Esas No: 2022/10242
Karar No: 2022/19357
Karar Tarihi: 11.10.2022
Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2022/10242 Esas 2022/19357 Karar Sayılı İlamı
4. Ceza Dairesi 2022/10242 E. , 2022/19357 K."İçtihat Metni"
KARAR
Hakaret ve görevi yaptırmamak için direnme suçundan sanık ... hakkında yapılan yargılama sonunda, sanığın mahkumiyetine dair ... Asliye Ceza Mahkemesi tarafından verilen 29/12/2014 tarih ve 2013/302 E., 2014/791 sayılı kararın, sanık tarafından temyizi üzerine,
Yargıtay 18. Ceza Dairesinin 08/01/2019 tarih ve 2016/15056 E., 2019/492 K. sayılı kararıyla;
“Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Sanığa yükletilen görevi yaptırmamamak için direnme ve hakaret eylemleriyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemlerin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
Eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tiplerine uyduğu,
TCK'nın 53/1-b maddesinin Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarih ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararıyla iptal edilmesinin infaz evresinde resen gözetilebileceği,
Anlaşıldığından, sanık ...'in ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKÜMLERİN ONANMASINA,” oy birliğiyle karar verilmiştir.
I- İtiraz Nedenleri:
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 29/06/2022 tarih ve 2022/84419 sayılı yazısıyla;
“... Cumhuriyet Başsavcılığının 08/03/2013 gün ve 2013/3665 sayılı iddianamesiyle sanık ... hakkında kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarından 5237 sayılı TCK’nın 265/1-3, 125/1-3-a, 43 ve 53. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır.
... Asliye Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda 29/12/2014 gün ve 2013/302 esas, 2014/791 sayılı kararla; kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçundan 5237 sayılı TCK’nın 125/1-3-a, 125/4, 43/2, 53 ve 58. maddeleri uyarınca 1 yıl 14 ay 7 gün hapis cezası cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna tabi tutulmasına, cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve infazdan sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına, görevi yaptırmamak için direnme suçundan 5237 sayılı TCK’nın 265/1, 265/3, 265/4, 43/2, 53 ve 58. maddeleri uyarınca 3 yıl 24 ay hapis cezası cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna tabi tutulmasına, cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve infazdan sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verilmiştir.
Sanığın temyizi üzerine hükümlerin onanması görüşünü içeren Başsavcılığımızın 28/06/2016 gün ve 2015/60686 sayılı tebliğnamesi düzenlenmiştir.
Vaki temyiz istemini inceleyen Yüksek Yargıtay (kapatılan) 18. Ceza Dairesi 08/01/2019 gün ve 2016/15056 esas, 2019/492 karar sayılı ilamıyla hükümlerin onanmasına karar vermiştir.
Sanık ...’in 16/05/2022 tarihli dilekçesiyle vaki başvurusu üzerine dosyanın re’sen de yapılan incelemesinde, aşağıda yer verilen nedenlerden ötürü Yüksek Dairenizin söz konusu kararına karşı 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesi uyarınca sanıklar lehine itiraz yasa yoluna başvurulması gerektiği değerlendirilmiştir.
İTİRAZ NEDENLERİ: Hükümlerin onanmasına karar verilmiş ise de;
1- İtirazımızın konusunu, başka suçtan tutuklu olan sanığa iddianame ekli duruşma gününü bildirir davetiyenin tebliğ edilmemesi karşısında, ilk defa duruşmada hazır bulunan sanığın yüzüne karşı okunan iddianame ile sorgusu arasında en az bir haftalık süre bulunması gerektiği yönündeki 5271 sayılı CMK'nın 176/4. maddesi nazara alınarak, sanığa duruşmaya ara verilmesini isteme hakkı olduğu hatırlatılmadan, aynı celse yapılan sorgusu ile yetinilerek hüküm kurulması suretiyle aynı Kanunun 190/2. maddesine muhalefet edilerek savunma hakkının kısıtlanıp kısıtlanmadığının belirlenmesi oluşturmaktadır.
2- İtiraz konuları ile ilgili olarak;
Ayrıntıları Ceza Genel Kurulunun 30/09/2021 gün ve 2021/16-164 esas, 2021/433 sayılı kararında da açıklandığı üzere;
Oldukça geniş bir kavram olan "savunma hakkı", şüpheliyi ve sanığı ilgilendirdiği kadar bir gün şüpheli veya sanık konumuna düşebilecek olan toplumda yaşayan herhangi bir ferdi, dolayısıyla bütün toplumu ve yine adaleti sağlama yükümlülüğü bulunan Devleti de ilgilendirmektedir. Ceza muhakemesinin amacı, yargılama neticesi verilen ve iddia ile savunmanın değerlendirilmesinden ibaret olan hükmün doğru olmasını sağlamaktadır. Bu yönüyle, geniş bir bakış açısı ile değerlendirilmesi gereken savunma hakkı, yargı mercileri huzurunda kendisini savunma, müdafi yardımından yararlanma, susma, soru sorma, aleyhine olan işleme katılmama, tercümandan yararlanma, delillerin toplanmasını isteme, duruşmada hazır bulunma ve kanun yoluna başvurma gibi hakları içermektedir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın "Temel haklar ve ödevler" bölümünde yer alan 36. maddesinde savunma hakkı; "Herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir." şeklinde düzenlenmiş olup "Temel hak" niteliğine uygun olarak savunma hakkı tanınmaması veya sınırlandırılması durumunda verilen karar hukuka aykırı olmaktadır. Buna göre, sanığın ceza muhakemesindeki en önemli haklarından birisi, yargı mercilerince her aşamada nazara alınması gereken savunma hakkıdır. Kural olarak Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış olan bu hakkın herhangi bir nedenle sınırlandırılması hukuka aykırılık oluşturmaktadır. Nitekim 1412 sayılı CMUK'nın 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 308/8 ve 5271 sayılı CMK’nın 289/1-h maddeleri uyarınca savunma hakkının sınırlandırılması mutlak bozma nedenlerindendir.
Savunma hakkının temelini oluşturan sorgu, sadece sanık lehine getirilmiş bir hüküm değil, aynı zamanda maddi gerçeğe ulaşmak amacıyla konulmuş, kamusal niteliği de bulunan emredici bir usul kuralıdır. Savunma hakkının sınırlandırılamayacağı ilke olmakla birlikte, kanun koyucunun başka bir mağduriyete sebebiyet vermemek, yargılamanın uzamasını engellemek, usul ekonomisi, gereksiz emek ve gider kaybına neden olmamak açısından bazı tahditi sınırlamalara gittiği de bir gerçektir. Ancak bu sınırlamalar yukarıda da belirtildiği gibi istisnai olup bu hâllerde dâhi usul kanunumuz bazı şartların varlığını aramaktadır.
CMK'nın "İddianamenin sanığa tebliği ve sanığın çağrılması başlıklı" 176. maddesi;
"(1) İddianame, çağrı kâğıdı ile birlikte sanığa tebliğ olunur. Ayrıca, iddianameye ilişkin bilgiler ve duruşma tarihi; telefon, telgraf, faks, elektronik posta gibi iletişim bilgilerinin dosyada bulunması hâlinde bu araçlardan yararlanılmak suretiyle de bildirilir, ancak çağrı kâğıdına bağlanan sonuçlar bu durumda uygulanmaz.
(2) Tutuklu olmayan sanığa tebliğ olunacak çağrı kâğıdına mazereti olmaksızın gelmediğinde zorla getirileceği yazılır.
(3) Tutuklu sanığın çağrılması duruşma gününün tebliği suretiyle yapılır. Sanıktan duruşmada kendisini savunmak için bir istemde bulunup bulunmayacağı ve bulunacaksa neden ibaret olduğunu bildirmesi istenir; müdafii de sanıkla birlikte davet olunur. Bu işlem, tutuklunun bulunduğu ceza infaz kurumunda cezaevi kâtibi veya bu işle görevlendirilen personel yanına getirilerek tutanak tutulmak suretiyle yapılır.
(4) Yukarıdaki fıkralar gereğince, çağrı kâğıdının tebliğiyle duruşma günü arasında en az bir hafta süre bulunması gerekir."
CMK'nın "Ara verme" başlıklı 190. maddesi ise;
"(1) Duruşmaya, ara verilmeksizin devam edilerek hüküm verilir. Ancak, zorunlu hâllerde davanın makul sürede sonuçlandırılmasını olanaklı kılacak surette duruşmaya ara verilebilir.
(2) 176. maddede belirlenen süreye uyulmamış ise duruşmaya ara verilmesini istemeye hakkı olduğu sanığa hatırlatılır."
Şeklinde düzenlenmiştir.
Bu düzenlemeler uyarınca sanığa iddianame, çağrı kâğıdı ile birlikte tebliğ edilecektir. Sanığın sorgusunun yapılması için çağrı kâğıdının tebliğiyle duruşma günü arasında en az bir hafta süre bulunması gerekmektedir. Bu süreye uyulmamış olması hâlinde ise CMK’nın 190/2. maddesi uyarınca sanığa “duruşmaya ara verilmesini isteme” hakkının açıkça hatırlatılması zorunludur. Hakkı açıkça hatırlatılan sanığın süre talep etmeyip rızası ile savunma yapacağını beyan etmesi hâlinde duruşmaya devamla sorgusunun yapılması mümkün olacaktır. Sanığın ara verilmesini istemesi durumunda ise savunmasının daha sonra alınması için duruşmanın ertelenmesi zorunludur.
3- Bu açıklamalardan sonra incelenen dosya içeriğine göre;
Başka suçtan tutuklu olan sanığa iddianame ekli duruşma gününü bildirir davetiyenin tebliğ edilmemesi karşısında, ilk defa duruşmada hazır bulunan sanığın yüzüne karşı okunan iddianame ile sorgusu arasında en az bir haftalık süre bulunması gerektiği yönündeki 5271 sayılı CMK'nın 176/4. maddesi nazara alınarak, sanığa duruşmaya ara verilmesini isteme hakkı olduğu hatırlatılmadan, aynı celse yapılan sorgusu ile yetinilerek hüküm kurulması suretiyle aynı Kanunun 190/2. maddesine muhalefet edilerek savunma hakkının kısıtlandığının gözetilmemesi,
Yasaya aykırılık oluşturmakta olup, hükmün açıklanan gerekçelerle bozulmasına karar verilmesi gerekmektedir.
SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- İtirazımızın KABULÜ ile
2- Yüksek Yargıtay (kapatılan) 18. Ceza Dairesinin 08/01/2019 gün ve 2016/15056 Esas, 2019/492 Karar sayılı hükmün ONANMASINA ilişkin kararın KALDIRILMASI,
3- İtiraza konu uyuşmazlık hakkında belirtilen hukuka aykırılık nedeni gözetilmek suretiyle ... Asliye Ceza Mahkemesinin 29/12/2014 gün ve 2013/302 esas, 2014/791 sayılı kararının BOZULMASI,
4- İtirazımız yerinde görülmediği takdirde, 5271 sayılı CMK’nın 308/3. maddesi uyarınca bir karar verilmek üzere dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna GÖNDERİLMESİ,
Arz ve talep olunur."
II- Karar:
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itiraz gerekçeleri yerinde görülmekle, 6352 sayılı Kanun'un 99. maddesiyle eklenen CMK'nın 308. maddesinin 3. fıkrası uyarınca İTİRAZIN KABULÜNE,
Yargıtay 18. Ceza Dairesince, sanık hakkında görevi yaptırmamak için direnme ve hakaret suçlarından verilen Yargıtay 18. Ceza Dairesinin 08/01/2019 tarih ve 2016/15056 E., 2019/492 K. sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
... Asliye Ceza Mahkemesi tarafından verilen 29/12/2014 tarih ve 2013/302 E., 2014/791 K. sayılı mahkumiyet hükümlerini içeren dosya yeniden görüşüldü:
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Başka suçtan cezaevinde tutuklu olan sanığa iddianame ekli duruşma gününü bildirir davetiyenin tebliğ edilmemesi karşısında, ilk defa duruşmada hazır bulunan sanığın yüzüne karşı okunan iddianame ile sorgusu arasında en az bir haftalık süre bulunması gerektiği yönündeki 5271 sayılı CMK'nın 176/4. maddesi nazara alınarak, sanığa duruşmaya ara verilmesini isteme hakkı olduğu hatırlatılmadan, hüküm kurulması suretiyle aynı Kanunun 190/2. maddesine aykırı davranılarak savunma hakkının kısıtlanması,
Kanuna aykırı ve sanık ...'in temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, başkaca yönleri incelenmeksizin tebliğnameye uygun olarak HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, bu hükümlere ilişkin infazın durdurulmasına, sanığın bu suçun dışında başka bir suçtan tutuklu veya hükümlü değilse TAHLİYESİNE, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 11/10/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.