7. Ceza Dairesi 2021/19992 E. , 2021/17944 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : 556 sayılı KHK"ya muhalefet
HÜKÜM : 5271 sayılı CMK"nun 223/8. maddesi gereğince kamu davasının düşmesine
Yerel mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya okunduktan sonra Türk Milleti adına gereği görüşülüp düşünüldü;
Marka hakkı sahibi ... firmasının sanık hakkında hukuken geçerli bir şikayetinin bulunmadığı gözetilerek, davaya katılma ve hükmü temyize yetkisi olmayan şikayetçi vekilinin vaki temyiz inceleme isteğinin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK"nun 317. maddesi gereğince isteme aykırı olarak REDDİNE, 21/12/2021 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
(M)
KARŞI OY
Antalya 3. Asliye Ceza Mahkemesinin duruşma açmaksızın tensip zaptıyla vermiş olduğu katılanlık sıfatının kaldırılmasına ve sanık hakkındaki davanın TCK’nun 73/1, CMK’nun 223/8. maddesi gereğince düşmesine dair kararının, katılanlık sıfatı kaldırılan şirket vekili tarafından temyizi üzerine heyetimizin sayın çoğunluğu “davaya katılma ve hükmü temyize yetkisi olmayan şikayetçi vekilinin vaki temyiz inceleme isteğinin reddine” karar vermiştir.
Ceza Muhakemesi Kanununun Kanun yollarına başvurma hakkı başlıklı 260. maddesi: “Hâkim ve mahkeme kararlarına karşı Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık ve bu Kanuna göre katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar için kanun yolları açıktır.” şeklindedir.
Yerel Mahkemece duruşma açılmaksızın tensip zaptıyla verilen katılan sıfatının kaldırılmasına dair karar sonucu itibarıyla CMK’nun 260. maddesinde sayılan katılma isteğinin reddi mahiyetinde bir karardır. Aynı sonuçları doğurur. Öncelikle şikayetçi vekilinin temyizinin, katılma isteğinin yerel Mahkemece kaldırılması doğrultusunda verdiği karar yönüyle Dairemiz heyetince incelenmesi gereklidir.
Dairemiz katılma isteğinin reddi mahiyetinde karar yönüyle temyiz incelemesi yaptığı takdirde, yerel Mahkemece verilen kararın duruşma açılmaksızın tensip zaptıyla verilip verilemeyeceği sorunu ortaya çıkacaktır.
CMK’nun 223. maddesinde beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkumiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararları hükümdür denilmektedir. İddianame ile açılan bir davanın duruşma yapılmadan karara bağlanması CMK’nun 223. maddesine göre verilecek hükümler yönünden mümkün olmadığı gibi, daha önce Yargıtay denetiminden geçen bir kararın duruşma açılmaksızın verilmesi de CMK’nun 307/1-2 maddelerine de aykırılık teşkil edecektir. CMK’nun 307/1. maddesinde, Yargıtaydan verilen bozma kararı üzerine ilk derece mahkemesinin ilgililere bozmaya karşı diyeceklerini sorması gerektiği açıkça vurgulanmıştır. Yine CMK’nun 307/2 maddesinde taraflara davetiye tebliğ edilmesi, duruşmaya gelmemeleri halinde belli şartlar altında davanın yokluklarında karara bağlanabileceği anlatılmış olup, bu düzenlemeden anlaşılacağı üzere duruşma açılarak karar verilmesi zorunluluğu ortadadır.
Mahkemenin tensiple karar vermesi, CMK’nun 188/1. maddesine göre duruşmada Cumhuriyet Savcılarının hazır bulunması gerektiğine dair düzenlemeye de aykırıdır. Tensiple verilen karara Cumhuriyet Savcısının katılabilmesi söz konusu değildir.
CMK’nun 182. maddesine göre duruşma herkese açıktır. Duruşmaların açık yapılması ilkesinden mahkemelerce yapılan yargılamalara herkesin katılıp duruşmayı izleyebileceği sonucu çıkar. Tensiple verilen bir karar kimseye açık olmadığı için, mahkemenin bu şekilde hüküm vermesi CMK’nun 182. maddesinin de açık ihlali mahiyetindedir.
Yukarı paragraflarda anlattığım gerekçelerle, şikayetçi vekilinin temyizinin, katılma isteğinin reddi mahiyetindeki karar yönünden Dairemizce incelenmesi ve bu kararın duruşma açılmaksızın verilemeyeceği noktasından hareketle bozulması gerektiğini düşündüğümden, heyetimizin sayın çoğunluğunun şikayetçi vekilinin temyiz isteğinin CMUK’nun 317. maddesi gereğince reddine dair verdikleri karara katılmıyorum.