14. Hukuk Dairesi 2018/4845 E. , 2019/6051 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 27.04.2015 gününde verilen dilekçe ile satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, karşı dava satış vaadi sözleşmesinin iptali talebi üzerine bozma ilamına uyularak yapılan muhakeme sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 28.03.2018 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davalı ... ve ... vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 01.10.2019 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden gelmedi. Karşı taraftan davacı-karşı davada davacı vekili Av. ... geldi. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenin sözlü açıklamaları dinlendi. Açık duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KA R A R
Asıl dava satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, karşı dava ise satış vaadi sözleşmesinin iptali istemine ilişkindir.
Davacı vekili, 21.02.1989 tarihli satış vaadi sözleşmesinde vaat borçlusu davalı ...’un Ayas Köyü, 6 parsel sayılı taşınmazda murisi Hacı Yusuf Kolsuz"dan kendisine intikal edecek miras payının tamamını davacıya satmayı vaadettiği, 04.11.1986 tarihli satış vaadi sözleşmesinde ise davalılar ..., ... (Kolsuz), ... ve ...’un 6, 30, 31, 90, 110 ve 135 parsellerde murisleri Hacı Yusuf Kolsuz’dan kendilerine intikal edecek miras paylarının tamamını, 240, 269, 270 ve 479 parsellerde ise adlarına müştereken kayıtlı paylarının tamamını davacıya satmayı vaat ettiklerini belirterek satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil talebinde bulunmuştur.
Karşı davada davacı ... vekili, satış vaadi sözleşmesinin zamanaşımına uğradığını, satış vaadi sözleşmesinde belirtilen bedelin ödenmediğini, vekalet görevinin kötüye kullanıldığını belirterek satış vaadi sözleşmesinin iptaline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Yargılama sırasında 15.03.2007 tarihli oturumda dava konusu 240, 269, 270 ve 479 parsel sayılı taşınmazlar hakkındaki davalılar ..., ..., ... ve ... aleyhine açılan davanın tefrikine ve ayrı bir esasa kaydına karar verilmiştir. Dava konusu 6, 30, 31, 90, 110 ve 135 parsel sayılı taşınmazlar yönünden ise iştirak halindeki mülkiyetin müşterek mülkiyete dönüştürülmediği, bu haliyle satış vaadi sözleşmesinin ifa olanağının bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş olup ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/237 Esas, 2007/62 Karar sayılı 15.03.2007 tarihli ilamının 23.12.2008 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Bu dava, esas davadan tefrikine karar verilen 240, 269, 270 ve 479 parsel sayılı taşınmazlara ilişkindir.
Mahkemece, asıl davanın kısmen kabulüne, karşı davanın reddine dair verilen kararın, davalı-karşı davacı ... ve davalı ... vekili tarafından temyizi üzerine Dairemizin 09.12.2014 tarihli, 2014/10847 Esas - 2014/14066 Karar sayılı ilamı ile "...Dosyada içerisindeki ... Tapu Müdürlüğünün 14.12.2006 tarihli yazısına göre de dava konusu 240, 269, 270 ve 479 parsellerden yenileme ve ifraz sonucu başka ada ve parsel numaralı taşınmazların oluştuğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle asıl davadan tefrik edilen parseller hakkında ve bu parsellerden oluşan yeni tapu kayıtları da getirtilerek 04.11.1986 tarihli satış vaadi sözleşmesi göz önünde bulundurularak usulüne uygun şekilde bir hüküm kurulmalıdır. Mahkemece, belirtilen hususlar gözetilmeden tefrik kararı ile davada pasif dava ehliyeti kalmayan ... hakkında ayrıca satış vaadi sözleşmesinin ifa olanağı olmadığından davanın reddine karar verilen 6, 30, 31, 90, 110 ve 135 parsellerden oluşan taşınmazlar yönünden infazda tereddütlere yol açacak şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş" gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma ilamından sonra davacı vekili tarafından bu dosyamız ile birleştirilen 2015/142 Esas sayılı dosyada 6, 30, 31, 90, 110 ve 135 parsel sayılı taşınmazlar yönünden iştirak halindeki mülkiyetin müşterek mülkiyete dönüştürüldüğü, bu hali ile satış vaadi sözleşmesinin ifa olanağının bulunduğu belirtilerek tapu iptali ve tescil talebinde bulunmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davalı-karşı davada davacı ... ve ... vekili temyiz etmişlerdir.
Dava ehliyeti davada taraf olma ehliyetidir. 6100 sayılı HMK’nin 50. maddesinde medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanların, davada taraf ehliyetine de sahip olacağı hüküm altına alınmıştır. Yasa hükmünde belirtildiği üzere taraf ehliyeti, medeni hukuktaki hak ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekildir. Maddede gerçek ve tüzel kişi ayırımı yapılmaksızın, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanların davada taraf ehliyetine de sahip olacağı belirtilmiştir.
Türk Medeni Kanununun 28. maddesinde ise; gerçek kişinin ölümüyle medeni haklardan yararlanma ehliyeti ve buna bağlı olarak da taraf ehliyetinin sona ereceği belirtilmiştir. Dava tarihinden sonra ölüm nedeniyle şahsiyeti son bulan kişi taraf ehliyetini yitireceğinden mirasçılık belgesi temin edilerek mirasçılarının davada davalı olarak yer almalarının sağlanması ve taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekir.
Somut olayda; davalı-karşı davada davacı ..."un dava tarihinden sonra ancak hüküm verilmeden önce 06.03.2014 tarihinde vefat ettiği görülmektedir.
O halde mahkemece, ..."un temin edilecek mirasçılık belgesine göre mirasçılarının hukuki dinlenilme haklarının kısıtlanmaması amacıyla davada davalı sıfatıyla yer almalarının sağlanması ve taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekir. Mahkemece belirtilen husus üzerinde durulmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Davalı-karşı dava davacısı ... tarafından sözleşmenin iptaline ilişkin karşı dava açılmış olmasına rağmen karşı dava hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiş olması doğru görülmemiştir.
Ayrıca, 6100 sayılı HMK’nun 297/2. maddesi gereğince;
Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
Mahkemece 296 ada 5, 296 ada 7, 296 ada 38, 296 ada 39, 296 ada 66, 67, 68, 69, 244 ada 26, 244 ada 27, 245 ada 20, 470 ada 2, 472 ada 1, 293 ada 168, 293 ada 169, 296 ada 39, 296 ada 16, 171 ada 1, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 172 ada 1, 2, 3, 4, 8, 173 ada 2, 3, 4, 293 ada 152, 153, 154, 155 no"lu parseller hakkında hüküm kurulmuş ise de ... Tapu Sicil Müdürlüğü"nün 28.11.2017 tarihli yazısından anlaşıldığı üzere bölgede yapılan toplulaştırma çalışmaları sonucu tapu kaydının pasif hale geldiği anlaşıldığından sicil kaydı kapatılan ve üzerinde işlem yapma olanağı kalmayan tapu kaydı ile kurulan hükmün infaza elverişli olmadığı açıktır. Bu durumda, mahkemece anılan taşınmaza ilişkin güncel tapu kaydı getirtilmeli, oluşan yeni tapu kayıtlarına göre bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle pay ve paydaş durumu değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken kapatılan ve üzerinden işlem yapma olanağı kalmayan tapu kaydına dayanılarak hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 2.037,00TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davalı ... ve ..."dan alınarak davacı - karşı dava davalısına verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 01.10.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.