10. Hukuk Dairesi 2011/1170 E. , 2012/6179 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkeme, ilâmında belirtildiği şekilde davalı ... yönünden davanın reddine diğer davalı şirket yönünden ise davanın kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davacı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, ...ait hastanenin temizlik işlerini alan, diğer davalı şirkette işçi olarark çalışan sigortalının çatı katındaki yemekhane camlarını silmek için ayaklarında kilit sistemi bulunmaması nedeniyle, sabitlenemeyen iskeleye çıktığı sırada düşmesi sonucu, sürekli iş göremezlik durumuna giren sigortalıya yapılan, sosyal sigorta yardımlar nedeniyle uğranılan Kurum zararının, davalılardan 506 sayılı Kanunun 9, 10 ve 26. maddeleri gereğince, rücuan tahsili istemine ilişkin olup; mahkemece, davalılar arasında asıl işveren taşeron ilişkisi bulunmadığı ve davalılardan ...işveren sıfatı bulunmadığı kabul edilmiş olması ve diğer taraftan, daha geniş bir sorumluluk esasına dayanması nedeniyle 506 sayılı Yasanın 10. maddesinin uygulama önceliği bulunduğu halde, 10. maddeye göre sorumluluk şartlarının oluşup oluşmadığı noktasında bir araştırma yapılmadan, karar verilmesi isabetli bulunmamıştır.
Aracılık; asıl işverenin varlığı, bir başka işverenin asıl işverene ait işin bir bölümünü yapmayı üstlenmesi, asıl işverene ait işyerinde veya işyerinin bir bölümünde iş alanın kendi adına sigortalı çalıştırması unsurlarını içermektedir. Asıl işverenle aracı arasındaki ilişkide taşıma, eser ve benzeri sözleşmelere dayanılması olanaklı ise de, hiç bir şekilde hizmet akdi unsurları bulunmamalıdır. Aracı kavramının belirleyici özelliği, asıl işverene ait işten bir bölüm iş alınması ve bu işte kendi adına sigortalı çalıştırılmasıdır. Asıl işveren, sözü edilen 4’üncü madde anlamında sigortalıları çalıştıran gerçek veya tüzel kişi olup, asıl - alt işveren ilişkisi için işyerinde asıl iş sahibinin de işçi çalıştırıyor olması gerekmektedir. Sigortalı çalıştırmayan, “işveren” sıfatını kazanamayacağından, bu durumdaki kişilerden iş alanlar da aracı sayılmayacak ve 87’nci madde kapsamında teselsül hükümlerine göre ,
sorumluluk söz konusu olmayacaktır. İşverenden alınan iş, işverenin sigortalı çalıştırdığı işe göre ayrı ve bağımsız bir işyeri olarak değerlendirilebilecek nitelikte ise, işi alan kimse aracı değil, bağımsız işverendir. Şu halde işin bütünü başka bir işverene bırakıldığında, alt işverenlik ve dolayısıyla da dayanışmalı sorumluluk söz konusu olmayacaktır. Benzer şekilde, işveren kendisi sigortalı çalıştırmaksızın işi, bölerek ve ihale suretiyle farklı kişilere vermişse, iş sahibi ihale makamı sıfatıyla o işten el çekmekle asıl işveren niteliği taşımadığından alt - asıl işveren ilişkisi de bulunmayacaktır. Değinmek gerekirse, burada önemli olan yön “devir” olgusudur. Devirden amaçlanan ise, yapılmakta olan işin, bölüm ve eklentilerinden tamamen bağımsız bir sonuç elde etmeye yönelik olarak işi alana bağımsız bir işveren kimliği kazandıracak bir işin devri olmalıdır. Bu açıdan, alınan işin, işverenin asıl işinin bölüm ve eklentilerindeki işin bir kesimi veya yardımcı işler kapsamında bulunması, diğer bir anlatımla, bir işverene ait işyerindeki üretim sürecine, başka bir işverenin dahil olması durumunda “aracıdan” söz edilebilecektir. Bu noktada belirleyici yön, yapılan işin, diğerinin bütünleyicisi, yardımcı parçası olup olmadığıdır. İşyerindeki üretimle ilgili olmayan ve asıl işin tamamlayıcısı niteliğinde bulunmayan bir işin üstlenilmesi durumunda aracıdan söz etme olanağı kalmayacak ve ortada iki bağımsız işveren bulunduğunun kabulü gerekli olacaktır. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 05.05.2004 gün ve ...Karar sayılı, 10.11.2010 gün ve... sayılı ilamlarında da aynı görüş ve yaklaşım benimsenmiştir.
506 sayılı Kanunun 10. maddesine dayalı rücu davaları yönünden alt işveren ve işverenin sorumluluğuna gelince, 506 sayılı Kanunun 87’nci maddesinde, bu Kanunun işverene (aracıya - alt işverene) yüklediği ödevlerden dolayı asıl işverenin de sorumlu olduğu belirtildiğine göre, aylık sigorta primlerinin Kuruma yatırılması, aylık sigorta prim bildirgelerinin, dört aylık sigorta primleri bordrolarının, aylık prim ve hizmet belgelerinin Kuruma verilmesi gibi ödevlerin yasal süresi içerisinde yerine getirilmemesi durumunda, iş kazası nedeniyle Kurum tarafından yapılan sosyal sigorta yardımları sonucu oluşan Kurum zararından her iki işverenin de teselsül hükümleri gereğince, 10. maddeye göre sorumlu tutulacağı açıktır.
Yukarıdaki açıklamalar ışığı altında, inceleme konusu dava değerlendirildiğinde; üstlenilen işin asıl işin tamamlayıcı bir parçası niteliğinde bulunduğu ve davalılar arasındaki taşeron sözleşmesi hükümleri dikkate alındığında anahtar teslimi işi aşan hükümler taşıdığı gözetildiğinde, gerek 506 sayılı Kanunun 87 gerek 4857 sayılı Kanunun 2’nci madde hükümleri kapsamında ilişki kurulduğu, davalı ... “asıl işveren”, diğer davalının “alt işveren– aracı” konumunda yer aldığı belirgin olduğunun kabulü gerekmektedir.
Diğer taraftan, 506 sayılı yasanın 9. maddesi - (Değişik : 25.08.1999 - 4447 / 12 md. Y.T. 08.09.1999) ""İşveren çalıştıracağı kimseleri, işe başlatmadan önce örneği Kurumca hazırlanacak işe giriş bildirgeleriyle Kuruma doğrudan bildirmekle veya bu belgeleri iadeli-taahhütlü olarak göndermekle yükümlüdür. İnşaat işyerlerinde işe başlatılacak kimseler için işe başlatıldığı gün Kuruma veya iadeli-taahhütlü olarak postaya verilen işe giriş bildirgeleri ile Kuruma ilk defa işyeri bildirgesi verilen
işyerlerinde işe alınan işçiler için en geç bir ay içinde Kuruma verilen veya iadeli-taahhütlü olarak gönderilen işe giriş bildirgeleri de süresi içinde verilmiş sayılır....sigortalı olarak yurtdışı göreve atanan personeli için işe giriş bildirgeleri ise, Kuruma en geç üç ay içinde gönderilir. "" düzenlemesini öngörmektedir. Anılan Yasanın 10. maddesine göre ise 9. maddede öngörülen işe giriş bildirgesini süresinde Kuruma intikal ettirmeyen işverenler hakkında 26. maddede öngörülen sorumluluk halleri aranmaksızın, zararlandırıcı sigorta olayı nedeniyle Kurum tarafından bağlanan gelir ve harcamanın işverenden tahsil edileceğini düzenlemiştir.Yani, davalı işverenin 506 Sayılı Kanunun 25.08.1999 tarih ve 4447 sayılı Kanunun 2. maddesiyle değiştirilen 9 ve 10. maddeleri hükmüne göre rücu alacağından sorumluluğu için;işe giriş bildirgesinin sigortalının, işe başlatılmasından önce verilmemiş olması ve zararlandırıcı sigorta olayının da işe giriş bildirgesinin kuruma verilmesinden önce meydana gelmesi gerekir.
İşyerinin hangi tarih itibarıyla 506 sayılı Yasa kapsamına alınması gerektiğinin belirlenmesi,bu kapsamda verilmesi gereken işyeri bildirgesinin tarihinin ve sigortalıya ait işe giriş bildirgesi ve Kuruma intikal tarihinin belirlenerek somut olayda; 506 sayılı Yasanın 9 ve 10. maddeleri hükmündeki koşulların oluşup oluşmadığı, tespit edilerek, varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekmektedir.
Yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, davalılar arasında asıl işveren-taşeron ilişkisinin bulunduğu ve davanın 506 sayılı Yasanın 10 ve 26. maddelere dayalı olarak açıldığı ve 10. maddeden kaynaklanan sorumluluğun, kusursuz sorumluluk esasına dayalı ve daha geniş bir sorumluluğu gerektirmesi nedeniyle uygulama önceliği bulunduğu gözetilmeksizin, Kurumun tarafı olmadığı sigortalının işverene karşı açtığı ve bağlayıcı olmayan tazminat dosyasındaki, yetersiz kusur raporuna dayalı olarak, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 29.03.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.