Davacı işçi, iş sözleşmesinin davalı işverence geçerli bir sebep olmadan feshedildiğini ileri sürerek feshin geçersizliği ile işe iadesine karar verilmesini, buna bağlı işe başlatmama tazminatı ile boşta geçen dört aylık ücret ve diğer haklarının belirlenmesi isteğinde bulunmuştur.
Davalı işveren, davacı elindeki makası sıkarak amirinin üzerine yürüyerek onu ölümle ve zarar vermekle tehdit ettiğinden davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece davacının üzerine atılı eylem kabul edildiğinde fesih işlemi olay tarihinden sonra altı günlük süre geçtikten sonra gerçekleştirildiğinden feshin geçersiz sayıldığı ve aynı zamanda davacı eylemi samimi olarak kabul edip özür dilediğinden feshin son çare ilkesi uyarınca hakkında başka tedbire başvurulabileceğini belirterek davanın kabulü ile davacının işe iadesine karar verilmiştir.
Karar davalı tarafından temyiz edilmiştir
İşçi veya işveren bakımından haklı fesih sebeplerinin ortaya çıkması halinde, iş sözleşmesinin diğer tarafının sözleşmeyi haklı sebeple fesih yetkisinin kullanılma süresi sınırsız değildir. Bu bakımdan 4857 sayılı İş Kanunu"nun 26. maddesinde işverenin öğrendiği tarih ve olayın gerçekleştiği tarih başlangıç esas alınmak üzere iki ayrı süre öngörülmüştür. Bu süreler içinde fesih yoluna gitmeyen işçi ya da işverenin feshi, haklı bir feshin sonuçlarını doğurmaz. Bu süre, feshe sebep olan olayın diğer tarafça öğretilmesinden itibaren altı işgünü ve herhalde fiilin gerçekleştiği tarihten itibaren bir yıl olarak kanunda belirlenmiştir.
Benzer bir düzenleme 1475 sayılı İş Kanunu"nun 18. maddesinde de yer almışken, 4857 sayılı Kanun"da, işçinin olayda maddi çıkar sağlamış olması halinde bir yıllık sürenin
işlemeyeceği öngörülmüştür. O halde, haklı feshe sebep olan olayda işçinin maddi bir menfaati olmuşsa, olayın üzerinden ne kadar süre geçerse geçsin altı işgününe riayet etmek şartıyla işverenin haklı fesih imkanı vardır.
Altı iş günlük süre işçi ya da işverenin haklı feshe sebep olan olayı öğrendiği günden itibaren işlemeye başlar. Olayı öğrenme günü sayılmaz ve takip eden iş günleri sayılarak altıncı günün bitiminde haklı fesih yetkisi sona erer. İşverenin tüzel kişi olması durumunda altı işgünlük süre feshe yetkili merciin öğrendiği günden başlar. Bu konuda müfettiş soruşturması yapılması, olayın disiplin kurulunca görüşülmesi süreyi başlatmaz. Olayın feshe yetkili kişi ya da kurula intikal ettirildiği gün, altı iş günlük sürenin başlangıcını oluşturur. 4857 sayılı Kanun"un 26. maddesinde öngörülen altı işgünlük ve bir yıllık süreler ayrı ayrı hak düşürücü niteliktedir. Bir başka anlatımla fesih hakkının öğrenmeden itibaren altı iş günü ve olayın gerçekleşmesinden itibaren bir yıl içinde kullanılması şarttır. Sürelerden birinin dahi geçmiş olması haklı fesih imkanını ortadan kaldırır. Hak düşürücü sürenin niteliğinden dolayı taraflar ileri sürmese dahi, hakim resen dikkate almak zorundadır.
Son olarak belirtmek gerekir ki, 26. maddedeki hak düşürücü süre, işçinin 24. maddenin 2. fıkrasına ve işverenin 25. maddenin 2. fıkrasına dayanan fesihler yönünden aranmalıdır. Yoksa işverenin geçerli sebebe dayanan fesihlerinde 26. maddede öngörülen hak düşürücü sürelerin işlemesi düşünülemez.
Somut olayda, davacının iş sözleşmesi, verilen görevi yapmayarak sadece kendi alanını süpüreceğini, sözlü uyarılara rağmen devam eden düşük üretimi sebebiyle uyarılması üzerine amiri durumunda olduğu bildirilen kişinin üzerine elindeki çapak makası ile yürüyüp "adamı delirtme, psikolojimi bozdun" diyerek bağırdığı ileri sürülerek 4857 sayılı Kanun"un 25/II-d maddesi uyarınca 24.08.2009 tarihinde feshedildiği, elinde makasla diğer çalışana bağırma eyleminin 09.08.2010 tarihinde gerçekleştiğine dair tutanak tutulduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece öncelikle işyerinde feshe yetkili makam belirlendikten sonra olayın bu yetkili makam tarafından öğrenildiği tarih belirlendikten sonra ve altı günlük hak düşürücü sürenin ancak bu öğrenilme tarihinden başlayabileceği dikkate alınmaksızın eksik inceleme ile karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
Öte yandan altı günlük süre geçmesi durumunda; davacının kendi alanı dışında verilen temizlik görevini yapmaması ve amir konumunda olan diğer çalışan kişiye karşı elinde tehlike arzeden makas olduğu halde bağırarak korkutması eylemlerinin ağırlığı ve oluşu geçerli sebep oluşturacağı dikkate alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi bozma nedenidir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 02.02.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.