10. Hukuk Dairesi 2011/543 E. , 2012/6283 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde 25.06.2007 - 01.12.2007 tarihleri arasında çalıştığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilâmında belirtildiği şekilde davanın reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Yasanın geçici 7/1. maddesi hükmünde "Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı, 02.09.1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17.10.1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08.06.1949 tarihli ve 5434 sayılı kanunlar ile 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunun geçici 20"nci maddesine göre sandıklara tâbi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler" düzenlemesinin yer alması ve genel olarak Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı karşısında davanın yasal dayanağının 506 sayılı Kanun, giderek 79. madde olduğu kabul edilmelidir.
Anılan Yasanın 6"ncı maddesinde ifade edildiği üzere, "sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve vazgeçilemez."Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkin olduğundan, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde, re"sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
506 sayılı Yasanın 2"nci maddesinde tanımını bulan, "sigortalı" tabiri, bir hizmet akdine dayalı olarak işveren tarafından çalıştırılan kişi olup, hizmet akdinin temel unsuru, zaman ve bağımlılıktır.Başka bir deyişle, davacı belirli bir zaman içinde işverene bağımlı olarak çalışıyor ve emeğini işverene tahsis ediyor ise, bu durumda, aralarındaki ilişki, bir hizmet akdi ilişkisidir.
Kuruma bildirilmeyen sürelerde hizmet akdi ile çalışıldığına ilişkin tespit davalarında, davacı iddiasını her türlü delille ispat edebilir.
Hal böyle olunca, yukarıda belirtilen ilkeler ışığında, davacının çalışmasının gerçekliği, işin ve işyerinin kapsam ve niteliğiyle süresinin belirlenebilmesi amacıyla; 25.06.2007 tarihinden itibaren davalı işyerinde hizmet akdi ile çalıştığını iddia eden davacının, ilk başvuru tarihinden itibaren ara sıra işyerine geldiği, ufak tefek yardımlarda bulunduğu, davalı işverenin cevap dilekçesinde belirtildiğine göre, bu beyanların açıklattırılarak, çalışmanın yukarıda ifade edilen, sigortalı tabirine uyan şekilde hizmet akdi kapsamında geçip geçmediği belirlenmeli, ayrıca, davacı resmi olarak 01.12.2007 tarihinde davalı işveren yanında işe başladığına ve işe giriş bildirgesinin 29.11.2007 evrak ve işlem tarihi ile Kuruma verildiği ve 29.11.2007 tarihinde henüz kayden işe başlamamışken, davalı işveren tarafından ... verilmek üzere düzenlenen belgede davacının "eczanemde 1.000,00 YTL maaşla çalıştığı" belirtildiğinden davalı işverenden bu belgenin iddiasına göre hangi nedenle düzenlendiği sorulmalı, davacının kredi kartının teslim edildiği tarih ve kayıtlardaki adresi sorulmalı, davacının işe giriş bildirgeleri ve çalıştığı işyerleri incelendiğinde,hizmet cetvelinde 1997 yılından itibaren çalışan davacının 2002 yılı Mart ayından itibaren 4773 iş kolu ile yaz ve kış sezonlarında "Eczane" işyerlerinde çalıştığı da gözetilerek, davacının kayıtlarda gözükmeyen çalışmalarının hangi nedenlerle kayıtlara geçmediği, ya da, bildirim dışı kaldığı hususu yeterince araştırılmalı, böylece, dava konusu döneme ilişkin yeterli ve gerekli tüm soruşturma yapılarak uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip, deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmelidir.
Mahkemenin, yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda araştırma yaparak, elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ.Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 02.04.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.