7. Hukuk Dairesi 2021/355 E. , 2021/1867 K.
"İçtihat Metni"7. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 11/07/2011 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil, karşı davada tenkis talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; asıl davanın reddine, karşı dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına dair verilen 09/02/2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili, dava konusu taşınmazların davacıların annesi müteveffa Hayriye Akpınar adına kayıtlı iken bu taşınmazları Ankara 53. Noterliğinin 12/02/2009 tarihli ve 3421 yevmiye numaralı düzenleme şeklinde ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile davacılara temlik ettiğini, düzenlenen bu sözleşme ile muris Hayriye Akpınar’ın davacı ...’a Ankara ili, Sincan ilçesi, Gökyer Mevkii 49 ada 25 parselde bulunan 14/1354 arsa paylı bodrum kat 10 No’lu bağımsız bölüm, 8/1354 arsa paylı bodrum kat 11 No’lu bağımsız bölüm, 2. kat 63 No’lu ve 3. kat 83 nolu bağımsız bölümleri temlik ettiğini, davacı ...’a da aynı binada 2. kat 64 No’lu, 3. kat 82 No’lu ve bodrum kat 13 No’lu bağımsız bölümler ile Köyönü Mevkii 664 ada 8 parselde B Blok 2. kat 6 No’lu bağımsız bölümü temlik ettiğini murisin ömrünün son bir ayını yatağa bağımlı olarak geçirdiğini, ölünceye kadar davacılardan Safiye’nin evinde ve her türlü maddi, manevi, fiziki ihtiyaçlarının ise davacı oğlu Mahir ve Safiye tarafından karşılanmak suretiyle bakıldığını, davacıların annelerine ölünceye kadar sevgi ve özveri ile baktıklarını ve sözleşme gereğini yerine getirdiklerini, ancak davalıların tapuda temlik için onay vermediklerini ileri sürerek, dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile davacılar adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili, davacıların dayandığı ölünceye kadar bakma sözleşmesinden murisin ölümünden sonra haberdar olduklarını, murisin Haziran ayından itibaren psikiyatri ilaçları kullanmaya başladığını ve sözleşme tarihinden kısa bir süre sonra Alzheimer teşhisi konulduğunu, murisin bu sebepten öldüğünü, ayrıca muris okuma yazma bilmesine rağmen sözleşme altında iki şahit huzurunda başparmak izi kullanıldığını, murisin daha önceden imzaladığı evrakların davalılarda bulunduğunu, sözleşme tarihinde murisin ehliyetinin olmadığını, kendi iradesi ile sözleşmeyi imzalamış olsa bile muvazaa sebebiyle yok hükmünde olduğunu, sözleşmenin bakım gözetim iradesinden çok mal kaçırma amaçlı yapıldığını, murisin dava konusu taşınmazların kira gelirleri ile emekli maaşının olduğunu, başkaca bilinen mal varlığının bulunmadığını, davacıların bakım borçlarını yerine getirmediklerini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalılar vekili karşı davada ise; dava konusu taşınmazların murisin tüm terekesi olduğunu, tapu iptali ve tescil davası kabul edildiği takdirde saklı payları zedelenen mirasçıların paylarına düşen 1/4 kanuni hisselerinin 1/2’si olan 1/8 hissesine isabet edecek taşınmaz bedelinin yeniden yapılacak değer tespiti ile davalı- karşı davacılara ödenmesini talep etmiştir.
Mahkemece asıl davanın reddine, karşı dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiştir.
Hükmü taraf vekilleri temyiz etmişlerdir.
Dava, ölünceye kadar bakım sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, karşı dava alacak isteğine ilişkindir.
Ölünceye kadar bakım sözleşmeleri taraflara hak ve borçlar yükleyen sözleşmelerden olup, bakım borcuna karşılık bir taşınmazın devri kararlaştırıldığında, bakım alacaklısının ölümünden sonra onun mirasçıları mülkiyeti geçirme borcu ile yükümlüdürler. Bu yükümlülüklerini yerine getirmemeleri halinde, sözleşmeye dayanılarak tapu iptali ve tescil istemi ile dava açılabilir.
Kaynağını Borçlar Kaununun 511. ve devamı maddelerinden alan ölünceye kadar bakım sözleşmeleri, anılan Kanunun 512. ve Türk Medeni Kanununun 545. maddesi gereğince resmi şekilde düzenlenmelidir. Resmi şekilde düzenlenmeyen ölünceye kadar bakım sözleşmelerine değer verilerek tapu iptali ve tescil hükmü kurulması mümkün değildir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06/02/2008 tarihli ve 2008/14- 70 Esas, 2008/104 sayılı Kararı)
Bakım borçlusunun bakıp gözetme yükümlülüğü aksi kararlaştırılmadığı sürece, bakım alacaklısını ailesi içerisine alıp ikametgah temini, besleme, giydirme, hastalığında tedavi, manevi yönden de her türlü yardım ve desteği sağlama gibi ödevleri kapsar. Bu görevlerin yerine getirilmesi halinde ölünceye kadar bakım sözleşmeleri taraflarına kişisel hak sağladığı için tapu iptali ve tescil davasını bakım borçlusu ya da onun külli halefleri bakım alacaklısının mirasçılarına karşı açabilirler.
Açılan davada bakım alacaklısı mirasçılarının, bakım borçlusunun edimini yerine getiremediği savunması, sözleşmenin bakım borcu yerine getirilmediği iddiasıyla feshini istemi hakkı bakım alacaklısının sağlandığında kullanması gereken bir hak olduğundan dinlenmez.
Diğer yandan, ölünceye kadar bakım sözleşmesinin muvazaalı olarak yapıldığı her zaman ileri sürülebilir.
Kısaca ifade etmek gerekirse, muvazaa irade ile beyan arasında kasten yaratılmış aykırılıktır. Böyle bir savunma iler sürülmüşse, mahkemece dayanılan sözleşmedeki tarafların gerçek ve müşterek amaçlarının Borçlar Kanununun 19. maddesi hükmünden yararlanarak açıklığa kavuşturulması gerekir. Zira bu gibi durumlarda ölünceye kadar bakım sözleşmesinin ivazlı olarak (bedel karşılığı) değil de, bağış amaçlı veya mirasçıların bazılarından mal kaçırmak amacı ile yapıldığı kabul edilmelidir.
O halde mahkemece yapılması gereken iş, tarafların gerçek iradelerinin açıklığa kavuşturulması bakımından yönteme uygun inceleme ve araştırma yapmak, oluşacak sonuç doğrultusunda bir hüküm kurmak olmalıdır.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince; mahkemece yapılan araştırma yeterli değildir. Tarafların gösterdiği tanıklar dinlenmişse de, karşı davada davalıların mal kaçırma amacı ile sözleşmenin yapıldığına dair husus sorulmamış, sözleşme kapsamında devri taahhüt edilen taşınmazların değeri ile bakım alacaklısının tüm malvarlığına oranı keşif yapılmak suretiyle tespit edilmemiştir.
Mahkemece yapılması gereken iş, tanıkları yeniden dinleyerek murisin sözleşmeyi akdederken diğer mirasçılarından mal kaçırma amacı ile hareket edip etmediğini belirleyip sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken eksik araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Bu nedenlerle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı- karşı davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı- karşı davacıların temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan temyiz harçlarının yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13/10/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.