10. Hukuk Dairesi 2010/15571 E. , 2012/5576 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk(İş) Mahkemesi
Dava, zararlandırıcı sigorta olayı sonucu sürekli iş göremezlik durumuna giren sigortalıya yapılan sosyal sigorta yardımları nedeniyle uğranılan zararın, 506 sayılı Kanunun 26 ve 87. maddeleri gereğince davalılardan teselsül hükümlerine göre rücuan alınması istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı ... Başkanlığı avukatı ile davalı ...avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-) Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre; davalı ... vekilinin tüm, davacı Kurum vekilinin ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-) Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanunun 26’ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan “sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarlarla sınırlı olmak üzere” ibareleri, 21.03.2007 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 23.11.2006 gün ve...sayılı Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal edilmiş olup, Anayasa’nın 152 ve 153. maddelerinde öngörülen düzenleme uyarınca, Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmesi ile birlikte, elde bulunan ve kesinleşmemiş tüm davalarda uygulanması zorunludur. İptal kararının Resmi Gazete’de yayımlandığı tarihten itibaren 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 76’ncı ve 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 33’üncü maddesi gereğince, yürürlükteki kanunları uygulamakla yükümlü bulunan mahkemelerin ve Yargıtay’ın, iptal kararı ile yürürlükten kalkan bir kanun maddesine dayanarak inceleme yapma ve karar verme yetkisi de bulunmamaktadır.
Diğer taraftan medeni usul hukukunda “ıslah” kurumu, gerek 1086, gerekse mahkeme karar tarihinden sonra yürürlüğe giren 6100 sayılı Kanunda düzenlenmiş olup, 1086 sayılı Kanunun; 83’üncü maddesinde, iki taraftan her birinin usule ilişkin olarak yaptığı işlemi tamamen veya kısmen ıslah edebileceği, aynı davada her tarafın ancak birkere ıslah hakkını kullanabileceği, 84’üncü maddesinde, ıslahın, tahkikata tabi olan davalarda tahkikat bitinceye kadar ve tabi olmayanlarda yargılamanın sonuna kadar yapılabileceği, 85’inci maddesinde, ıslahın, oturumda diğer taraf hazır olduğu halde yapılabileceği gibi öncelikle o tarafa tebliğ edilmek koşuluyla dilekçe ile de yapılabileceği, 88’inci maddesinde, ıslah eden tarafın davasını tamamen ıslah ettiği ve bunun tebliği tarihinden itibaren üç gün içerisinde yeni bir dava açmadığı takdirde davasının iptal olunacağı, 89’uncu maddesinde, davasını tamamen ıslah eden davacının iptal tarihinden itibaren üç ay içerisinde yeniden dava açmaz ise davasından vazgeçmiş sayılacağı, 90’ıncı maddesinde, ıslahın davayı uzatmak veya karşı tarafı rahatsız etmek gibi kötü niyetli düşüncelerle yapıldığının kanıtlar veya belirtilerle anlaşılması durumunda mahkemece, ıslah dikkate alınmaksızın karar verileceği belirtilmiş, 6100 sayılı Kanunun ise; 176’ncı maddesinde, taraflardan her birinin, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği, aynı davada, tarafların ancak bir kez ıslah yoluna başvurabileceği, 177’nci maddesinde ıslahın, tahkikatın sona ermesine kadar sözlü veya yazılı olarak yapılabileceği, karşı taraf duruşmada hazır değilse veya ıslah istemi duruşma dışında yapılıyorsa, bu yazılı istem veya tutanak örneğinin, haber vermek amacıyla karşı tarafa bildirileceği, 180’inci maddesinde davasını tamamen ıslah ettiğini bildiren tarafın, bu bildirimden itibaren bir hafta içinde yeni bir dava dilekçesi vermek zorunda olduğu, aksi durumda, ıslah hakkının kullanılmış sayılacağı ve ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edileceği, 181’inci maddesinde kısmen ıslaha başvuran tarafa, ıslah ettiği usul işlemini yapması için bir haftalık süre verileceği, bu süre içinde ıslah edilen işlem yapılmazsa, ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edileceği, 182’nci maddesinde ıslahın davayı uzatmak veya karşı tarafı rahatsız etmek gibi kötü niyetli düşüncelerle yapıldığı kanıtlar veya belirtilerle anlaşılırsa, mahkemece, ıslah dikkate alınmadan karar verileceği açıklanmıştır.
Ayrıca, Yargıtay Kanununun 45’inci maddesi gereğince, benzer hukuki konularda Yargıtay Genel Kurullarını, dairelerini ve adliye mahkemelerini bağlayıcılığı niteliği bulunan 04.02.1948 gün ve ...sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nda da belirtildiği gibi, dava açıldıktan sonra konusunda, nedeninde, kanıtlarda ve benzeri işlerde yönteme ilişkin olmak üzere yapılmış olan yanlışlıkları bir kereye özgü olmak üzere düzeltmek ve eksiklikleri tamamlamak amacıyla, yargı kararına gerek olmaksızın taraflarca sözlü veya yazılı olarak yapılabilen ıslah işlemi, Yargıtay’ca karar bozulduktan sonra gerçekleştirilemez.
Bu yasal düzenleme ve açıklamalar ışığı altında inceleme konusu dava değerlendirildiğinde; sigortalıya bağlanan sürekli iş göremezlik geliri ve sosyal yardım zammının başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin, davalıların toplam %70 kusur oranına karşılık gelen tutarı esas alınarak davacı Kurum vekilince 09.10.2009 tarihinde yöntemince gerçekleştirilen ıslah işlemi karşısında, anılan işleme ilişkin dilekçede yazılı tutar üzerinden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu ıslah işlemi göz ardı edilerek eksik rücu alacağının hüküm altına alınması isabetsiz olduğu gibi, kabule göre de, dava tarihi itibarıyla yürürlükteki mevzuat ve içtihatlara uygun olarak açılan davanın, söz konusu 26’ncı maddeye ilişkin Anayasa Mahkemesi iptal hükmü nedeniyle oluşan hukuksal durum karşısında kısmen
reddine karar verilmesinde tarafların sorumluluğu bulunmamasına karşın, mahkemece yanılgılı değerlendirme sonucu, yargılama sonunda davacı Kurum davada kısmen haksız çıkan taraf olarak nitelendirilip vekil ile temsil olunan davalılar yararına avukatlık ücreti belirlendikten sonra Kurumun anılan ücret yönünden sorumluluğuna karar verilmiş olması, ayrıca, karar ve ilam harcının eksik hesaplanması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Ne var ki; bu aykırılıkların giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hüküm bozulmamalı, 6100 sayılı Kanunun geçici 3"üncü maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı Kanunun 438’inci maddesi gereğince düzeltilerek onanmalıdır.
S O N U Ç : Hüküm fıkrasında yer alan sözcüklerin çıkartılarak yerine;
“1-) Davanın kabulüne; sürekli iş göremezlik geliri yönünden 3.616,70 TL.nin 17.06.2003, geçici iş göremezlik ödenekleri yönünden 394,65 TL.nin ödeme, tedavi giderleri yönünden 45,15 TL.nin sarf tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı Kuruma verilmesine,
2-) Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri gereğince belirlenen 1.000,00 TL. avukatlık ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak, yargılamada vekil ile temsil olunan davacı Kuruma verilmesine,
3-) 492 sayılı Harçlar Kanunu hükümlerine göre belirlenen 240,95 TL. karar ve ilâm harcından, davacı Kurumca yatırılan 37,90 TL harç tutarının mahsubu ile geriye kalan 203,05 TL"nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak Hazineye gelir kaydedilmesine,
4-) Davacı Kurumca karşılanan 27,00 TL. tebligat gideri, 480,00 TL. keşif gideri, ve 37,90 TL harç tutarı olmak üzere toplam 544,90 TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı Kuruma verilmesine,” sözcüklerinin yazılmasına ve bu şekliyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz harcının davalılardan, ...alınmasına, 22.03.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.