13. Hukuk Dairesi 2017/9352 E. , 2018/8974 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatınca duruşmalı, davalılar avukatınca duruşmasız olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalılar ... ve diğerleri vekili avukat ..., diğer davalılar ... ve diğerleri vekili avukat ... ile davacı Asil ..."ın gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Davacı, 220,221,222 ve 284 nolu parselleri kapsayan taşınmazların mülkiyetinin kök muris ... ve ..."a kalmış ve eş Latife"nin de ölümü ile 8/16"şar hissenin bu iki oğula kaldığını, davalıların murisi ..."un da annesinden gelen 3/16 ve babasından mirasen kalan 5/16 hissesinin kendisine hibe vaadinde bulunduğunu, bu taşınmazlardaki 5/16 hissenin adına hükmen tescil edildiğini, davalılar tarafından hibe vaadinin iptali için açılan davanın da reddedildiğini, ancak bu aşamada davalıların bu hisselerini 3.şahıslara satarak devir ettiklerini, bu nedenle adına tescil imkanının kalmadığını ileri sürerek, rayiç bedel isteğinin saklı kalarak, davalıların 3.kişilere sattığı taşınmazın satış bedeli 734.000,00 TL"nin satış tarihinden yasal faizi ile ödetilmesini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, davanın kabulü ile, 60.777,10 TL"nin davalılar ... ve ..."dan satış tarihi olan 05/09/2006 tarihinden,
-22.645,70 TL"nin davalı ..."dan satış tarihi olan 29/09/2006 tarihinden,
-66.605,00 TL"nin davalı ..."dan satış tarihi olan 29/09/2006 tarihinden
-29.972,20 TLnin davalılar ... ve ..."dan satış tarihi olan 21/04/2006 tarihinden
-72.000,00 TL"nin davalılar ..., ..., ..., ...,..., ..."den satış tarihi olan 09/03/2007 tarihinden,
-18.000,00 TL"nin davalılar ..., ..., ..."den satış tarihi olan 14/03/2007 tarihinden,
- 138.000,00 TL"nin davalılar ..., ..., ..., ...,..., ... "den satış tarihi olan 09/03/2007
-34.000,00 TL"nin davalılar ..., ..., ..."dan satış tarihi olan 14/03/2007 tarihinden,
-234.000,00 TL"nin davalılar ..., ..., ..., ...,..., ..."den satış tarihi olan 09/03/2007"den
-58.000,00 TL"nin davalılar ..., ..., ... "den satış tarihi olan 14/03/2007 "den işleyecek yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, davacı ve davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
1-Davacı, davalıların murisi ..."un hibe vaadine konu parsellerin adına tescil edilemeyen 3/16 hisseye tekabül eden satış bedellerinin ödetilmesi isteği ile eldeki davayı açmıştır.
Mahkeme kararlarının gerekçeli olması şart olup, bu husus Anayasanın 141/3, HMK.nun 294 (HMUK 381.md) ve devamı maddelerinde açıkça hükme bağlanmıştır. Mahkeme kararının hukuk’a uygun olup olmadığı, ancak kararın gerekçesi ile denetlenebilir. Hakim, tarafların sunduğu maddi vakaların hukuki niteliğini, bir başka değişle hukuki sebepleri kendiliğinden araştırıp bulmak ve hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklamak zorundadır.
Mahkeme kararının “gerekçe” bölümünün incelenmesinde; mahkemece, Mülk ve ... bilirkişileri raporlarında; davalılara ait hisselerin dava tarihi olan 2011 yılı itibariyle 1.939.736,46 TL, 2006 yılı itibari ile 737.099,85 TL, 2007 değerinin 1.113.962,94 TL olduğunun bildirildiği, davalılar tarafından adlarına intikal eden bu hisselerin ise satışının yapıldığı anlaşılmakla muris ..."tan davalılara intikal eden hisselerin karşılığı satılan bedellere ilişkin açılan davanın kabulüne karar vermek gerektiği açıklanmıştır. Ancak mahkemece, bilirkişi raporu esas alındığı halde, hüküm kısmındaki rakamlarla bilirkişi raporundaki seçenekli olarak bildirilen rakamlar ve tapu kayıtlarındaki satış bedellerindeki rakamlar arasında bir bağlantının kurulamadığı, bu hali ile, o rapora atıfta bulunulmadığı ve ne şekilde hesap yapıldığı gerekçede açıklanmadığı gibi hükmedilen sonuca nasıl ulaşıldığı da anlaşılamamaktadır. Öyle ki, sadece dosyada yer alan bilgilerin aktarıldığı, ancak mahkemeyi hüküm fıkrasında yer alan şekilde karar vermeye yönelten hukuk kurallarının ve nedenlerinin belirtilmediği anlaşılmaktadır. Oysa, 6100 sayılı HMK 294 ve 297 maddelerinde hüküm fıkrasında nelerin yer alacağı açıklanmış; 6100 sayılı HMK 297/son maddesi gereğince; hükümde, tarafların iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerinin yer alacağı belirtildikten sonra, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekli olduğu belirtilmiştir. Açıklanan şekilde mahkemece verilen karar usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-Bozma nedenine göre, tarafların diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenle temyiz edilen kararın BOZULMASINA, 2. bent gereğince tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, 1.480,00 TL duruşma avukatlık parasının davacıdan alınarak davalılara ödenmesine, peşin alınan 7.582,40 TL harcın istek halinde davalılara, 9.460,95 TL harcın davacıya iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04/10/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.