10. Hukuk Dairesi 2011/601 E. , 2012/6098 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, zararlandırıcı sigorta olayı sonucu sürekli iş göremezlik durumuna giren sigortalıya yapılan sosyal sigorta yardımları nedeniyle uğranılan zararın, 506 sayılı Kanunun 26’ncı maddesi gereğince davalılardan teselsül hükümlerine göre rücuan alınması istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-) Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davacı Kurum vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-) Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanunun 26’ncı maddesindeki halefiyet ilkesi uyarınca, Kurumun rücu alacağı, sigortalı veya hak sahiplerinin tazmin sorumlularından isteyebileceği maddi zarar (dış tavan) miktarı ile sınırlı iken, anılan maddede yer alan “sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarlarla sınırlı olmak üzere” ibareleri, 21.03.2007 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan 23.11.2006 gün ve...sayılı Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal edilmiştir. Anayasa’nın 153’üncü maddesine göre, Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının, Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmesi ve giderek elde bulunan ve kesinleşmemiş tüm davalarda uygulanmasının zorunlu olması, iptal kararının Resmi Gazete’de yayımlandığı tarihten itibaren 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 76’ncı ve 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 33’üncü maddesi gereğince, yürürlükteki kanunları uygulamakla yükümlü bulunan mahkemelerin ve Yargıtay’ın yürürlükten kalkan bir yasa maddesine dayanarak inceleme yapma ve karar verme yetkilerinin bulunmadığının kabulünün doğal bulunması, 26’ncı maddedeki anılan ibarelerin iptali ile Kurumun rücu hakkının, kanundan doğan, kendine özgü, sigortalı veya hak sahiplerinin hakkından bağımsız, basit rücu hakkına dönüşmüş olması karşısında, ilk peşin sermaye değerli gelirlerin, tazmin sorumlularının kusuruna karşılık gelen tutarıyla sınırlı şekilde hüküm kurulması gerekmektedir.
Bu bağlamda hemen belirtmek gerekir ki, 506 sayılı Kanun uyarınca açılan rücuan tazminat davalarına ilişkin olarak süregelen uygulamada olduğu gibi, maddi zarar (tavan) hesabı yapılması gerekmediği gibi, tazmin sorumlusunun sigortalıya veya hak sahiplerine yapmış olduğu her türlü ödemenin Kurumun rücu alacağından düşülmesine olanak bulunmadığı da göz önünde tutulmalıdır. Zira bu tür rücu davaları Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce halefiyet esasına göre açılmakta iken, iptal kararından sonra kanundan doğan bağımsız rücu alacağına dönüşmüş olup, yasa maddesi bu haliyle yorumlandığında peşin sermaye değerli gelirlerde oluşan artışların istenilemeyeceği sonucuna ulaşılacağında kuşku ve duraksamaya yer yoktur.
İnceleme konusu dava yönünden; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı ile ortaya çıkan bu maddi ve hukuki olgular ile davalıların toplam %100 oranındaki kusur ve sorumluluk durumuna göre, iş kazası sonucu sürekli iş göremezlik durumuna giren sigortalıya bağlanan gelir ve sosyal yardım zammının ilk peşin sermaye değerlerinin %37,5’inin, davacı Kurum tarafından açılan birinci rücu davasında hüküm altına alındığı belirgin olmakla, işbu ikinci davada %62,5 kusur farkını oluşturan rücu alacağına karar verilmesi, bir başka anlatımla, ayrıntıları 07.05.2008 gün ve 2008/10-363 Esas, 2008/366 Karar numaralı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ilamında da açıklandığı üzere gelir ve sosyal yardım zammının ilk peşin sermaye değerleri toplamına karşılık gelen tutardan, birinci rücu davasında hüküm altına alınan miktarın ilk peşin sermaye değerlerini oluşturan bölümü düşülerek, geriye kalan rücu alacağına karar verilmesi gerekirken, mahkemece, kusur farkının saptanmasında izlenmesi gereken yöntemde yanılgıya düşülerek, ilk peşin değerler toplamından, birinci davada hüküm altına alınan tüm miktar çıkartıldıktan sonra kalan tutarın ve dolayısıyla eksik rücu alacağının hüküm altına alınması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Ne var ki; bu aykırılığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hüküm bozulmamalı, 6100 sayılı Kanunun geçici 3"üncü maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı Kanunun 438’inci maddesi gereğince düzeltilerek onanmalıdır.
S O N U Ç : Hüküm fıkrasında yer alan sözcüklerin çıkartılarak yerine;
“1-) Davanın kısmen kabulüne; sürekli iş göremezlik geliri yönünden 5.402,90 TL.nin 15.06.2000, tedavi giderleri yönünden 1.216,15 TL.nin sarf, geçici iş göremezlik ödenekleri yönünden 499,40 TL.nin ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı Kuruma verilmesine,
2-) Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri gereğince belirlenen 855,00 TL. avukatlık ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak, yargılamada vekil ile temsil olunan davacı Kuruma verilmesine,
3-) 492 sayılı Harçlar Kanunu hükümlerine göre belirlenen 422,85 TL. karar ve ilâm harcının davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak Hazineye gelir kaydedilmesine,
4-) Davacı Kurumca karşılanan 17,00 TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı Kuruma verilmesine,” sözcüklerinin yazılmasına ve hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 29.03.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.