10. Hukuk Dairesi 2010/15830 E. , 2012/5209 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Davacı, iş kazası sonucu sürekli iş göremez duruma gelen sigortalıya bağlanan gelirler ve yapılan masrafların 506 sayılı Yasanın 9, 10 ve 26. maddeleri gereğince davalılardan tazminine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı ve davalılardan ... vekilleri ve ... tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davacı Kurum vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasanın 9, 10, 26 ve 87. maddeleri olup, davada öncelikle halledilmesi gereken sorun, iş kazasına maruz kalan sigortalıyı çalıştıran ... ile ... arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinin, bir başka ifade ile, asıl işveren-taşeron ilişkisi olup olmadığının saptanmasıdır.
506 sayılı Kanunun 87. maddesi hükmüne göre aracı, bir işte veya bir işin bölüm veya eklentisinde işverenden iş alan ve kendi adına sigortalı çalıştıran 3. kişidir.
Asıl işveren taşeron ilişkisinin varlığı için öncelikle, işin başka bir işverenden alınmış olması, bir başka ifade ile, asıl işverenin işverenlik sıfatına devredilen iş dolayısıyla sahip olması, asıl işyeri ya da işyerinden sayılan yerlerde kendi adına işçi çalıştırıyor olması gerekir.
İşin belirli bir bölümünde değil de, tamamının bir bütün halinde ya da bölümlere ayrılarak başkalarına devredildiği, işten bu yolla tamamen el çekildiği, sigortalı çalıştırılmadığı için işveren sıfatının haiz olunmadığı durumda ise, bunları devralan kişiler alt işveren, devredenler de asıl işveren olarak nitelendirilemeyecektir.
Aracı sıfatının kazanılmasında diğer koşullar ise; asıl işverenden istenilen işin, asıl iş ya da işyeriyle ilgili işin bir bölümünde veya işyeri eklentilerinde alınmış olması ve bu işte işi alanın kendi işçilerinin çalıştırılması ve bu nedenle de işveren sıfatına sahip olunmasıdır.
Mahkemece, yukarıda belirtilen maddi ve hukuki esaslar çerçevesinde, ... ile .... arasındaki sözleşmelerin varsa bir sureti celp edilerek, taraflar arasındaki asıl işveren ve taşeron ilişkisi irdelenmelidir.
Sonrasında, davalıların rücu alacağından sorumluluğunun, anılan maddelerde öngörülen koşulların gerçekleşmesi halinde mümkün olduğu gözetilerek, rücu davalarında kusurun belirlenmesinde, mahkemece, öncelikle iş kazasının ne şekilde
olduğu, dosya içeriğindeki tüm deliller takdir olunarak, varsa çelişki giderilerek, kabul edilen maddi olgular doğrultusunda, kusur oran ve aidiyeti konusunda bilirkişi incelemesine gidilmelidir.
Bilindiği üzere, işçilerin beden ve ruh sağlığının korunmasında önemli olan yön, iş güvenliği tedbirlerinin alınmasının hakkaniyet ölçüleri içinde işverenlerden istenip istenemeyeceği değil, aklın, ilmin, fen ve tekniğin, tedbirlerin alınmasını gerekli görüp görmediği hususlarıdır. Bu itibarla işverenler, mevzuatın kendisine yüklediği tedbirleri, işçilerin tecrübeli oluşu veya dikkatli çalıştığı taktirde gerekmeyeceği gibi düşünceler ile almaktan çekinemeyeceklerdir. Çalışma hayatında süre gelen kötü alışkanlık ve geleneklerin varlığı da, işverenlerin önlem alma ödevini etkilemez. İşverenler, çalıştırdığı sigortalıların beden ve ruh bütünlüğünü korumak için yararlı her önlemi, amaca uygun biçimde almak, uygulamak ve uygulatmakla yükümlüdürler.
Davaya konu somut olayda, sigortalı, davalı işverene ait inşaatın kalıplarını sökerken, dengesini kaybederek düşerek yaralanmıştır.
Mahkemece, iş kazasında, asıl işverenin %50, taşeronun %15, sigortalının %35 kusurlu olduğunu bildiren makine, inşaat ve elektrik mühendislerinden oluşan 14.07.2010 tarihli bilirkişi raporu esas alınarak hüküm kurulmuş ise de, dava dışı... ceza ilamıyla kusurlu bulunarak mahkum olması nedeniyle, mahkumiyet kararının kesinleşmesi halinde kusurun varlığına ilişkin maddi olgu hukuk hakimini bağlayacağından anılan rapor hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir.
Mahkemece yapılacak iş, dava dışı ... hakkındaki ceza davasında verilen mahkumiyet kararının kesinleşip kesinleşmediği araştırılmalı, mahkumiyet kararının kesinleşmesi halinde kusurun varlığına ilişkin maddi olgu hukuk hakimini bağlayacağından ceza davasında kusurlu bulunarak mahkum olan kişi yada kişilere herhalde bir miktar kusur verilmesi gereği gözetilmeli, yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde asıl işveren-taşeron ilişkisinin varlığı irdelenecek şekilde, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği ile iş kazasının vuku bulduğu iş kolunda uzman bilirkişi heyetinden; kusur oran ve aidiyeti konusunda yeniden rapor alınmalı, asıl işveren taşeron ilişkisinin bulunmadığı halde davalı ...’ın 506 sayılı Yasanın 9, 10. maddeleri çerçevesinde sorumlu olmadığı nazara alınmalı, ayrıca, eldeki davada Borçlar Kanunu 50. maddesi kapsamında teselsül hükümlerine dayanılmadığı gözetilerek, varılacak sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Mahkemece, bu maddî ve hukukî olgular göz önünde tutulmaksızın, eksik araştırma ve hatalı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı ve davalılardan ... vekilleri ve ..."ın bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, 19.03.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi