Davacı vekili, iş sözleşmesine işverence haklı ve geçerli sebep olmadan son verildiğini ileri sürerek feshin geçersizliğine karar verilmesi, buna bağlı tazminat ile boşta geçen süre ücretinin belirlenmesi isteğinde bulunmuştur.
Davalı vekili, davalı şirketin genel müdürlük bünyesinde yeniden yapılanmaya gittiğini, bu kapsamda davacının çalıştığı departmanın da küçültülmesine karar verildiğini, buna göre kalabalık kadroyla çalıştıkları tespit edilen birimlerde 50 kişilik bir gruba ,bölge ofislerinde görev yapan sorumlu ve destek sorumlusu unvanlarındaki çalışanlardan 20 kişilik gruba yasal haklarının yanı sıra dört maaş ve hedeflenen performans priminin tamamı tutarındaki bir ek ödeme sunularak anlaşmalı olarak işten ayrılma teklif edilmesine dair bir yönetim kurulu kararı alındığını, 29/01/2010 tarihli yazı ile davacıya gerekçeleri açıklanarak "Finansal Danışman Adayı “pozisyonuna getirildiğinin bildirildiğini,şirketin davacının niteliklerini göz önüne alınmak suretiyle yeni bir görev sunduğunu fakat davacı tarafından bu görevin herhangi gerekçe gösterilmeden reddedildiğini, Yönetim Kurulu Kararınca davacıya ikale teklif edildiğini davacının bu teklifi de kabul etmediğini, şirketin işin niteliği gereğince yeni organizasyon yapma ve işi ve iş gücünü yapılandırma hak ve yetkisi bulunduğundan, 4857 sayılı İş Kanunu"nun 18. maddesinde düzenlenen iş sözleşmesinin işveren tarafından işletmenin, işyerinin ve işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanılarak davacının iş sözleşmesinin feshedildiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece feshin tutarlı olmadığı ve fesihte son çare olması ilkesine de aykırı davranıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında iş sözleşmesinin feshinin geçerli sebebe dayanıp dayanmadığı uyuşmazlık konusu olup, normatif dayanak 4857 sayılı Kanun’un 18 ve devamı maddeleridir.
4857 sayılı Kanun’un 18. maddesine göre otuz veya daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde en az altı aylık kıdemi olan işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesini fesheden işveren, işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanmak zorundadır.
İşletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan sebepler; sürüm ve satış olanaklarının azalması, talep ve sipariş azalması, enerji sıkıntısı, ülkede yaşanan ekonomik kriz, piyasada genel durgunluk, dış pazar kaybı, ham madde sıkıntısı gibi işin sürdürülmesini olanaksız hale getiren işyeri dışından kaynaklanan sebeplerle yeni çalışma yöntemlerinin uygulanması, işyerinin daraltılması, yeni teknolojinin uygulanması, işyerinin bazı bölümlerinin kapatılması ve bazı iş türlerinin kaldırılması gibi işyeri içi sebeplerdir.
İşletmenin, işyerinin ve işin gereklerinden kaynaklanan sebeplerle sözleşmeyi feshetmek isteyen işverenin fesihten önce fazla çalışmaları kaldırmak, işçinin rızası ile çalışma süresini kısaltmak ve bunun için mümkün olduğu ölçüde esnek çalışma şekillerini geliştirmek, işi zamana yaymak, işçileri başka işlerde çalıştırmak, işçiyi yeniden eğiterek sorunu aşmak gibi varsa fesihten kaçınma olanaklarını kullanması, kısaca feshe son çare olarak bakması gerekir.
4857 sayılı Kanun’un 20. maddesinin ikinci fıkrasına göre feshin geçerli sebebe dayandığını ispat yükümlülüğü işverene aittir. İşçi, feshin başka bir sebebe dayandığını iddia ettiği takdirde, bu iddiasını ispatla yükümlüdür.
Somut olayda, davalı şirketin genel müdürlük bünyesinde yeniden yapılanmaya gittiği,bu kapsamda davacının çalıştığı departmanın da küçültülmesine karar verildiği, buna göre kalabalık kadroyla çalıştıkları tespit edilen birimlerde 50 kişilik bir gruba ,bölge ofislerinde görev yapan sorumlu ve destek sorumlusu unvanlarındaki çalışanlardan 20 kişilik gruba yasal haklarının yanı sıra dört maaş ve hedeflenen performans priminin tamamı tutarındaki bir ek ödeme sunularak anlaşmalı olarak işten ayrılma teklif edilmesine dair bir yönetim kurulu kararı alındığı ve bazı çalışanlara bu kapsamda ikale teklif edildiği anlaşılmaktadır. Davacıya da bu yönetim kurulu kararı uyarınca ikale teklif edilmiş, davacı ikaleyi kabul etmemiş, kendisine yapılan “finansal danışman adayı” pozisyonu önerisini de reddetmiştir. Davacıya tebliğ edilen fesih bildiriminde; Avivasa Emeklilik ve Hayat A.Ş. de başlatılan yeniden yapılanma çalışmaları kapsamında gerçekleştirilen iş gücü planlaması ve organizasyonel çalışmalar sonucunda görev ve pozisyonuna ihtiyaç duyulmayacağının tespit edildiği, teklif edilen direk satış finansal danışman adayı pozisyonunun da kabul edilmediği organizasyonda davacının pozisyonuna uygun başka bir görev de bulunmadığından 4857 sayılı Kanun"un 17 ve devamı maddeleri uyarınca iş sözleşmesinin 31/01/2010 tarihi itibariyle işyeri gereklerine dayalı geçerli nedenle sona erdirildiğinin bildirildiği görülmüştür.
Davalı işverence dayanılan işletmesel kararda; kalabalık kadroyla çalıştıkları tespit edilen birimlerde 50 kişilik bir gruba, bölge ofislerinde görev yapan sorumlu ve destek sorumlusu unvanlarındaki çalışanlardan 20 kişilik gruba ikale teklif edilmesi kararlaştırılmasına rağmen SGK kayıtlarında 50 işçinin işten çıkarılmadığı anlaşılmaktadır. Öte yandan davacının iş sözleşmesinin feshinden sonra da işyerine yeni eleman alımı yapıldığı sabittir.
Mahkemece davalı işverenden, dayanılan yönetim kurulu kararı gereğince ikale önerilen ve öneriyi kabul ederek ikale anlaşması imzalamak suretiyle işten ayrılan işçilere ait belgelerle, bu dosyanın davacısı gibi ikale önerisini ve/veya yeni iş önerisini kabul etmediği için iş yeri gereklerine dayalı geçerli nedene dayanılarak iş sözleşmesi feshedilen işçilere ait
belgelerin getirtilmesi, buna göre dayanılan işletmesel karar kapsamında çıkarılan işçilerin sayısının belirlenmesi, kaçının ikaleyle kaçının işverence iş sözleşmeleri feshedilerek işten ayrıldığının belirlenmesi, SGK"ndan davacının iş sözleşmesinin feshinden sonra işyerine alınan işçilere ilişkin belgeler getirtilerek gerçekten davalının savunduğu gibi zamanla ortaya çıkan ihtiyaçları karşılamak için eski işçilerin işe alınıp alınmadığının belirlenmesi ve ortaya çıkacak duruma göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
HÜKÜM: Temyiz olunan hükmün yukarıda açıklanan sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 13/02/2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.