17. Hukuk Dairesi 2016/14710 E. , 2019/4301 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı ... vekili, müvekkili ile davalı ... arasında, davalı ..."in 1/2 oranında maliki bulunduğu 34 M 6060 plakalı ticari minibüsün plakası ile birlikte 295.000,00 TL karşılığında satımı hususunda 22/10/2008 tarihli Satış sözleşmesi protokolü imzalandığını, sözleşmeye konu ...plakalı araca ticari plaka tahsis belgesinin verilememesinden taraflar arasındaki satış sözleşmesine ilişkin ifa imkansızlığı nedeni ile elde edilen kazanımları aynen iade ile yükümlü olduklarından aracın zilyetliğinin 18/12/2008 tarihinde davalı ..."e teslim edildiğini ve teslim alınan 100.000,00 TL meblağlı çek aslının müvekkiline iade edildiğini, ancak sözleşme satış karşılığı olarak keşide olunan 76.500,00 TL meblağlı çekin tesliminden ise imtina ettiğini ve davalı ..."in 11/03/2011 tarihinde 34 M 6060 plakalı ticari araç ile aynı zamanda ...iplakanın 1/2 hissesini davalı ..."e devrettiğini, müvekkili tarafından ....Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2011/67 Esas sayılı dosyası ile açılmış olunan davanın aleyhine sonuçlanacağını anlayan davalı ..."in ilamın icrasını imkansız kılmak amacıyla üzerine kayıtlı taşınırı muvazaalı olarak elden çıkardığını, borçlunun icra emrinin kendisine tebliğ edildiği adresteki meskenine hacze gidildiğini ve borçluya ait haczi kabil malı tespit edilemediğini, 1/2 hissesinin alacak miktarı kadar iptalini talep etmiştir.
Davalı vekili, ... ile ..."in 34 M 6060 plakalı aracın 1/2 hissesinin devri için 22/10/2008 tarihinde protokol imzaladıklarını,... plakalı aracın zilyetliğinin 18/12/2008 tarihinde ... tarafından ..."e verildiğini, ..."in de iade etmediği 76.500,00 TL"lik çeki 25/12/2008 tarihinde icraya koyduğunu ve ..."inde 14/01/2011 tarihinde menfi tespit davası açtığını, izah edilen nedenlerle bu nedenlerle açılan davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davalı ..."in aracın 1/2 hissesini satın alırken, davalı ..."in davacıya borcu olduğunu bildiğine dair kesin ve net kanaat uyandırıcı bir delil ibraz edilmediğini, davalıların, eylem birliği içerisinde, davacının alacağının tahsilini engellemek amacı ile hareket ettiklerine dair iddia usulüne uygun delil ile ispat edilemediği,ayrıca davalı ..."in, bu araç için resmi olarak 301.104,11 TL ödediğine dair banka dekontu dosyaya ibraz edildiği, ticari aracın satış anında ki rayiç değerinin 1/2 hissesinin 375.000,00 TL olduğu belirlendiği davalılar arasındaki satışın gerçek satış olduğunu, muvazaa iddiası usulüne uygun yöntem ile ispat edilemediği gibi, yapılan ödeme miktarına göre satışın, gerçek satış olduğu, davalı ..."in davacı ile davalı ... arasındaki alacak verecek ilişkisini bilebilecek durumda olmadığı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava İİK 277 ve devamı maddelerine göre açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.
Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir (İİK.md.283/1). Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nisbi nitelikte yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir.
Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerektiği, bu ön koşulların bulunması halinde ise
İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığının araştırılması gerektiği, özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığının incelenmesi, satılan taşınmaz üzerinde, ipotek ve haciz kayıtları varsa, alıcı taşınmazı bu kayıtlarla yükümlü olarak satın almış olacağından, satışın bunların tamamı üzerinden yapıldığının kabulü gerektiği, bu nedenle oransızlığın belirlenmesinde tapu kaydındaki ipotek ve haciz miktarının da gözönünde tutulması gerektiği, aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılması gerektiği, keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmeli, öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.
İİK."nun 282. maddesi gereğince iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabilir.
İİK.’nın 283/II maddesine göre de iptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının icra takibindeki alacak ve ferilerinden fazla olmamak üzere) mahkûm edilmesi gerekir. Bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu olduğu miktar, elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeridir. Bir başka anlatımla dava ve tasarrufa konu malı elinde bulunduran şahsın kötü niyetli olduğunun kanıtlanamaması halinde dava tümden reddedilmeyip borçlu ile tasarrufta bulunan şahıs tasarrufa konu malı elinden çıkardıkları tarihteki gerçek değeri oranında ve alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmesi gerekir.
Mahkemece, davalılar arasındaki satışın gerçek satış olduğunu, muvazaa iddiası usulüne uygun yöntem ile ispat edilemediği, yapılan ödeme miktarına göre satışın gerçek satış olduğunu, davalı ..."in davacı ile davalı ...
arasındaki alacak verecek ilişkisini bilebilecek durumda olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Davalı ..."in, dava konusu araç için resmi olarak 301.104,11 TL ödediğine dair banka dekontu dosyaya ibraz ettiğini ve bilirkişi raporuna göre de dava konusu ticari aracın satış anında ki rayiç değerinin 1/2 hissesinin 375.000,00 TL olduğu belirlendiği ve bu nedenle bedel farkı bulunmadığından dava ret edilmiş ise de 07/04/2016 tarihli Vakıfbank cevap yazısında 11/03/2011 tarihinde davalı 3. kişi Tekin tarafından davalı borçlu...."in hesabına bir meblağ gönderilmediği, 11/03/2011 tarihinde aracın hissedarı Davadışı ... tarafından 131.000,00 TL havale gelmiş olduğunu, ne için havale edildiği anlaşılmadığı bildirildiği anlaşılmaktadır. O halde davalı 3. kişi ... tarafından yapıldığı kabul edilen 131.000,00 TL ödemeye ilişkin dekontun havale nedenlerinin araştırılarak ondan sonra toplanan ve toplanacak tüm delillerin birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar vermesi gerekirken mahkemece eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetli görülmemiştir. Ayrıca davalı Tanığı ..."ün 10/03/2016 duruşma tarihli yeminli beyanında, davacı ile davalı 3. kişi ..."le aynı durakta olmaları nedeniyle tanıdığını beyan ettiği anlaşıldığından kolluk marifetiyle davacı ile davalı 3. kişi Tekin"in aynı durakta çalışıp çalışmadıklarının ve birbirlerini tanıyıp tanımadıklarının araştırılması gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması da doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 08/04/2019 gününde oybirliğiyle karar verildı