10. Hukuk Dairesi 2018/2140 E. , 2020/2493 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
No : 2014/277-2015/645
Dava, aksi Kurum işlemlerinin iptali ile 02.07.2011 tarihinden itibaren ölüm geliri bağlanması gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne dair karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-10.11.1994 tarihinde vefat eden 506 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olan eşi üzerinden ölüm geliri ve ölüm aylığı alan davacının, Babası ...’in 04.04.2003 tarihinde vefatından sonra açtığı bu dava ile 02.07.2011 tarihinden itibaren eşinden almakta olduğu gelir ve aylıkların yanı sıra babasından dolayı da hak sahibi sıfatıyla ölüm geliri alması gerektiğinin tespitini istemiş, mahkemece davanın yasal dayanağının 506 sayılı yasanın 68. ve geçici 91.maddesi olduğu kabul edilerek yazılı şekilde karar verilmiş olduğu anlaşılmaktadır.
Hukuk Muhakemeleri Kanununun 26. maddesi uyarınca; "Hâkim tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir." Hükmü mevcut olup aynı Kanunun 297. maddesinin (2). Fıkrasında “hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir”, hükümleri öngörülmüş olup, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait her hangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.
Eldeki davada ise, davacının talebinin açıkça 02.07.2011 tarihinden itibaren ölüm geliri bağlanmasına yönelik olmasına rağmen, mahkemece daha önceki bir tarih olan 01.10.2008 tarihinden itibaren gelire hak kazanıldığına dair karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
2-10.11.1994 tarihinde vefat eden 506 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olan eşi üzerinden ölüm geliri ve ölüm aylığı alan davacının, babası ...’in 04.04.2003 tarihinde vefatından sonra bu davayı açtığı anlaşılmış, ölüm geliri bakımından, davanın yasal dayanağı, 5510 sayılı Yasanın geçici 7. Maddesi delaletiyle 506 Sayılı Yasanın 23.maddesi olup, anılan maddede, iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün %50 veya daha fazlasını kaybederek sürekli iş göremezlik geliri almakta iken ölenlerin de ölümün maluliyete esas olan iş kazası veya meslek hastalığına bağlı olup olmadığına bakılmaksızın hak sahiplerine gelir bağlanacağı hükme bağlanmıştır. Ne var ki davacının babası ...’in meslek hastalığı nedeniyle kazanma gücü kaybının %44 olarak belirtilmesi karşısında, 506 Sayılı Yasa kapsamında davacıya ölüm geliri bağlanması için yasal şartların gerçekleşmediği anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan, bazı maddeleri dışında 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Yasanın 20/3 maddesinin "İş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünü % 50 oranının altında kaybetmesi nedeniyle sürekli iş göremezlik geliri bağlanmış iken ölenlerin, ölümün iş kazası veya meslek hastalığına bağlı olmaması halinde sigortalının almakta olduğu sürekli iş göremezlik geliri, 34 üncü madde hükümlerine göre hak sahiplerine gelir olarak bağlanır.” hükmü karşısında, sigortalılar lehine yapılan bu düzenleme nedeniyle, davacının bu madde ve 5510 sayılı Yasanın 34. Maddesindeki hükümlere göre ölüm gelirine müstahak olup olmadığı hususunun irdelenmesi gerekli olup, anılan 34. maddede sigortalının evli olmayan, boşanan, dul kalan kızlarına ölüm aylığı bağlanabilmesi, bu Kanun kapsamında veya yabancı bir ülke mevzuatı kapsamında çalışmama veya kendi sigortalılığı nedeniyle gelir veya aylık bağlanmamış olma koşullarına bağlanmış, aynı şekilde “Aylık ve gelirlerin birleşmesi” başlıklı 54. maddede ise bu Kanuna göre bağlanacak aylık ve gelirlerin birleşmesi durumunda, hem eşinden, hem de ana ve/veya babasından ölüm aylığına hak kazananlara, tercihine göre eşinden ya da ana ve/veya babasından bağlanacak aylığının bağlanacağı hüküm altına alınmıştır.
Eldeki davada, davacının 5510 sayılı Yasanın 34. ve 20/3 maddeleri kapsamında babası üzerinden ölüm gelirine müstahak olduğu anlaşılmakta ise de, bu kez de, 5510 sayılı Yasa kapsamında bağlanması gereken aylıklar bakımından geçici 7. Maddede yer alan hükümlerin dikkate alınması gereklidir.
Bu nedenle, 5510 sayılı Kanunun geçici 7.maddesi gereğince “ Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce birden fazla dosyadan gelir veya aylık alınması ve Kanunun yürürlük tarihinden sonra yeni dosyadan gelir veya aylık alınmasına hak kazanılması durumunda yeni bağlanacak dosyadaki gelir ve aylık miktarı da dâhil olmak üzere mukayese yapılarak en düşük miktarlı dosya kapsamdan çıkarılır.” hükmünün değerlendirilmesi ile sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Mahkemece açıklanan hususlar çerçevesinde, davacının talebinin gözetilmesi ile davanın yasal dayanağının 5510 sayılı Yasanın 34 ve 20/3. Maddesi olduğunun dikkate alınması ile aynı yasa kapsamında bağlanacak olan aylık nedeniyle 54. Madde ve geçici 7. Madde hükümlerinin de dikkate alınarak bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde yanılgılı değerlendirme ile karar tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 02/06/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.