1. Hukuk Dairesi 2019/2031 E. , 2019/5700 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasındaki davadan dolayı ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 04.10.1988 gün ve 1982/386 Esas - 1988/582 Karar sayılı hükmün onanmasına ilişkin olan 26.09.2018 gün ve 3194-12804 sayılı kararın düzeltilmesi süresinde dahili davalı vekili tarafından istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, çekişme konusu ... parsel sayılı taşınmazın ... Vakfına ait olduğunu ileri sürerek, davalılar adına olan kaydın iptali ile vakıf adına tescile karar verilmesini istemiştir.
Davalı ..., davanın reddini savunmuş, diğer davalılar savunma getirmemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne ilişkin karar deracattan geçerek 20.09.1989 tarihinde kesinleşmiş, dahili davalı ..."ın, tebliğlerin usulsüz olduğu gerekçesiyle yaptığı temyiz başvurusu ise mahkemece 04.05.2018 tarihli ek kararla reddedilmiş, redde ilişkin hüküm Dairece onanmış, dahili davalı ... vekilince karar düzeltme yoluna başvurulmuştur.
Başvurucu iddialarının sağlıklı bir şekilde incelenebilmesi için olaylar silsilesinin ayrıntılı olarak ortaya konulması gerektiği açıktır.
Eldeki dava, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından "... – ...ın varisleri – ... – ..." aleyhine 06.08.1982 tarihinde dava konusu ... sayılı parselin tapu kaydının iptali ile ... Vakfı adına tescili istemli olarak açılmıştır.
Dosyaya celp edilen çap kaydı incelendiğinde, ....’ın .../..., ...’ın .../..., ..."ın .../... ve ...’ın .../... oranında paydaş olduğu, ...’ın .../... payını dava açılmadan önce 16.07.1982 tarihinde ...’ın bir kısım mirasçılarından satın aldığı anlaşılmıştır.
Yargılama sırasında, .... ile ...’ın veraset ilamlarının alınması ve mirasçılarının davaya dahil edilmeleri için davacı vekiline 08.06.1984 tarihli celsede süre verilmiş, davacı vekili 23.11.1984 havale tarihli dilekçesi ile paydaş ...’ın da aralarında bulunduğu kişilerin ... ile ... mirasçıları olarak davaya dahil edilmelerini talep etmiş, ... mirasçısı olarak belirtilmek suretiyle ...’ın "... Durağı ... Apt. Kat ... No:... ..." adresine çıkartılan tebligatın adreste tanınmadığından bahisle iade edildiği görülmüştür. Bunun üzerine, duruşma gününden haberdar olması için "..." ismi belirtilmek suretiyle ilanen tebliğler yapılmıştır.
Yargılama neticesinde mahkemece, davanın kabulü ile dava konusu ... parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile ... Vakfı adına tesciline karar verilmiştir. Gerekçeli karar başlığında davalılar arasında ... mirasçısı olarak ... gösterilmiştir. Gerekçeli karar da "..." adına ilanen tebliğe çıkarılmış ve 15.10.1988 tarihli gazetede ilanen tebliğ olunmuştur.
Hüküm, davalılardan ... tarafından temyiz edilmiş, Dairenin 10.04.1989 tarih ve 1989/1928 Esas 1989/4440 Karar sayılı ilamı ile hükmün onanmasına, davalı ...’ın karar düzeltme isteğinin de Dairenin 20.09.1989 tarih ve 1989/7940 Esas 1989/9985 Karar sayılı ilamı ile değerden reddine karar verilmiş, hüküm bu haliyle kesinleşmiştir.
Davacı vekili tarafından 30.01.1990 havale tarihli dilekçe ile, gerekçeli kararda ... yerine hatalı olarak ...’ın davalı olarak yazıldığını, yargılama sırasında hem ... ve ... mirasçılarının hem de paydaş olarak gözüken ...’ın davaya dahil edilmesini istediklerini, hatalı olarak aslında varolmayan ...’a ilanen tebligatlar yapıldığını, ... ve ...’ın veraset ilamları incelendiğinde ... isimli bir mirasçılarının bulunmadığını, bu kişinin ... olduğunu ileri sürerek, gerekçeli kararda geçen ... isminin ... olarak düzeltilmesini istemiş, anılan dilekçe ... adına "... Mahallesi ... Sokak No: ... – ..., ..." adresine tebliğe çıkarılmış, "birlikte sürekli ikamet eden eşi ...’ın imzasına verildi" açıklaması ile tebliğ edilmiştir.
Mahkemece 26.03.1990 tarihli ek kararla; gerekçeli kararda davalı ...’ın "..." olarak yazılan soyadının "..." olarak tavzihine karar verilmiş, anılan ek karar ... adına "... Mahallesi ... Sokak No: ... – ..., ...‘’ adresine tebliğe çıkarılmış,‘’ birlikte sürekli ikamet eden eşi ...’ın imzasına verildi ‘’ açıklaması ile tebliğ edilmiştir. O tarihte ek karara yönelik temyiz isteğinde bulunulmamıştır.
... vekili dosyaya sunduğu 20.04.2018 havale tarihli dilekçesi ile; gerekçeli kararı şifahen öğrendiklerini, müvekkili ...’in hiçbir şekilde davaya çağrılmadığını, dosyada bir yanlışlık bulunduğunu, müvekkilinin mülkiyet hakkının sonlandırılmış olduğunu belirtip dosyanın arşivden celbini istemiş, ...’ın eşi olan Hasan Polat tarafından da 30.04.2018 tarihli dilekçe ile; ...’ın eşi olduğunu, lokantacılık yaptığı adresine zamanında bir tebligat yapıldığını, eşi Melek’in bu adresle bir ilgisinin bulunmadığını, o dönem eşi ile aralarında sorunlar olduğunu, işyerinde yatıp kalktığını, aralarındaki sorunlar nedeniyle eşine tebligatı bildirmediğini beyan ettiği anlaşılmıştır.
Yine ... vekili 02.05.2018 tarihli temyiz dilekçesi ile; gerekçeli kararı yeni öğrendiklerini, temyizin süresinde olduğunu, müvekkili Melek yönünden verilen kararın hatalı olduğunu, taraf teşkili sağlanmadan sonuca gidildiğini, tebligatların da usulsüz olduğunu belirterek hükmün ve tavzih kararının bozulmasını talep etmiş, Mahkemece 04.05.2018 tarihli ek karar ile; hükmün kesinleştiği, temyizi kabil olmayan bir karara karşı temyiz yoluna başvurulduğu, tavzih isteminin kabulüne dair ek kararın davalı ...’in eşi ...’a tebliğ edildiği ve bu karara karşı temyiz yoluna başvurulmadığı gerekçeleriyle temyiz isteminin reddine karar verilmiş, ... vekilinin temyizi üzerine 04.05.2018 tarihli ek karar Dairenin 26.09.2018 tarih ve 2018/3194 Esas 2018/12804 Karar sayılı ilamı ile onanmıştır.
Bu saptamalardan sonra karar düzeltme isteğine gelindiğinde;
Bilindiği üzere, usul hukukumuzda ayrıksı durumlar hariç davaya dahil diye bir müessese olmayıp, bir kimseye dahili dava yoluyla taraf sıfatı verilemez.
Ne var ki, ... dava açılmadan önce çekişmeli taşınmazda pay satın almış olmasına ve dava dilekçesinde davalılar arasında yer almamasına rağmen yargılama sırasında ... mirasçısı olduğu zannı ile davaya dahil edilmiştir. Ancak, ... ne ...’ın ne de ...’ın mirasçısıdır.
Öte yandan, davaya dahil edilen ...’a usulüne uygun bir tebligat yapıldığından da söz edilemez. Yargılama boyunca tespit edilemeyen bir nedenle ... ile ilgisi bulunmayan ... isimli bir şahsa ilanen tebligatlar yapılmıştır. Yukarıda yer verildiği üzere ... isimli kişi ... ya da ... mirasçılarından da değildir. Bu yanlışlık ile ...’ın hukukun evrensel ilkelerinden olan savunma hakkının kısıtlandığı ortadadır. 6100 sayılı HMK’nın 27. maddesinde hukuki dinlenilme hakkı olarak yer edinen bu kural, olay tarihinde yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK’un 73. maddesinde; "Kanunun gösterdiği istisnalar haricinde hakim her iki tarafı istima veyahut iddia ve müdafaalarını beyan etmeleri için kanuni şekillere tevfikan davet etmedikçe hükmünü veremez" şeklinde düzenlenmiştir.
Ayrıca, tavzih dilekçesi ile tavzih isteğinin kabulüne ilişkin 26.03.1990 tarihli ek karar da doğrudan ...’in eşi ...’ın işyeri adresine tebliğ edilmiş olup, Tebligat Kanunu’nun 10. ve devamı maddeleri uyarınca usulüne uygun olmadığı da açıktır. ... ile ... o tarihte evli ise de, Tebligat Kanununun açık düzenlemeleri karşısında Hasan’ın işyerine yapılan tebligattan eşi ...’in haberdar olduğu olasığının kabulü mümkün değildir. Tebligatın, haberdar etme ve bu hususu belgeleme ilkelerine aykırıdır. ...’ın 26.03.1990 tarihli ek karara karşı temyiz yoluna başvurmamış olması usulsüz tebligat nedeniyle olağandır.
Hal böyle olunca, yargılama sırasında ...’a dahili dava yoluyla taraf sıfatı kazandırılamayacağı, ... aleyhine usulüne uygun açılmış bir dava bulunmadığı gözetilerek davacı tarafın tavzih isteğinin reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
Değinilen hususlar bu kez yapılan inceleme ile anlaşıldığından ... vekilinin karar düzeltme isteğinin (6100 sayılı Yasanın geçici 3. maddesi yollamasıyla) HUMK"un 440. maddesi gereğince kabulü ile Dairenin 26.09.2018 tarih ve 2018/3194 Esas 2018/12804 Karar sayılı onama kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, tavzih isteğinin kabulüne ilişkin ek kararın usulüne uygun olarak ...’a tebliğ edilmediği anlaşıldığından 04.05.2018 tarihli temyiz isteminin reddine ilişkin ek kararın ortadan kaldırılmasına, yerel mahkemece kurulan 26.03.1990 tarihli tavzih isteğinin kabulüne ilişkin ek kararın (6100 sayılı Yasanın geçici 3. maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 06.11.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.