1. Hukuk Dairesi 2016/13599 E. , 2019/5627 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ :TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar ... ve ... tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’ün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, olmazsa bedel isteğine ilişkindir.
Davacı, yurt dışında yaşaması sebebiyle Türkiye’de bulunan taşınmazlarla ilgili işlemleri takip etmesi için kayınbiraderi olan davalı ...’ı vekil kıldığını, adı geçen vekilin vekalet görevini kötüye kullanarak maliki olduğu ... ada ... nolu parselde kayıtlı ... nolu bağımsız bölümü iş birliği içerisinde olduğu oğlu olan diğer davalı ...’a bankadan kredi temin etmesi için satış yoluyla temlik ettiğini, devirden sonra davalı ...’ın taşınmazı ipotek göstererek bankadan 41.000 TL kredi çektiğini, taşınmazının bilgisi ve iradesi dışında satıldığını, herhangi bir satış bedeli de ödenmediğini ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tapuya tescilini, olmadığı takdirde bedelin tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar, satışın gerçek olduğunu ve davacının satıştan haberdar olduğunu, şimdi ise kötüniyetli olarak dava açtığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen karar Dairece “...Somut olayda, değinilen ilke ve yasa hükümleri göz ardı edilerek; kısa kararda “ ... İli Merkez ... Mahallesinde kain ... ada ... parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile davalı adına tapuya kayıt ve tesciline,” karar verilmesine karşın gerekçeli kararda “... İli Merkez ... Mahallesinde kain ... ada ... parsel ... nolu teras/bağımsız bölüm no ... sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile davalı adına tapuya kayıt ve tesciline,” şeklinde hüküm kurularak kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir.’’ gerekçesi ile bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde vekalet görevinin kötüye kullanıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının ... Noterliğinin 08.11.1986 tarih ve 12198 yevmiye nolu vekaletnamesi ile davalı ...’ı vekil tayin ettiği, vekil ...’ın çekişme konusu ... numaralı bağımsız bölümü davacıya vekaleten 04.10.2005 tarihinde oğlu olan diğer davalı ...’a satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; Borçlar Kanununun temsil ve vekalet akdini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK"nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK"de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK"nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Somut olaya gelince; davalı ..., kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca çekişme konusu ... nolu bağımsız bölümün aslında yükleniciye isabet ettiği, bu sebeple davacının da rızası ile taşınmazı dava dışı yüklenici ...’tan satın aldığı savunmasında bulunmuştur.
Ne var ki mahkemece, varsa kat karşılığı inşaat sözleşmesi temin edilmediği gibi, davalı ...’ın tanıkları da dinlenmemiştir.
Hal böyle olunca; öncelikle tarafların bildirdikleri tüm tanıkların usulünce dinlenmesi, taşınmazda bulunan diğer bağımsız bölümlerin de tapu kayıtları getirtilerek dava konusu ... numaralı bağımsız bölümün gerçekten yükleniciye isabet eden bağımsız bölüm olup olmadığının açıklığa kavuşturulması, yukarıda açıklanan ilke ve olgular uyarınca gerekli araştırma ve incelemenin eksiksiz yapılması, hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalılar ... ve ...’ın yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 04/11/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.