11. Hukuk Dairesi 2018/2423 E. , 2019/4051 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesince bozmaya uyularak verilen 02/03/2018 tarih ve 2015/548-2018/214 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin taraf vekilleri tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin Almanya"dan ithal edilen makineye ait 2 adet kavanoz kapağı enjeksiyon kalıp göbeğinin tamir ve bakımı için dava dışı ..."a gönderildiğini, tamiri tamamlandıktan sonra davacının Lüleburgaz"daki fabrikasına gönderilmek üzere davalı taşıyıcıya verildiğini, ancak davalının malı müvekkiline teslim etmeyerek zayi ettiğini, bu nedenle aynı emtianın vergi ve sair masrafları ile birlikte 24.278,80 TL"ye yeniden ithal edildiğini ileri sürerek bu bedelin ürünün yeniden alım tarihi olan 04.07.2008 tarihi itibariyle kısa vadeli ticari kredilere uygulanan avans faizi ile davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, zayi olduğu belirtilen emtianın kullanılmış ve arızalı olması nedeniyle yeni ürün bedelinin istenemeyeceğini, vergi ve taşıma ücreti gibi giderlerin de talep edilemeyeceğini, ancak dava tarihinden itibaren faiz yürütülebileceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece uyulan bozma ilamı, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacının alıcısı olduğu emtianın davalıya taşıma amacıyla tesliminden sonra çalındığı, dolayısıyla davalının emtianın ziyaı nedeniyle sorumlu olduğu, taşıma senedi ve bu niteliği taşıyan belgelerden bir adet emtianın taşındığının anlaşıldığı, yapılan kullanım indirimi ve eklenen giderleri ile tazmin edilebilecek bedelin 11.134,90 TL olarak tespit edildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 11.394,90 TL maddi tazmınatın 04/07/2008 tarihinden itibaren işleyecek kısa vadeli ticari kredilere uygulanan avans faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine karar verilmştir.
Kararı, taraf vekilleri ayrı ayrı temyiz etmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin aşağıdaki bentler dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Dava yurtiçi taşıma sözleşmesinin ifası sırasında meydana gelen zararın tazmini istemine ilişkindir.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK"nın 388 ile yürürlükteki 6100 sayılı HMK"nın 297 ve 298. maddeleri uyarınca mahkeme kararları, asgari olarak iki tarafın iddia ve savunmalarının özetlerini, incelenen maddi ve hukuki olayın özünü, mahkemeyi sonuca götüren gerekçelerin neler olduğu hususlarını ihtiva etmelidir. Anayasanın 141. maddesinin 3. fıkrası hükmü de mahkeme kararlarının gerekçeli olması gerektiğini düzenlemektedir. Dolayısıyla gerekçe, bir hükmün olmazsa olmaz unsurudur. Taraflar, ancak kararlara konulması gereken gerekçeler sayesinde hükmün hangi maddi ve hukuki nedene dayandırıldığını anlayabilirler. Ayrıca, karar aleyhine yasa yollarına başvurulduğunda da Yargıtay incelemesi sırasında gerekçe sayesinde kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığı denetlenebilir. Diğer bir anlatımla, Yargıtay incelemesi ancak bir kararın somut olaya uygun gerekçe taşıması halinde mümkün olabilir. Öte yandan, yazılacak kararın gerekçesiyle hüküm kısmı arasında bütünsellik esastır. Başka bir anlatımla, gerekçe ile hüküm birbirine bağlı olup, çelişki bulunmaması gerekir. Somut olayda, mahkemece benimsenen 18.01.2018 tarihli bilirkişi raporu kapsamında, tespit edilen 11.134,90 TL zarardan davalının sorumlu olduğu gerekçesiyle karar verilmiş ise de hüküm kısmında bu meblağ 11.394,90 TL olarak gösterilmiş ve anlatılan çelişkiye düşülmüştür.
Bu durum karşısında, mahkemece yukarıda açıklanan yasa hükümlerine uygun şekilde tarafların iddia ve savunmaları değerlendirilerek, gerekçe ile hüküm çelişkisi içermeyen, kendi içinde tutarlı, maddi olaya ve talebe uygun, denetime elverişli gerekçeli karar oluşturulmak gerekirken Anayasa, mülga HUMK’nın 388 ile 6100 sayılı HMK"nın 297 ve 298. maddelerinde belirtilen unsurlardan yoksun, maddi olaya uygun düşmeyen, talep, gerekçe ve hüküm çelişkisi içeren karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın öncelikle bu nedenle bozulması gerekmiştir.
3-İlk derece mahkemesinin 01.04.2010 tarihli kararının hüküm kısmının 5. bendinde, 1.322,80 TL harçtan peşin alınan 327,80 TL’nin mahsubu ile bakiye 995,00 TL’nin, davalıdan alınarak Hazineye irad kaydına karar verilerek, hüküm kesinleşmeden tahsili yapıldığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Yine mahkemenin, temyiz incelemesine konu son kararının hüküm kısmının 2. bendinde, 778,38 TL karar harcından peşin alınan 327,80 TL harcın mahsubu ile 450,58 TL’nin davalıdan alınarak hazineye irat kaydına karar verilmiştir.
Oysa; 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 8. maddesi hükmüne göre, bir hükmün bozulmasını mütaakıp verilecek hükümlerden yeni bir hüküm gibi karar ve ilam harcı alınır ve bozulan hükümden evvelce alınmış olan karar ve ilam harcı, mütaakıp hükme ait harçdan mahsup olunur. Somut olayda, yazılı maddeye göre, hüküm kesinleşmeden tahsili yapılan 995,00 TL’den bakiye 450,58 TL’nin düşümü ile kalan 544,42 TL’nin davalıya aidesine karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) ve (3) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı taraf yararına BOZULMASINA, istek halinde aşağıda yazılı 186,09 TL harcın temyiz eden davacıya iadesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 22/05/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.