10. Hukuk Dairesi 2019/2333 E. , 2020/2398 K.
"İçtihat Metni"Bölge Adliye
Mahkemesi : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
No : 2018/1283-2019/9
İlk Derece
Mahkemesi : Bafra 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
No : 2016/852-2017/717
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davacı Kurum ve davalı vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı Kurum ve davalı vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı Kurum, 19.09.2012 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu yaralanan kazalıya bağlanan gelirin rücuan tahsilini istemiştir.
II-CEVAP
Davalı şirket vekili; talebin yerinde olmadığını belirterek, davanın reddini istemiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk derece mahkemesi tarafından, "davanın kısmen kabulü ile, 46.516,03 TL ilk peşin sermaye değerli gelirin, gelir bağlama onay tarihi olan 01.12.2013 tarihinden, 7.784,70 TL geçici iş göremezlik ödeneğinin ödeme tarihi olan 21.04.2013 tarihinden, 17.173,92 TL hastane masrafının sarf tarihi olan 15.03.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine", şeklinde karar verilmiştir.
Davacı Kurum vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesince davacı Kurum sigortalısının davaya konu iş kazasının yaşanmasında %5 oranında kusurlu olduğunu, kurum alacağından %5 oranında kusur indirimi yapılarak karar verildiğini, %5 kusur oranının kabul edilemez olduğunu, işçi sağlığı ve iş güvenliği mevzuatına göre işverenin işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerini alma risk taşımayan güvenli çalışma düzenini sağlama ve bunları denetleme görevleri bulunduğunu, kazanın yaşanmasında tüm kusurun davalının olduğunu, kusur indiriminin usul ve yasaya aykırı olduğunu, toplam alacağın %95"ine tekabül eden 71.574,18 TL"nin 99,52 TL’lik kısmının reddedilmesi ve red miktarınca karşı taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, yerel mahkeme kararının talebin reddine ilişkin kısmının kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı vekili; davalı işverenin kazanın oluşumunda herhangi bir kusurunun olmadığını, tüm tedbirleri alarak gerekli talimat ve bilgileri işçilere verdiğini, konu ile ilgili kişisel koruyucu malzeme, zimmet ve taahhüt tutanaklarını dosyaya ibraz ettiğini, sigortalının, tanık olarak dinletilmek istendiğini, mahkemece dinlenmediğini beyan ederek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını, talep etmiştir.
B-BAM KARARI
İlk derece mahkemesinin kararının yasal ve hukuksal gerekçeleri ile dayanağı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmadığından 6100 sayılı HMK"nun madde 353/1-b.1 hükmü gereğince davacı ve davalının ayrı ayrı istinaf başvurularının esastan reddine, dair karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davacı ve davalı vekilleri, aynı istinaf gerekçeleriyle kararın bozulmasını istemiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun “İş kazası ve meslek hastalığı ile hastalık bakımından işverenin ve üçüncü kişilerin sorumluluğu” başlığını taşıyan 21. maddesinin birinci fıkrası, sigortalıya ya da ölümü halinde hak sahiplerine bağlanan gelirler ile yapılan harcama ve ödemelerin işverenden rücuan tahsili koşullarını düzenlenmiş olup; işverenin sorumluluğu için, zarara uğrayanın sigortalı olması, zararı meydana getiren olayın iş kazası veya meslek hastalığı niteliğinde bulunması, zararın meydana gelmesinde işverenin kastının veya sigortalının sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketinin ve bu hareket ile meydana gelen iş kazası ve meslek hastalığı arasında illiyet bağının bulunması gerekir. Buradan, işverenin, işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliğine ilişkin mevzuatın kendisine yüklediği, objektif olarak mümkün olan tüm tedbirleri alma yükümlülüğünü yerine getirmemesi ve bu nedenle iş kazası veya meslek hastalığı şeklinde sosyal sigorta riskinin gerçekleşmesi halinde, kusur esasına göre meydana gelen zararlardan Sosyal Güvenlik Kurumuna karşı rücûan sorumlu olduğu sonucu çıkarılmaktadır.
Buna göre; işverenin ve üçüncü kişilerin iş kazasındaki kasıt veya kusurunun tespiti amacıyla; iş kazasının oluşumuna ilişkin maddi olguların eksiksiz biçimde saptanması, sorumluluğu gerektiren her koşulun, kendi özelliği çerçevesinde araştırılıp irdelenmesi, işveren ve diğer ilgililerin kusur oran ve aidiyetlerinin belirlenmesi gerekir.
Bu kapsamda; 6331 sayılı Kanunun 37’nci maddesi uyarınca yürürlükten kaldırılan ancak zararlandırıcı sigorta olayının meydana geldiği tarihte yürürlükte bulunan 4857 sayılı İş Kanunu"nun 77’nci maddesi uyarınca, işverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler. İşverenler işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumluluktan konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar. Anılan madde ile, işverenlere, işçi sağlığı ve iş güvenliği kavramından kapsamlı olarak, her türlü önlemi almak yanında, bir anlamda objektif özen yükümlülüğü de öngörülmektedir. Bu itibarla işverenin, mevzuatın kendisine yüklediği tedbirleri, işçinin tecrübeli oluşu veya dikkatli çalıştığı takdirde gerekmeyeceği gibi bir düşünce ile almaktan sarfınazar etmesi kabul edilemez.
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ile Dünya Sağlık Örgütü"nün (WHO) ortak Komisyonunda işçi sağlığının esasları: Bütün işkollarında işçinin fiziksel, ruhsal ve sosyo-ekonomik bakımdan sağlığını en üst düzeye çıkarmak ve bunun devamını sağlamak; çalışma şartları ve kullanılan zararlı maddeler nedeni ile işçi sağlığının bozulmasını engellemek; her işçiyi kendi fiziksel ve ruhsal yapısına uygun işte çalıştırmak; özet olarak işin işçiye ve işçinin işe uyumunu sağlamak olarak tanımlanmaktadır. Belirlenen amaçlara ulaşmak, dolayısıyla iş kazalarını ve meslek hastalıklarını önlemek temel sorumluluktur. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.11.2006 gün ve E: 2006/10-696, K: 2006/704 sayılı kararı).
Somut olayda, sigortalı ..."in, davalı işverene ait karma yem üretimi faaliyet konulu işyerinde, dozajlama kantarı altı bunkerde işlemeye girecek olan hammaddenin sıkışması üzerine seyyar merdivenle bunkerin olduğu yere çıkarak bunkerin kapağını açması neticesinde içinde bulunan hammaddenin kazalının üzerine devrilmesi sonucu düşerek yaralandığı anlaşılmıştır. 30.03.2016 tarihli Kurum İnceleme Raporu’nda beyanı alınan, kazalının, arkadaşını beklemeden merdivene çıkması hususunda hatalı olduğu yönünde beyanı karşısında, dosya içinde alınan 31.01.2017 tarihli bilirkişi raporunda davalı şirkete verilen % 95, kazalıya verilen % 5 kusur oranı oluşa uygun değildir. Sigortalılın kusur oranının daha fazla olması gerekir.
Mahkemece, kaza olayı ile ilgili tazminat(hak sahipliği) ya da ceza dosyası olup olmadığı araştırılmalı ve varsa dosya içine alınıp irdelenmeli, kazalının, Kurum raporundaki beyanı da dikkate alınıp olayın gerçekleştiği iş kolunda iş güvenliği bakımından uzman kişilerden oluşan bilirkişi heyetinden tarafların kusur oran ve aidiyetleri hususunda az yukarıda belirtilen açıklamalar doğrultusunda bir kusur raporu alınmalı, varılacak sonuca göre karar verilmelidir.
O hâlde, davacı Kurum ve davalı vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi kararının HMK"nın 373/1 maddesi gereğince kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 01/06/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.