11. Hukuk Dairesi 2018/820 E. , 2018/1852 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ...Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 17/05/2016 tarih ve 2016/106-2016/136 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; müvekkili ile davalı arasında 01.01.2000 tarihinde tarımsal kredi sözleşmesi imzalandığını, davalının söz konusu kredinin 937,00 TL ana para 9.053,00 TL faizi olmak üzere toplam 9.990,00 TL"lik kısmını ödemediğini, kredi sözleşmesinde uygulanacak temerrüt faizi oranının %30 olarak belirlendiğini ileri sürerek 9.990,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek %30 temerrüt faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; alacağın zamanaşımına uğradığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; dava konusu alacak hakkında davacı tarafından yapılan icra takibi neticesinde davalı hakkında 17.12.2008 tarihli borç ödemeden aciz vesikası düzenlendiği, alacaklının aciz vesikasına dayanarak 20 yıl boyunca söz konusu alacağı davalıdan talep etmesinin mümkün olduğu, davalının aciz vesikasına yönelik bir şikayetinin olması halinde ancak o zaman ihtilaf konusu olan alacak hakkında alacak davası açılabileceği, bu aşamada davacının söz konusu alacak hakkında alacak davası açmasında hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, tarımsal kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin olup, mahkemece, davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmiştir. Dosya kapsamından, davacının aynı alacağa ilişkin 2007 yılında davalı aleyhine icra takibi yaptığı ve takip sonucunda da icra müdürü tarafından kesin aciz vesikası verildiği anlaşılmaktadır. İİK"nin 143. maddesine göre düzenlenen kesin aciz vesikası takip hukuku bakımından borç ikrarını içeren bir senet olup, İİK"nin 68/1. maddesinde yazılı belgelerdendir. Yine, aciz vesikasının maddi hukuk bakımından etkileri ise İİK’nin 143. maddesinde kesin aciz vesikasında yazılı borç hakkında, borçlu için yirmi yıl süreyle zamanaşımının işlemeyeceği ve kesin aciz vesikasına bağlanmış olan alacak hakkında faiz istenemeyeceği belirtilmiştir. Ayrıca, İİK’nin 143. maddesine göre, alacaklı, aciz vesikasını aldığı tarihten itibaren bir yıl içerisinde borçluya yeniden ödeme emri göndermeden borçluya karşı takip yaparak borçlunun yeni bulunan mallarının hemen haczedilmesini isteyebilir. Bu bir yıl içinde
borçluya ödeme emri tebliğ edilmeyeceğinden borçlunun ödeme emrine itiraz etmesi de söz konusu değildir. Eğer alacaklı aciz vesikasının alındığı tarihten bir sene geçtikten sonra borçlu hakkında takibe geçerse borçluya yeniden ödeme emri gönderilmesi gerekir. Borçlunun bu takibe her zaman itiraz hakkı olduğundan borçlunun itirazda bulunması üzerine, aciz vesikası İİK’nin 68/1 maddesinde yazılı belgelerden sayıldığı için, alacaklı itirazın kaldırılmasını isteyebilir veya genel hükümler çerçevesinde genel mahkemelerde itirazın iptali davası açabilir. Bu nedenle, davacının ilamsız icra takibi yoluna başvurmadan doğrudan alacak davası açmasında da hukuki bir engel bulunmamakta, aksine davacının alacağının ilama bağlanmasında hukuki yararı bulunmaktadır. Bu itibarla, mahkemece, davacının alacağının ilama bağlanmasında hukuki yararı olduğu gözetilerek uyuşmazlığın esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçe ile hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 12/03/2018 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Dava, tarımsal kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacaklı istemine ilişkindir.
Davacının, alacağının tahsili amacıyla yaptığı ilamsız icra takibi sonucu kesin aciz belgesi düzenlendiği, davacının bunun üzerine takip konusu, kesin aciz belgesine bağlanan alacak bakımından bu alacak davasını açtığı dosya kapsamı ile anlaşılmıştır.
Sorun, davacının kesin aciz vesikasına bağlanan alacağı için ayrıca eda davası niteliğinde alacak davası açıp açamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Kesin aciz belgesinin doğurduğu sonuçlara gelirsek; ilk önce bu belgenin hangi sonuçları doğurmadığını belirtmemiz gerekir. Bu bağlamda kesin aciz belgesi, borcun yenilenmesini sonucunu doğurmaz. Bu nedenle, kefalet borcun kanıtı olan senet varlığını korur. Aciz belgesinin meydana getirdiği olumlu sonuçlar ise, zaman aşımının 20 yıla uzaması, borçluya karşı faiz işlememesidir. Borcun zaman aşımı süresinin uzaması ile alacaklıya sağlanan yarar, borçludan faiz istenmemesi ile dengelenmiştir. Ayrıca kesin aciz belgesi İcra ve İflas Hukuku bakımından da bir çok hüküm doğurmaktadır. Bunlar biri de aciz belgesi İİK bakımından borç ikrarı niteliğindedir.
Ancak buradaki borç ikrarı takip hukuku bakımındandır. Aciz belgesi maddi hukuk yönünden alacağın varlığı hakkında kesin kanıt teşkil etmeyip, bir karineden ibaret olduğu gözönüne alındığında, hakimin bu karineyi istediği gibi takdir edebileceği, özellikle olayın üzerinden uzun zaman geçmiş ve alacaklı başkaca kanıt gösterme imkanından yoksun kalmışsa, aciz belgesini bu ve buna benzer koşullar içinde alacağın varlığının kanıtı sayabilir. Bunun yanında, davacının alacak davası açarak, bu davada faiz isteyebilme olanağı da yoktur. Buna aykırı kabul İİK m. 143/4"ün yok sayılması anlamına gelir. Ayrıca ilamla zamanaşımı 20 yıldan 10 yıla inmektedir. Böylece, yukarıdaki açıklamalar karşısında, davacının somut olayda, kesin aciz belgesine bağlanmış alacağı için alacak davası açmasında hukuki yararı bulunmamaktadır. Bu nedenle çoğunluğun bozma görüşüne katılmıyorum.
KARŞI OY
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, alacağının tahsili hususunda davacının dava yoluna başvurmadan önce genel haciz yolu ile icra takibini tercih etmiş olmasına, kesin aciz vesikasının icra takibinin yasal sonucu bulunmasına göre, usul ve yasaya uygun yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde bozulmasına ilişkin sayın çoğunluk görüşüne karşıyım.