
Esas No: 2021/9276
Karar No: 2022/2047
Karar Tarihi: 22.02.2022
Danıştay 6. Daire 2021/9276 Esas 2022/2047 Karar Sayılı İlamı
Danıştay 6. Daire Başkanlığı 2021/9276 E. , 2022/2047 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2021/9276
Karar No : 2022/2047
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … Köyü Tüzelkişiliği
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Valiliği
VEKİLİ : Av. …
MÜDAHİL (DAVALI YANINDA) : … Maden Enerji Ticaret Sanayi Ltd. Şti.
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:… , K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: Tokat İli, Zile İlçesi, … Mahallesi, … ada, … parsel, … ada, … parsel, … ada, … parsel ile … Mahallesi, … ada, … parsel sayılı taşınmazlarda yapılması planlanan "Mermer Ocağı Projesi (… , … )" ile ilgili Tokat Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından verilen … tarihli, … sayılı "Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir" kararının iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Temyize konu kararda; dosyada mevcut bilgi ve belgeler ile yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda, İnşaat Yüksek Mühendisi, Jeoloji Yüksek Mühendisi, Harita Yüksek Mühendisi, Çevre Yüksek Mühendisi ve Ziraat Yüksek Mühendisinden oluşan heyet tarafından düzenlenen bilirkişi raporunun birlikte değerlendirilmesinden, faaliyet öncesi ve sonrası proje alanına ait termin planı haritası ve kesitlerinin, proje alanına ait çevre uyum planı haritası ve kesitlerinin ve imalat haritasının da bulunduğu Tokat ili, Zile ilçesi, Evrenköy Köyü ve civarında yapılması planlanan "Mermer Ocağı-… , … " projesi ile ilgili olarak, tarım arazileri, su kaynakları ile taşkın ve drenaj durumu, toz ve gürültü emisyonu, orman alanları, havzanın planlanması, yerleşim yerlerine yakınlık, hayvancılık faaliyetleri, ulaşım yolları, çevredeki bitki örtüsü ve doğal yaşam açısından Çevre Kanunu ve Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği kapsamında çevre üzerindeki olumsuz etkilerinin projenin uygulanması, izlenmesi ve kontrolünde sürdürülecek çalışmalarla alınacak önlemlerin ilgili mevzuat ve bilimsel esaslara göre kabul edilebilir düzeylerde olduğu, projenin bu hali ile işletilmesi durumunda fiziksel ve biyolojik çevresel değerlerin ve ekolojik dengenin tahribine, bozulmasına ve yok olmasına neden olmayacağı, çevreye olabilecek olumsuz yöndeki etkilerin önlenmesi ya da zararın çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesi için gerekli önlemlerin alındığı, çevresel olumsuzluklara karşı alınacak önlemlere yönelik ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri ile desteklenmiş proje tanıtım dosyasında verilen taahhütlerin, teknik ve bilimsel esaslara göre kabul edilebilir ve yeterli düzeyde olduğu, dava konusu işletmenin yerleşim yerlerine uzaklığı dikkate alındığında ilgili kurum ve kuruluşların denetimleri ile insan sağlığına zarar vermeyeceği, proje alanında yürütülecek faaliyetin işletme kapasitesi, kullanılacak teknik donanım ve yöntem gözetildiğinde, … tarih ve … sayılı "Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir" kararında hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılarak, davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Projenin gerçekleştirileceği alanın bilirkişi raporunda belirtilenin aksine orman vasfında değil, köy halkının hayvancılık yaptığı yaylak vasfında olduğu, bu nedenle Tokat Valiliği Tarım ve Orman İl Müdürlüğünün yazısında, projenin gerçekleştirileceği alandaki bazı parsellerin tahsis amacının değiştirilmesinin istenildiği, yine raporda proje sırasında yürütülecek faaliyetler sırasında ortaya çıkacak toz, gürültü ve atıkların flora ve fauna sistemi açısından bir sorun oluşturmayacağı, köy tarım arazilerinin, bitkilerin ve hayvanların etkilenmeyeceğinin belirtildiği, oysaki proje tanıtım dosyasında bu konuda bilimsel önlemler yerine temennilerin sıralandığı, tozlanmanın nasıl önleneceği hususunda en ufak bir teknik açıklayacağı bilgi bulunmadığı, projeye en yakın yer olan 195 m uzaklıktaki Çakmak Mezrası'nın tozlanmadan etkilenmemesinin mümkün olmadığı, köy halkının burada hayvancılık yaptığı, bu nedenle gerek tarım alanlarının gerekse hayvancılığın zarar göreceği, toz dağıtım modellemesinin yapılması gerektiği, yine gürültü emisyon hesabının da nasıl yapıldığı hususunda bilirkişiler tarafından yeterli değerlendirmenin yapılmadığı, proje alanı içerisinden bir çok akar ve kuru dere geçtiği, yağış dönemlerinde kuru derelerin dahi çok yoğun aktığı, bu derelerin ocak alanları ile pasa depolama alanlarına çok yakın olduğu, bu derelerin projeden etkilenmemesinin mümkün olmadığı, proje tanıtım dosyasında yer altı ve yer üstü suları ile hidrojeolojik bir değerlendirmenin yer almadığı, proje tanıtım dosyasında flora ve fauna ekosistemine ait çalışmalarının temsilden uzak olduğu, ocak parametlerinin (yükseklik, genişlik, şev) herhangi bir jeolojik çalışmaya bağlı kalınmaksızın planlandığı, kesme ve sayalama sırasında kullanılacak suyun bir havuzda toplanacağının belirtildiği, ancak bu biriken suyun nasıl bertaraf edileceği hakkında proje tanıtım dosyasında bir bilginin bulunmadığı, pasa döküm alanlarında heyelan, çığ ve taşkın riski bulunduğu, bu alanların uygunluğu ve yeterliliği hakkında alanda bir çalışmanın yapılmadığı, Mahkeme kararına dayanak alınan bilirkişi raporunun bilimsellikten ve teknik verilerden uzak olduğu, raporda fiili durumların dikkate alınmadığı, çelişkili ve yetersiz bir rapor olduğu, projenin çevreye verebileceği zararların alınabilecek tedbirlerle giderilebilecek nitelikte gösterildiği belirtilerek, yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak verilen Mahkeme kararının bozulması gerektiği iddia edilmiştir.
Temyiz dilekçesinden sonra davacılar vekili tarafından dosyaya sunulan muhtelif tarihli dilekçelerde ise; projenin gerçekleştirileceği alandaki bazı parsellerin yaylak olarak tescil edildiği ve yine Kültür ve Turizm Bakanlığı Sivas Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Kararları ile proje alanındaki bir kısım yerlerin I. Derece Arkelojik Sit Alanı olarak belirlendiği, bu nedenlerle de temyize konu kararın bozulması gerektiği ileri sürülmüştür.
KARŞI TARAFIN SAVUNMALARI : 1- Davalı idare tarafından, temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Mahkeme kararının onanması gerektiği savunulmuştur.
2- Davalı yanında müdahil tarafından ise, savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ … 'IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, Üye … 'in 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "İvedi yargılama usulü" başlıklı 20/A maddesinin (i) bendi uyarınca Dairemizce keşif ve bilirkişi incelemesinin yaptırılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği yolundaki usule ilişkin azlık oyuna karşın, Mahkemece maddi olay açıklığa kavuşturulmadığından, bu aşamada temyiz isteminin esasının görüşülemeyeceği sonucuna varılarak ve dosyanın da tekemmül ettiği görüldüğünden, davacı tarafın yürütmenin durdurulması talebinin incelenmesine gerek görülmeyerek, gereği görüşüldü:
Davalı yanında müdahilin, davanın süresinde açılmadığı yönündeki itirazının İdare Mahkemesi tarafından açıklığa kavuşturulmaması nedeniyle, Dairemiz tarafından verilen ara kararıyla, dava konusu "ÇED Gerekli Değildir" kararının proje alanı olan köyde ilan edilip edilmediği sorulmuş olup, gönderilen bilgi ve belgelere göre, dava konusu kararın köyde ilan edilmediği tespit edildiğinden, davanın süresinde açıldığı anlaşılmıştır.
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Tokat İli, Zile İlçesi, … Mahallesi, … ada, … parsel, … ada, … parsel, … ada, … parsel ile … Mahallesi, … ada, … parsel sayılı taşınmazlarda yapılması planlanan "Mermer Ocağı Projesi (… , … )" ile ilgili Tokat Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından verilen … tarihli, … sayılı "Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir" kararının tesis edilmesi üzerine, bakılmakta olan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
2872 sayılı Çevre Kanunu'nun 10. maddesinde, "Gerçekleştirmeyi plânladıkları faaliyetleri sonucu çevre sorunlarına yol açabilecek kurum, kuruluş ve işletmeler, Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu veya proje tanıtım dosyası hazırlamakla yükümlüdürler. Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararı veya Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir Kararı alınmadıkça bu projelerle ilgili onay, izin, teşvik, yapı ve kullanım ruhsatı verilemez; proje için yatırıma başlanamaz ve ihale edilemez..." hükmüne yer verilmiştir.
25/11/2014 günlü, 29186 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği'nin 4. maddesinde; ''Çevresel Etki Gerekli Değildir Kararı: Seçme Eleme Kriterlerine Tabi Projeler hakkında yapılan değerlendirmeler dikkate alınarak, projenin çevre üzerindeki muhtemel olumsuz etkilerinin, alınacak önlemler sonucu ilgili mevzuat ve bilimsel esaslara göre kabul edilebilir düzeylerde olduğunun belirlenmesi üzerine projenin gerçekleşmesinde çevre açısından sakınca görülmediğini belirten Bakanlık kararı" olarak tanımlanmıştır. Aynı Yönetmelik'in 6. maddesinde, "(1) Bu Yönetmelik kapsamındaki bir projeyi gerçekleştirmeyi planlayan gerçek veya tüzel kişiler; Çevresel Etki Değerlendirmesine tabi projeler için ÇED Başvuru Dosyasını, ÇED Raporunu, Seçme Eleme Kriterleri uygulanacak projeler için ise Proje Tanıtım Dosyasını, Bakanlıkça yeterlik verilmiş kurum ve kuruluşlara hazırlatmak, ilgili makama sunulmasını sağlamak ve proje kapsamında verdikleri taahhütlere uymakla yükümlüdürler... (3) Bu Yönetmeliğe tabi projeler için "Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu" kararı veya "Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir" kararı alınmadıkça bu projelere hiçbir teşvik, onay, izin, yapı ve kullanım ruhsatı verilemez, proje için yatırıma başlanamaz ve ihale edilemez...' kuralına yer verilmiş olup; 15. maddesinde, Bu Yönetmeliğin EK-2 listesinde yer alan projeler ile kapsam dışı değerlendirilen projelere ilişkin kapasite artırımı ve/veya genişletilmesinin planlanması halinde, mevcut proje kapasitesi ve kapasite artışları toplamı ile birlikte projenin yeni kapasitesi EK-2 listesinde belirtilen projelerin seçme, eleme kriterlerine tabi olduğu, 17. maddesinde ise; Bakanlık'ın on beş (15) iş günü içinde inceleme ve değerlendirmelerini tamamlayarak, proje hakkında "ÇED Gereklidir" veya "ÇED Gerekli Değildir" kararını beş (5) iş günü içinde vereceği, kurala bağlanmıştır.
3213 sayılı Maden Kanununun "Madencilik Faaliyetlerinde İzinler" başlıklı 7. maddesinin 2. fıkrası; "Özel çevre koruma bölgeleri, milli parklar, yaban hayatı koruma ve geliştirme sahaları, muhafaza ormanları, 4/4/1990 tarihli ve 3621 sayılı Kıyı Kanununa göre korunması gerekli alanlar, 1 inci derece askeri yasak bölgeler, 1/5000 ölçekli imar planı onaylanmış alanlar, 1 inci derece sit alanları ile madencilik amacı dışında tahsis edilen ve Genel Müdürlük tarafından uygun görüş verilen elektrik santralleri, organize sanayi bölgeleri, petrol, doğalgaz ve jeotermal boru hatları gibi yatırım alanlarına ait koordinatlar ilgili kurumlar tarafından Genel Müdürlüğe bildirilir", hükmünü, 3. fıkrası; "Madencilik faaliyeti yapılan alanların, izne tabi alan olmaları halinde, ilgili olduğu kanun hükümlerine göre gerekli izinlerin alınması zorunludur. Ancak, Genel Müdürlükçe işletme ruhsatı verildikten sonra, işletme ruhsat alanının diğer kanunlara göre izne tabi alan haline gelmesi durumunda ilgili kanunların öngördüğü yükümlülüklerin yerine getirilmesi suretiyle kazanılmış haklar korunarak faaliyetler sürdürülür. Diğer kanunlara göre izne tabi alanlar, Genel Müdürlüğün görüşü alınarak belirlenir." hükmünü içermektedir.
Madencilik Faaliyetleri İzin Yönetmeliği'nin 50. maddesinde ise; "Madencilik faaliyetleri esnasında kültür ve tabiat varlıklarına rastlanması halinde maden ruhsat sahibi, kültür ve tabiat varlığının olduğu alandaki faaliyetini geçici olarak durdurarak en geç üç gün içinde en yakın müze müdürlüğüne, mülki idare amirliğine veya Genel Müdürlüğe bildirir. En geç on gün içinde ilgili bakanlık ve Genel Müdürlük elemanlarından oluşacak bir heyet yerinde incelemelerini yapar. Yapılan inceleme sonucu, hazırlanan raporlar göz önünde bulundurularak o alandaki faaliyetin durumuna ilişkin ilgili kurulca karar verilir." hükmü yer almaktadır.
4342 sayılı Mera Kanununun 3. maddesinde; Mera; ''Hayvanların otlatılması ve otundan yararlanılması için tahsis edilen veya kadimden beri bu amaçla kullanılan yer'' , Tahsis: Çayır, mera, yaylak ve kışlakların kullanımlarının verimlilik ve sosyal adalet ilkelerine uygun şekilde düzenlenerek, münferiden ya da müştereken yararlanılmak üzere bir veya birkaç köy ya da belediyeye bırakılması, olarak tanımlanmıştır. 5. maddesinde;'' Komisyonca tespit edilecek ihtiyaca göre aşağıda belirtilen yerler mera, yaylak ve kışlak olarak, köylere veya belediyelere tahsis edilir: a) Kadimden beri mera, yaylak ve kışlak olarak kullanılan yerler ile aynı amaçla kullanılmak üzere köy veya belediyelere tahsis ya da terk edilen yerler, b) Devletin hüküm ve tasarrufunda veya Hazinenin mülkiyetinde bulunan arazilerden etüt sonucu mera, yaylak ve kışlak olarak yararlanılabileceği anlaşılan yerler, c) Mera, yaylak ve kışlak olarak kullanılmak amacıyla kamulaştırılacak yerler, d) Tapu kayıtlarında mera, yaylak ve kışlak olarak görülen ve halen işgal edilen yerler.'', 14. maddesinde; ''Tahsis amacı değiştirilmedikçe mera, yaylak ve kışlaktan bu Kanunda gösterilenden başka şekilde yararlanılamaz. Ancak, bu Kanuna veya daha önceki kanunlara göre mera, yaylak ve kışlak olarak tahsis edilmiş olan veya kadimden beri bu amaçla kullanılan arazilerden; "a) Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının talebi üzerine, 3213 sayılı Maden Kanunu ve 6326 sayılı Petrol Kanunu ile 3/6/2007 tarihli ve 5686 sayılı Jeotermal Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular Kanunu hükümlerine göre, arama faaliyetleri sonunda rezervi belirlenen maden ve petrol faaliyeti ile jeotermal kaynak ve doğal mineralli sular için zaruri olan, yerlerin, ilgili müdürlüğün talebi, komisyonun ve defterdarlığın uygun görüşü üzerine, valilikçe tahsis amacı değiştirilebilir ve söz konusu yerlerin tescilleri Hazine adına, vakıf meralarının tescilleri ise vakıf adına yaptırılır ' hükmüne yer verilmiştir.
3213 sayılı Maden Kanununun "Tanımlar" başlıklı 3. maddesinde; Arama ruhsatının, belirli bir alanda maden arama faaliyetinde bulunulabilmesi için verilen yetki belgesini, işletme ruhsatının işletme faaliyetlerinin yürütülebilmesi için verilen yetki belgesini, işletme izninin ise bir madenin işletmeye alınabilmesi için izni ifade ettiği, "Madencilik faaliyetlerinde izinler" başlıklı 7. maddesinin 7. fıkrasında; "Madencilik faaliyeti yapılan alanların, izne tabi alan olmaları halinde, ilgili olduğu kanun hükümlerine göre gerekli izinlerin alınması zorunludur. Ancak, Genel Müdürlükçe işletme ruhsatı verildikten sonra, işletme ruhsat alanının diğer kanunlara göre izne tabi alan haline gelmesi durumunda ilgili kanunların öngördüğü yükümlülüklerin yerine getirilmesi suretiyle kazanılmış haklar korunarak faaliyetler sürdürülür. Diğer kanunlara göre izne tabi alanlar, Genel Müdürlüğün görüşü alınarak belirlenir." hükmüne, 11. fıkrasında; "Çevresel etki değerlendirmesi işlemleri Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından, diğer izinlere ilişkin işlemler de ilgili bakanlıklar ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarınca çevresel etki değerlendirmesi sürecinde en geç üç ay içinde bitirilir. Bakanlık ve diğer bakanlıkların mevzuatının gerektirdiği maddî yükümlülükler ruhsat sahibi tarafından karşılanır." hükmüne, "İşletme ruhsatı ve madenin işletilmesi" başlıklı 24. maddesinde; "7 nci maddeye göre gerekli izinlerin alınmasından itibaren işletme izni verilir. Bu iznin verildiği tarihten itibaren Devlet hakkı alınır. Ruhsat sahibince, işletme ruhsatı yürürlük tarihinden itibaren üç yıl içinde 7 nci maddeye göre alınması gerekli olan çevresel etki değerlendirme kararı, mülkiyet izni, işyeri açma ve çalışma ruhsatı ile Genel Müdürlüğün kayıtlarına işlenmiş alanlar ile ilgili izinlerin Genel Müdürlüğe verilmesini müteakip, işletme izni düzenlenir. Süresi içinde yükümlülükleri yerine getirilmeyen ruhsatlar için her yıl 50.000 TL idari para cezası verilir. İşletme ruhsat süresi sonuna kadar bu fıkrada belirtilen izinlerden dolayı işletme izninin alınamaması hâlinde ruhsat süresi uzatılmaz." hükmüne yer verilmiştir.
21/06/2005 tarih ve 25852 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Madencilik Faaliyetleri İzin Yönetmeliğinin 2. maddesinde “Bu Yönetmelik, orman, muhafaza ormanı, ağaçlandırma alanları, kara avcılığı alanları, özel çevre koruma bölgeleri, milli parklar, tabiat parkları, tabiat anıtı, tabiatı koruma alanı, tarım, mera, sit alanları, su havzaları, kıyı alanları ve sahil şeritleri, karasuları, turizm bölgeleri, alanları ve merkezleri ile kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgeleri, askerî yasak bölgeler, imar alanları ve mücavir alanlarda madencilik faaliyetlerinin çevresel etki değerlendirmesi, gayrisıhhi müesseseler ile ilgili hususlar dahil hangi esaslara göre yürütüleceğini kapsar.” "Üretim faaliyetlerinde izin" başlıklı 8. maddesinde; "Genel Müdürlükçe, maden arama ruhsat döneminde, görünür rezervin %10'una kadar maden üretim ve satış izni verilebilir. Arama ve işletme ruhsatı döneminde üretim yapılabilmesi için bu Yönetmeliğin gerektirdiği izinlerin ayrıca alınması zorunludur", 39. maddesinde; "Maden ruhsat sahibi, mera, yaylak ve kışlakların bulunduğu alanlarda; prospeksiyon, jeolojik harita yapımı, numune alımı, jeofizik araştırma gibi herhangi bir kazı faaliyeti gerektirmeyen maden arama faaliyetleri yapılmadan önce gerekli belgelerle Tarım ve Köyişleri Bakanlığı il müdürlüğünü bilgilendirerek mera tahsis amacı değiştirilmeden arama faaliyetlerinde bulunur. Maden ruhsat sahibi, mera, yaylak ve kışlakların bulunduğu alanlarda; sondaj, yarma, galeri gibi maden arama faaliyetleri yapılmadan önce gerekli belgelerle Tarım ve Köyişleri Bakanlığı il müdürlüğüne bir dilekçe ile başvurur. Başvuru tarihinden itibaren onbeş gün içinde Tarım ve Köyişleri Bakanlığı il müdürlüğü tarafından yapılacak değerlendirme sonucu uyulması gereken esaslar belirlenerek mera tahsis amacı değiştirilmeden izin verilir." 40. maddesinde; "Arama faaliyetleri sonunda rezervi belirlenen madenlerin üretim ve üretime yönelik tüm faaliyetlerin yapılacağı alanların tahsis amacı; Bakanlığın, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı il müdürlüğüne yapacağı başvuruyu müteakip, mera komisyonunun ve defterdarlığın uygun görüşü üzerine, valilikçe değiştirilebilir ve söz konusu yerlerin hazine veya ait olduğu vakıf adına tescili yapılır. Arama ruhsatı döneminde belirlenen rezervin 1/10’unun üretilebilmesi için tahsis amacının değiştirilmesi gerekir", düzenlemesi Çevresel etki değerlendirmesi raporu sunulması başlıklı 41. maddesinde ise "Tahsis amacının değiştirilmesi işlemlerine, çevresel etki değerlendirmesi süreci sonucu beklenmeden başlanır. Ancak tahsis amacı değiştirilecek alanların Hazine adına tescili için “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu” veya “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” kararının ilgili kamu kuruluşuna sunulması zorunludur. " kuralı yer almaktadır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesinde, bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda; hakimin davaya bakmaktan memnuiyeti ve reddi, ehliyet, üçüncü şahısların davaya katılması, davanın ihbarı, tarafların vekilleri, feragat ve kabul, teminat, mukabil dava, bilirkişi, keşif, delillerin tespiti, yargılama giderleri, adli yardım hallerinde ve duruşma sırasında tarafların mahkemenin sukünunu ve inzibatını bozacak hareketlerine karşı yapılacak işlemler ile elektronik işlemlerde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümleri uygulanır, hükmü yer almaktadır.
6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun "Bilirkişi Raporuna İtiraz" başlıklı 281. maddesinde; tarafların, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri, Mahkemenin, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden, yeni sorular düzenlemek suretiyle ek rapor alabileceği gibi, tayin edeceği duruşmada, sözlü olarak açıklamalarda bulunmasını da kendiliğinden isteyebileceği, Mahkemenin, gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabileceği, hüküm altına alınmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Çevresel etki değerlendirmesi; gerçekleştirilmesi planlanan projenin, çevreye olabilecek olumlu ya da olumsuz etkilerinin belirlenmesi, olumsuz yöndeki etkilerin önlenmesi ya da çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesi için alınacak önlemlerin belirlenerek değerlendirilmesi amacıyla yapıldığından, ÇED sürecinde verilen kararların iptali istemiyle açılacak davalarda, yukarıda belirtilen Yönetmeliğin Ek III. maddesindeki unsurlar yönünden, ÇED kararlarının bir bütün olarak çevresel etkilerinin irdelenmesi gerekmektedir.
Bununla birlikte, ÇED süreci sonunda verilecek kararların yargısal denetimi yapılırken, seçilecek bilirkişiler arasında bir çevre mühendisinin bulunması, diğer bilirkişilerin ise projenin ve bulunduğu çevrenin özelliklerine göre, proje tanıtım dosyasını veya nihai ÇED raporunu hazırlayan kişilerin uzmanlık alanları da dikkate alınmak suretiyle seçilmesi gerekmektedir. Nihai ÇED Raporunda veya proje tanıtım dosyasında onlarca uzmanın imzası bulunabildiğinden, birebir aynı sayıda ve aynı uzmanlık alanında olmasa dahi, yargılama usulü kurallarının elverdiği ölçüde, usul ekonomisi de gözetilerek bir denge kurulması, seçilecek bilirkişilerin projenin bulunduğu alana ve projeye yapılan itirazlara göre değerlendirilmesi zorunlu olan ana konu başlıkları bakımından yeterli uzmanlığa sahip olması, tarafları tatmin edici ve adil bir yargılama yapılması açısından gerekliliktir.
Uyuşmazlıkta; her ne kadar İdare Mahkemesi tarafından, tarım arazileri, su kaynakları ile taşkın ve drenaj durumu, toz ve gürültü emisyonu, orman alanları, havzanın planlanması, yerleşim yerlerine yakınlık, hayvancılık faaliyetleri, ulaşım yolları, çevredeki bitki örtüsü ve doğal yaşam açısından Çevre Kanunu ve Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği kapsamında çevre üzerindeki olumsuz etkilerinin projenin uygulanması, izlenmesi ve kontrolünde sürdürülecek çalışmalarla alınacak önlemlerin ilgili mevzuat ve bilimsel esaslara göre kabul edilebilir düzeylerde olduğu, projenin bu hali ile işletilmesi durumunda fiziksel ve biyolojik çevresel değerlerin ve ekolojik dengenin tahribine, bozulmasına ve yok olmasına neden olmayacağı, çevreye olabilecek olumsuz yöndeki etkilerin önlenmesi ya da zararın çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesi için gerekli önlemlerin alındığı, çevresel olumsuzluklara karşı alınacak önlemlere yönelik ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri ile desteklenmiş proje tanıtım dosyasında verilen taahhütlerin, teknik ve bilimsel esaslara göre kabul edilebilir ve yeterli düzeyde olduğu, dava konusu işletmenin yerleşim yerlerine uzaklığı dikkate alındığında, ilgili kurum ve kuruluşların denetimleri ile insan sağlığına zarar vermeyeceği, proje alanında yürütülecek faaliyetin işletme kapasitesi, kullanılacak teknik donanım ve yöntem gözetildiğinde, dava konusu işlemin hukuka uygun olduğu belirtilerek, davanın reddine karar verilmiş ise de, özellikle davacının, projenin, alandaki derelere ve su kaynaklarına olan olumsuz etkisine yönelik iddiaları, gürültü ve toz kirliliğinin etkileri, pasa depolama alanlarında heyelan riski olup olmadığı ve pasa depolama alanlarının yeterli olup olmadığı, ocak parametlerinin jeolojik açıdan tehlike oluşturup oluşturmadığı, projenin bölgedeki flora ve fauna ekosistemine etkileri başta olmak üzere, bilirkişi raporunun, ÇED raporunun yeterli olup olmadığını ortaya koyacak niteliğe ve içeriğe sahip olmadığı sonucuna varılmıştır.
Diğer tarafından, dosyaya sunulan Kültür ve Turizm Bakanlığı Sivas Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu'nun 26/11/2021 tarihli, 7164 sayılı kararında; Tokat İli, Zile İlçesi, … Köyü, mülkiyeti Hazineye ait, orman vasıflı, … ada, … parsel numaralı taşınmazın bir bölümünde tespit edilen Arapyurdu Tepe Yerleşimi'nin 2863 sayılı Kanun kapsamında kültür varlığı özelliği gösterdiğinden 1. Derece Arkelojik Sit Alanı olarak tescil edilmesine, Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Yüksek Kurulu'nun 05/11/1999 tarih ve 658 sayılı ilke kararı gereğince Arapyurdu Tepe Yerleşimi 1. Derece Arkeolojik Sit Alanı geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartları olarak belirlenmesine karar verildiği, yine Kültür ve Turizm Bakanlığı Sivas Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu'nun 26/11/2021 tarihli, 7165 sayılı kararında ise; Tokat İli, Zile İlçesi, … Köyü, mülkiyeti Hazineye ait ham toprak vasıflı … ada … parsel numaralı taşınmazın bir bölümü ile tapulama harici alanda tespit edilen Kuşdemir Tepe Yerleşimi'nin 2863 sayılı Kanun kapsamında kültür varlığı özelliği gösterdiğinden 1. Derece Arkelojik Sit Alanı olarak tescil edilmesine, maden sahasının sit alanında kalan bölümünde 05/11/1999 tarih ve 658 sayılı ilke kararı gereğince maden sahası açılmaması gerektiğine karar verildiği görülmüştür.
Bu durumda, uyuşmazlığın tereddüte mahal vermeyecek şekilde çözümlenebilmesi amacıyla, temyiz dilekçesindeki iddialar ile yukarıda yer verilen hususlar ve proje alanının bir bölümünün 1. Derece Arkeolojik Sit Alanı olarak tesciline ilişkin kararlar da dikkate alınarak, dava konusu projenin gerçekleştirilmesinin, kamu yararı ve çevre dengesi gözetilerek çevresel açıdan oluşturabileceği muhtemel zararlar ile bu zararların alınacak önlemlerle giderilebilmesinin mümkün olup olmadığının ve sit alanlarının projeye etkisinin tespiti için, aralarında arkeolog ve maden mühendisinin de bulunduğu yeni bir bilirkişi heyetiyle, mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılarak alınacak rapor ile dosyadaki bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirilmesi suretiyle yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, karara esas alınabilecek nitelikte ve yeterlilikte olmayan bilirkişi raporuna dayanılarak verilen davanın reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Öte yandan 4342 sayılı Mera Kanunu, 3213 sayılı Maden Kanunu ve Madencilik Faaliyetleri İzin Yönetmeliğinin yukarıda yer verilen ilgili maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, arama ruhsatı döneminde görünür rezervin %10'una kadar maden üretim ve satış izni verilebileceği, bu dönemde ve işletme ruhsatı alınması sonrasında üretim yapılabilmesi için mera alanlarının tahsis amacının değiştirilmesi gerektiği, tahsis amacının değiştirilmesi işlemlerine ÇED süreci tamamlanmadan başlanabileceği, bu alanların Hazine adına tescil edilebilmesi için ise "ÇED Gerekli Değildir" ya da "ÇED Olumlu" kararının sunulmasının zorunlu olduğu, dolayısıyla, proje alanında bulunan yaylak vasfındaki yerlerin tahsis amacı dışında kullanıldığı yönündeki davacı iddiaları yerinde görülmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1.2577 sayılı Kanunun 49. maddesine uygun bulunan davacının temyiz isteminin kabulüne,
2.Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin temyize konu … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:… , K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. Yürütmenin durdurulması talebi hakkında karar verilmediğinden, … TL yürütmenin durdurulması harcının talep halinde davacıya iadesine,
5. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 20/A-2-(i) maddesi uyarınca, karar düzeltme yolunun kapalı olduğunun duyurulmasına, 22/02/2022 tarihinde usulde oyçokluğu, esasta oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.