10. Hukuk Dairesi Esas No: 2010/16672 Karar No: 2012/5246
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2010/16672 Esas 2012/5246 Karar Sayılı İlamı
10. Hukuk Dairesi 2010/16672 E. , 2012/5246 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Asliye Hukuk(İş) Mahkemesi Davacı, iş kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirlerle diğer ödemelerin ilk davadan kalan kusur farkının 506 sayılı Kanunun 26. maddesi uyarınca tazminine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davalılardan ... işveren, ... ise alt işveren olarak kabul edilerek ve işverenin alt işverenin kusurundan sorumlu olduğu gerekçesiyle, ilamında belirtildiği üzere davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Hükmün, taraflar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. 506 sayılı Kanunun kusur sorumluluğunu esas alan 26. maddesine dayanan rücu davalarında kusurun belirlenmesinde zararlandırıcı sigorta olayının ne şekilde oluştuğunun dosya içeriğindeki tüm deliller takdir olunarak belirlenmesi ve kabul edilen maddi olgular doğrultusunda işçi sağlığı ve iş güvenliği mevzuatı açısından uzman bilirkişiden kusur oran ve aidiyeti konusunda rapor alınması gereklidir. Olaya dair ayrı kusur raporu alınmayıp, HUMK"nın 409. maddesi gereğince açılmamış sayılmasına karar verilen davada alınan kusur raporu ile yetinildiği anlaşılmaktadır. Oysa anılan kusur raporu bağlayıcı değildir. Mahkemece, yapılacak iş, aralarındaki kira sözleşmesi de irdelenerek, öncelikle zararlandırıcı sigorta olayına maruz kalan sigortalıyı çalıştıran ... ile diğer davalı ... arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinin bir başka ifade ile, asıl işveren-taşeron ilişkisi olup olmadığının saptanması, bilahare belirtilen nitelikte kusur raporu alınmasıdır. 506 sayılı Kanunun 87. maddesi hükmüne göre aracı, bir işte veya bir işin bölüm veya eklentisinde işverenden iş alan ve kendi adına sigortalı çalıştıran 3. kişidir. Asıl işveren taşeron ilişkisinin varlığı için öncelikle işin başka bir işverenden alınmış olması, bir başka ifade ile asıl işverenin işverenlik sıfatına devredilen iş dolayısıyla sahip olması, asıl işyeri ya da işyerinden sayılan yerlerde kendi adına işçi çalıştırıyor olması gerekir. İşin belirli bir bölümünde değil de tamamının bir bütün halinde ya da bölümlere ayrılarak başkalarına devredildiği, işten bu yolla tamamen el çekildiği, sigortalı çalıştırılmadığı için işveren sıfatının haiz olunmadığı durumda ise, bunları devralan kişiler alt işveren, devredenler de asıl işveren olarak nitelendirilemeyecektir. Aracı sıfatının kazanılmasında diğer koşullar ise asıl işverenden istenilen işin, asıl iş ya da işyeriyle ilgili işin bir bölümünde veya işyeri eklentilerinde alınmış olması ve bu işte işi alanın kendi işçilerinin çalıştırılması ve bu nedenle de işveren sıfatına sahip olunmasıdır. 506 sayılı Kanunun 87. maddesi kapsamında asıl işveren-taşeron ilişkisi bulunduğunun saptanması halinde ise, asıl işverenin, taşeronun kusur payından sorumluluğunun kabulü zorunludur. Mahkemece belirtilen maddi ve hukuki esaslar gözetilmeksizin eksik araştırma, inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı biçimde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, taraflar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, 20.3.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.