilerek karar verilip verilmediği hususunun aydınlığa kavuşturulması önem taşımaktadır. Çünkü, mahkemece işin esasına girilip inceleme yapılarak esastan karar verildiğinin anlaşılması durumunda nispi vekalet ücreti verilmesi gerekecektir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı ile davalı arasında bayilik sözleşmesi düzenlendiği, bu sözleşme kapsamında davalıya ait taşınmaza 07.12.2007 tarihinde 15 yıl süre ile davacı yararına intifa hakkı kurulduğu hususlarında taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Davacı eldeki dava ile, Rekabet Kurulu’nun 12.03.2009 tarihli genelge ile haksız rekabet kapsamında değerlendirdiğinden anlaşmaları 5 yıl süre ile sınırladığı gerekçesi ile fazla süreye ilişkin önceden yapılan ödemelerin iadesini talep etmiştir.
Mahkemece, taraflar arasındaki sözleşmenin dava tarihi itibariyle devam ettiği, sözleşmenin feshi şartlarının gerçekleşmediği, tarafların fesih iradelerini bildirmedikleri, dolayısı ile henüz sözleşme ayakta ve taraflar arasında geçerli iken verilenlerin iadesinin istenemeyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Görüldüğü üzere, mahkemece yapılan bu değerlendirme işin esasına yönelik bir değerlendirme olup, doğrudan dava şartı yokluğu nedeniyle usulden verilmiş bir ret kararı niteliğinde değildir.
Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.02.2013 gün ve 2012/19-721 E., 2013/290 K.; 25.09.2013 gün ve 2013/19-1298 E., 2013/1408 K.; 13.11.2013 gün ve 2013/19-220 E., 2013/1573 K.; 13.11.2013 gün ve 2012/19-331 E., 2013/1562 K.; 13.11.2013 gün ve 2013/19-332 E., 2013/1563 K.; 06.12.2013 gün ve 2013/19-396 E. 1655 K.; 19.02.2014 gün ve 2013/19-587 E. 2014/125 K.; 05.11.2014 gün ve 2014/19-763 E. 2014/856 K.; 05.11.2014 gün ve 2014/19-952 E. 2014/857 K ile 30.04.2014 gün ve 2013/19-1609 E. 2014/562 K. sayılı ilamlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
Bu durumda, mahkemece verilen karar esastan verilmiş bir ret kararı niteliğinde olduğundan, yargılamada kendisini vekil ile temsil ettirmiş davalı yararına hüküm tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince nispi vekalet ücreti verilmesi gerekir.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında bir kısım üyelerce yerel mahkeme kararının yerinde olduğu somut olayda, AAÜT’nin 7/2 maddesi gereğince vekalet ücreti taktirinde bir isabetsizlik bulunmadığı, mahkeme kararının onanması gerektiği görüşü savunulmuşsa da, bu görüş yukarıda belirtilen nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
Yerel mahkemece hatalı değerlendirme ile dava şartı yokluğundan ret kararı verildiği gerekçesi ile davalı yararına maktu vekalet ücreti verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu itibarla; Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “ Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 11.03.2015 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi