5. Hukuk Dairesi 2020/7952 E. , 2021/11071 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki TMK’nın 1007. maddesine dayanan tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın reddine dair verilen yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi, davacı vekilince verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup uyuşmazlık anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
- K A R A R -
Dava, TMK’nın 1007. maddesine dayanan tazminat istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince davanın reddine dair verilen karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden; Karataş İlçesi, ... Köyü, 3708 parsel sayılı, 57913 m2 yüzölçümlü taşınmazın ifrazla oluştuğu, kök parselin tapulama ile dava dışı kişiler adına tarla vasfıyla tespit ve tescil edildiği, davacının 01/11/1978 tarihinde taşınmaza paydaş olduğu, son 24/10/1979 tarihinde ipka işlemi ile ikinci bir paya daha sahip olduğu, Karataş Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 1990/311 Esas - 1995/474 Karar sayılı ilamı ile taşınmazın kumluk olması nedeniyle tapu kaydının iptali ile tescil harici bırakılmasına karar verildiği, kararın Yargıtay denetiminden geçerek 30/11/1999 tarihinde kesinleştiği, taşınmazın henüz terkin edilmediği, payların aktif göründüğü ve eldeki davanın 15/04/2010 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Davacının, satın alma yoluyla paydaş olduğu taşınmazdaki payları her ne kadar hala tapuda aktif görünse de, taşınmazın fiilen kumluk vasfında olduğu, davacı tarafından tasarruf edilebilir niteliğinin olmadığı, 30.11.1999 tarihinde kesinleşen Mahkeme kararları ile tapunun iptali ile tescil harici bırakıldığından uğradığı zararın TMK"nın 1007 maddesi kapsamında kabulü ile Anayasa Mahkemesi"nin 25.07.2017 tarihli 2014/6673 kararı gereği, 18/11/2009 tarihinden önce zamanaşımı süresi dolmuş bulunan eldeki dava yönünden 4721 sayılı Kanun"un 1007. maddesi kapsamında dava açılabilmesi imkanı yönünden Anayasa Mahkemesinin belirtilen hak ihlali kararı nazara alınarak, eldeki davanın, Yargıtay HGK’nın 18/11/2009 tarihli kararından 5 ay sonra 15/04/2010 tarihinde açıldığı ve tüm dosya içeriği dikkate alındığında, 08/11/2009 tarihinden itibaren oluşan iç hukuk yolu itibariyle eldeki davanın makul süre içinde açıldığının kabulüyle işin esasına girilerek dava konusu taşınmaz arazi niteliğinde olduğu gözetilerek 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 6754 sayılı Bilirkişilik Kanunu"nun 39. maddesiyle değişik 15. maddesinde belirtilen yönteme göre yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle mahallinde keşif yapılarak dava konusu taşınmazın sulu arazi mi kuru arazi mi olduğu tespit edildikten sonra, yerleşim alanlarına uzaklığı, iklim şartları, arazinin toprak ve topoğrafik yapısı ve bölgesindeki konumu gözetilerek çevrede yetiştirilen ürünlerin münavebesi, dekar başına ortalama verim, toptan satış fiyatı ve üretim maliyeti resmi verileri ilçe tarım ve orman müdürlüğünden getirtilmek suretiyle, elde edilen verilere uygun biçimde değerlendirme yapılarak net gelir metodu ile değerlendirme tarihindeki gerçek değerinin -davacı zararının- belirlenmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi,
Doğru görülmemiştir.
Davalı idare vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle HUMK"un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine ve temyize başvurma harcının Hazineye irad kaydedilmesine, 07/10/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.